Fehim Taştekin: Erdoğan Suriye’de Amerikan Planlarına mı Dönüyor?
Gazete Duvar Yazarı Fehim Taştekin'in yazısını iktibas ediyoruz
Türkiye destekli grupları İran destekli gruplara karşı savaştırma senaryosu bir süredir hem Suriyeli muhalif kaynaklar hem de Türk medyasında işleniyor... Erdoğan, Suriye’de Amerikan planlarına dönme eğilimine girdi. Bu manevra 2015’te ABD’ye “YPG’yi değil ÖSO’yu yanına ortak al” diyen tutumu çağrıştırıyor. Bir bakıma “İran destekli milislere karşı SMO emrinizde” deniliyor.
Suriye yine vekalet savaşında üretilen tuhaf denklemlerden birinin eşiğinde. ABD’nin derdi İran’ın kollarını kesmek olunca yeni plan da buna odaklı. Amaç Araplardan bir ordu örgütleyip bunları Deyr el Zor’dan Ürdün sınırındaki Tanaf üssüne inen hatta yerleştirmek ve böylece Irak-Suriye sınırındaki Elbu Kemal/Kaim geçişini kullanan İran’ın önünü kesmek.
ABD yıllardır Tanaf üssünde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) etiketli Mağavir el Savra adlı milis gücünü besliyor. Deyr el Zor’un kuzey yakası ise ABD destekli SDG’nin kontrolünde. Deyr el Zor tarafında SDG içindeki Arap bileşenleri öne çıkıyor. Bu planı defalarca yazdım. Ama mesele dallanıp budaklanınca tekrar konuya dönüyoruz.
ABD’nin söz konusu arayışı üzerinden bir sürü senaryo üretiliyor.
Bir senaryo Kürtlerin liderliğindeki Demokratik Suriye Güçleri (SDG) ile ABD arasına kara kedinin girdiğinden bahsediyor. Diğeri Deyr el Zor-Rakka ekseninde Arap aşiretlerinden oluşturulacak yeni birliklerin SDG ile ortak operasyon adasında buluşturulacağından söz ediyor. Bir başkası Türkiye’nin evirip çevirdiği Suriye Milli Ordusu (SMO) bileşenlerinin ABD’nin emrine verileceğinden dem vuruyor.
***
Lübnan merkezli El Ahbar gazetesi ve El Mayadin kanalı aynı kaynaktan alındığı izlenimi veren haberleriyle SDG-Amerikan çatlağına dair söylentileri gündeme taşıdı. İran-Suriye eksenine yakın olan bu iki mecranın iddiasına göre SDG, Türkiye'nin artan saldırılarını kınamadığı için ABD’ye karşı giderek daha fazla hayal kırıklığı yaşıyor. Al Ahbar ve El Mayadin’e bilgi veren kaynak aradaki uçurumun büyümesini üç faktöre bağlıyor:
- SDG içindeki bazı kesimler Washington'u kalıcı bir ortak olarak görmeye devam etse de ABD, Türkiye’yi daha fazla kızdırmamak için Kürt grupla ilişkisini sınırlamak istiyor.
- ABD, SDG'nin kuzey Suriye'de kendi kaderini tayin etme ve özerklik hedefini gerçekleştirme planına yardım etmiyor. (Yani IŞİD’e karşı ortaklık siyasi tanımayı beraberinde getirmedi.)
- ABD'nin bölgedeki Arap aşiretleriyle yeni ittifaklar kurma planı SDG tarafından reddediliyor. SDG bunu Kürt kimliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor.
El Ahbar ve El Mayadin bu iddiayı güçlendirmek için de birkaç olaya atıf yapıyor:
- ABD tarafından organize edilen Deyr el Zor Askeri Konseyi'nden bir liderin bir süre önce başlattığı isyan Washington'un desteği sayesinde oldu. Arap aşiret lideri Ebu Havle "ABD'nin zımni desteği olmasaydı SDG'ye karşı isyan etmeye cesaret edemezdi” iddiasında.
- ABD Dışişleri, Afrin’e 1 milyon sığınmacıyı yerleştirme planıyla ilgili “Türkiye'nin Afrin'deki demografik yapıyı değiştirme niyetini görmüyoruz” açıklamasıyla Kürtleri kızdırdı. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Dış İlişkiler İdaresi Eş Başkanı Bedran Çiya Kurd “Yanlış, haksız, gerçeklerle çelişen ve daha fazla karmaşa yaratmaya yarayan bir açıklama” yanıtını verdi. Ayrıca Washington’a Türkiye’yi caydıracak tutum takınması çağrısı yaptı.
- Türkiye’nin artan SİHA saldırıları karşısında ABD’nin caydırıcı bir pozisyonda olmaması da eleştiriliyor. 3 Ağustos'ta Türkiye SİHA saldırısıyla SDG’den 4 kişiyi öldürmüştü. Bunun üzerine Bedran Çiya Kurd şu açıklamayı yapmıştı: “ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun, halkımızın ve savaşçılarımızın hedef alınması karşısında net tavrına ihtiyaç var.”
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim de Al Monitor’a "Koalisyondaki müttefiklerimiz, Türkiye'nin saldırılarını durdurmak için yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını söylüyorlar. Sessizlikleri yeni bir şey değil ve kapalı kapılar ardında neler döndüğünü bilmiyoruz" demişti.
***
Türkiye destekli grupları İran destekli gruplara karşı savaştırma senaryosu bir süredir hem Suriyeli muhalif kaynaklar hem de Türk medyasında işleniyor. Son olarak Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) ortaya attığı iddiaya göre SMO’ya bağlı unsurlar, İran destekli milislerle savaşmak ve Suriye-Irak sınırını kontrol etmek amacıyla Tanaf üssüne yerleştirilecek. Bu minvalde SMO grupları yüzlerce dolar maaş karşılığında 6 aylık sözleşmelerle adam seçmeye başladı. Türk istihbaratı da bu kişileri fiziksel ve psikolojik olarak göreve hazırlayacak.
SOHR ayrıca Tanaf’ta eğitilmiş milislerin 15 kişilik gruplar halinde SDG’nin kontrol ettiği Fırat’ın doğusuna transfer edildiğini öne sürdü. Bu kişiler Deyr el Zor-Mayadin-Elbu Kemal hattındaki İran destekli milislere karşı kullanılacak.
Yandaş medya sahada kartların yeniden karılmasını, Vilnius’taki NATO zirvesinde Türkiye’nin elde ettiği kazanımlara bağlıyor. Zirve sonrasında bir Amerikan heyetinin, SMO’yu Fırat hattına taşıma önerisini kabul ettirmek için Ankara’ya geldiği öne sürülmüştü. İddiaya göre ABD, Suriye’nin kuzeyine 2 bin 500 asker gönderecek. Buna paralel olarak 3 bin muhalifi Deyr el Zor ve Tanaf aksına yerleştirecek. SDG, Fırat'ın doğusuna çekilecek. Boşalan yerlere 3 milyon sığınmacı yerleştirilecek. ABD, bu sayede Tahran’dan Suriye ve Lübnan’a uzanan silah ve milis koridorunu kapatacak.
Ayakları yere basmayan bu senaryoyu birden fazla gazete işledi. Türk medyasına bakarsanız SMO milisleri bu misyon için yanıp tutuşuyormuş. Türkiye ne derse o imiş. Bayıldıkları şey yeşil dolarlar!
Bu iddialara koşut olarak yandaş gazetelerin İran’ın Suriye’yi Şiileştirdiğine dair iddiaları köpürtmesi de psikolojik zemin hazırlığını andırıyor. Bu Şark’ul Evsat gibi Suudi güdümlü Arap gazetelerinin bayıldığı bir konu. Suriye’de tutmayacak bir mayadan yıllardır yoğurt kaldırıyorlar.
***
ABD’nin Deyr el Zor-Tanaf planlarıyla ilgili midir bilinmez Amerikan ve Rus güçleri arasında it dalaşını andıran olaylar yaşanıyor. Taraflar birbirini havada çakışmayı önlemeye yönelik 2015 mutabakatını ihlal etmekle suçluyor. (Bu konuda “NATO’nun diyeti Rojava mı?” başlıklı yazıma bakabilirsiniz.) Fakat İran destekli milislerle Amerikan güçleri arasında birkaç kez tekrarlanan salvolar bir kenara Şam’da kimse eli kulağında bir çatışma beklemiyor.
Suriye hükümetinin tutumunu yansıtan El Vatan gazetesine konuşan kaynaklar, Fırat hattındaki askeri tahkimatın karada kapsamlı bir çatışmayı önleme amacı güttüğünü düşünüyor. El Vatan ayrıca sınırı kapatma harekatının binlerce Arap milisinin eğitilmesi dahil ciddi bir seferberlik gerektirdiğini, böylesi bir planın zaman alacağını, ayrıca bu konuda Kürtlerle Arapların uzlaşmayacağını öngörüyor. Fikir teatisinde bulunduğum Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian da bu tespitlere katılırken Amerikan planının tutma şansının zayıf olduğunu belirtip Kürtlerin Suriye ordusu ve İran’la karşı karşıya gelmek istemediğini hatırlatıyor.
Sorularımı yanıtlayan PYD Eş Başkanı Salih Müslim ise SDG’nin Arapları örgütleyip Deyr el Zor ve Rakka için ayrı bir askeri konsey kurma yönündeki Amerikan planlarının dışında olduğunu belirtiyor. SDG ile Araplar arasındaki ilişkilerin olumsuz etkilenme ihtimaline dair de “Tedbirliyiz” diyor. Müslim, “Kürtlerin bu tür bir plana katılmasının zor olduğu”, “SDG’nin Elbu Kemal sınırını kapatmaya yönelik bir planda yer almayacağı”, “Kürtlerin Suriye ordusu ya da Arap aşiretleriyle çatışmasını gerektirecek seçenekleri dışladığı” yönündeki tespitleri teyit ediyor. Ancak Müslim bu noktalardan hareketle ABD ile ilişkilerin gerildiği iddiasını reddederek “Bazı sözleri cımbızlayıp abartmışlar. Gerçek böyle değil. İlişkiler eskisi gibidir” diyor.
***
Doğru ya da yanlış, yandaş medyada da pişirilen Amerikan planları bir şeye işaret ediyor: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türk askeri varlığının her iki taraf için de kırmızı çizgi haline geldiği bir masada Suriye lideri Beşşar el Esad’la buluşamayacağını anladı. İlaveten Vilnius dönemecinde Batılı müttefiklerle gerilimlerini giderdi. Bu gelişmeler üzerine Suriye’de Amerikan planlarına dönme eğilimine girdi. Bu manevra 2015’te ABD’ye “YPG’yi değil ÖSO’yu yanına ortak al” diyen tutumu çağrıştırıyor. Bir bakıma “İran destekli milislere karşı SMO emrinizde” deniliyor.
Esad, Rusya lideri Vladimir Putin’in Türk askerlerinin çekilmesini sonraya bırakan yaklaşımını benimsemedi. Hatta Şam’daki kaynaklara bakılırsa Esad, Putin’den ziyadesiyle baskı da gördü. Bu baskıyı dengeleyen İran’ın Esad’a desteğiydi. Esad dün SkyNews’te yayımlanan röportajında sert ve net ifadeler kullandı: "Erdoğan'la onun sunduğu şartlar altında görüşmeyeceğim... Erdoğan'ın benimle görüşmek istemesinin amacı, Suriye'deki Türk işgalini meşrulaştırmaktır… Suriye'deki terörizm, bir Türk ürünüdür… Mültecilerin geri dönüşünün önündeki en büyük zorluk, terörizmin tahrip ettiği altyapıdır."
Bu sözler öteden beri Şam’ın resmi durumunu yansıtıyor. Zaman zaman yumuşatıcı bazı sözler sadır olsa da temel eksende dünden bugüne değişen bir şey yok. Erdoğan gerçekten de SMO’nun Tanaf’a gönderilmesine razı geldiyse bu hem Tahran’a bir yanıt hem de Şam’a karşı Amerikan kartına oynamak anlamına geliyor. Ayrıca Kürt-Arap ortaklığını sarsma ve ABD-SDG arasında çatlaklar yaratma amacı güdülüyor. Rusya Türk-Amerikan yakınlaşmasını yanıtsız bırakmayabilir. ABD ile ortaklıkları ve Şam’ın koşullarında Esad yönetimiyle anlaşmaya direnmeleri nedeniyle Kürtlere kızgın olan Rusya özerk yönetimle iştigalini yeniden artırabilir.(duvar)