Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

FETÖ şirretliği

Meşhur fıkradır: “Baba hırsızı yakaladım”. “Bırak oğlum”. “Baba hırsız beni bırakmıyor.” Elbisesini saatini alacak.

Hırsızın yüzsüzü böyle olur. Kültür AŞ’de yaşananları biliyorsunuz. Aslında tam olarak bilmiyoruz. Bir olayı araştırırken başka yeni bir olay çıkıyor ortaya. Çorap söküğü gibi gidiyor bu olaylar. 

3 adım sonra ipin ucu merkeze, oradan bakarsınız Ankara’ya uzanır. 40. odaya girersiniz, işe ecinniler karışır..

Önce şunu söyleyeyim: Minareyi çalanlar kılıfını hazırlamışlar.

Bu işler böyledir. Kendi şifreleme sisteminizi yazarsınız, kimvurduya gidersiniz.. Yurt dışından binlerce euro maaşla çalışırken, ülkeme hizmet edeyim diye gelirsiniz, buluş yaparsınız, patente başvurursunuz, ardından başınıza gelmeyen kalmaz. Evinizi, iş yerinizi haczederler, modellerinizi çalarlar.

Memleketimiz için hayati öneme sahip bir projeyi hayata geçirmek için bütün hazırlıklarınızı yaparsınız, ama beklediğiniz bir onay bir türlü gelmez. Aldığınız belgeler bir gecede iptal edilir. İş yerinizin kapısına mühür vururlar. Suçunuz “himmet” ödememektir. Bakanınız “akıllı olsun” diye haber gönderir, ama işmardan anlamazsınız ve sonra korktuğunuz başınıza gelir.

Milli bir proje için ihtiyaç duyulan bir paranın transferi bir türlü gerçekleşmez ama, sıradan bir ihalede o paranın 3 katı bir para, bir anda transfer edilmek üzere hazır bekletilir.

Bu baldız, Ömer Halisdemir’in vurduğu Semih Terzi’nin eşi Nazire Terzi’nin kardeşi Ayşegül Albayrak. Nazire ile noterde mal kaçırma operasyonu sırasında deşifre olmuş, Semih Terzi’yi kahraman ilan edip Halisdemir’i ihanetle suçlamıştı. Bir kamu kuruluşu 75.000 lira tazminat ile bu kadını işten çıkartıyor, idari bir kararla. 28 Şubat’ta benim evimi elimden aldılar, 16 yıl sonra evin iadesine karar verildi, AİHM kararı ile tazminata hükmedildi, bana verilen tazminat, mahkeme masrafları dahil bu kadar değil. Şirretliğe bakar mısınız, bu hanım, tekrar göreve iade için idareye başvuruyor. Ona da bu aklı, halen belediyede çalışan öteki kardeşi veriyor. Cür’et mi dersiniz, cesaret mi? Bunları burada kim tuttu bugüne kadar, bu işleri kim nasıl yaptı, cevabını bekleyen o kadar çok soru var ki!

Mehtap Yılmaz, Akit’te bir süre önce bu “ERDO-GONE” rezaletini yazmıştı hatırlarsanız.

Buna benzer rezaletler devam ediyor. Yani bu olay, ilk ve tek değil. 

Bu gibi olaylar karşısında kertenkele kuyruğunu bırakıp kaçmamalı. Kol kırılıp yen içinde kalmamalı. Kurum içi rezaletler, kurum içinde herkesin bildiği bir sır gibi kalmamalı.

Bu işlerin hesabı sorulmayınca, birileri de nasıl olsa bu işlerin hesabı sorulmuyor diye arsızca işler yapabiliyor. Unutmamak gerekir ki, bir insana yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. Birileri yapınca yanına kâr kalıyorsa, ötekilerde yapıyor. Seciyesi insanlar ceberutlaşıyor, arsızlaşıyor, edepsizleşiyor. Cüret ve cesaret sahibi oluyor.

O manşeti atanlar, aslında ona bağlı bir kurumda, bugün bile, “Erdoğan da kim oluyormuş, biz ona da meydan okuruz” demeye getiriyorlar.

Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca arkasında bazen bir orman kaybolur. Bu skandala çok odaklanırsanız, arkasında buna benzer, birçok ilde, kurumda yaşanan rezaleti göremezsiniz. Bu durum tek bir olay değil, sadece bugün de ortaya çıkmadı. O zaman bu işleri şimdi yeniden düşünmemiz gerekiyor.

Bu işlerin üzerine gidilmesinin çok da uzatılmaması gerek. Bu tür olaylar, yapanın yanına kâr kalınca kötü örnek oluyor. Başkalarının da cür’et ve cesareti artıyor. Bu işi savsaklayanların da defterinin dürülmesi gerek. Bunlar ya iltisaklı kişiler ya da şantaja boyun eğiyorlar. Bir de o şantaj konusunu araştırmak gerek. Bu şantaja boyun eğenler, sabah-akşam FETÖ’ye sövseler de bir ByLock’çudan çok daha tehlikeli olabilirler.

Bakın FETÖ’cüler, bürokraside, siyasette, STK ve şirketlerde, YÖK’te şöyle bir taktik uyguluyorlar.. Hemen hepsi Milli Görüşçü, Süleyman efendinin talebesi, Adıyaman, İsmailağa, İskenderpaşa, Üsküdar farketmiyor, orada kim muteberse kendilerini onlardan gösteriyorlar ve onları destekliyorlar. Onlar öne çıkarken onların yanlarında kendilerine yer buluyorlar. Ve hatta oralara gelir gelmez de hemen FETÖ’cülerin tasfiyesinde rol alan ekibin içine sızıyorlar. Bu işi sulandırmak için FETÖ’cü olmayan, kendilerine sorun çıkartan kişileri FETÖ’cülükle suçlayıp, işinden ederken bu işi bulandırıyorlar. Ya da daha sonra kendilerinden ayrılıp, sorun çıkartanları cezalandırmak için eski günlerdeki iltisaklarını bulup bunlar hakkında savcılıkla da ihbarda bulup, onlar hakkında idari işlemler yapıyorlar. Böylece hem kendilerini aklamış, hatta FETÖ’cüleri cezalandıran biri olarak kendilerini lanse ederken, öte yandan bu işi hem sulandırıyor, hem de birilerini cezalandırmış oluyorlar. Bu gün hâlâ bu işler oluyor ve bunlar kritik noktalarda hâlâ görevlerinin başında, hatta terfi ettiriliyorlar.

Özellikle finans, bilişim sektörüne, özel kalemler, danışmanlara dikkat! Üniversiteler ve bilirkişilik kurumu! Birçok büyük şirketin içinde kritik görevlerde bulunuyorlar. Kaçan kaçtı ama kaçmayıp burada kalmaya devam edenler de var. Kaçanların bir kısmı yurt dışında sefil vaziyette. FETÖ de sahip çıkmıyor onlara, gittikleri ülkelerde. Zavallı durumdalar. Kilisenin hayimlerinde kalıyorlar ve kilise tarafından verilen yardımla hayatlarını idame ettiriyorlar.

Özellikle bilişim sektöründekiler rahat. Kimi Bitcoin işi ile ilgileniyor. Türkiye’deki Bitcoin fiyatları Avrupa’dan % 10 daha pahalı. Birileri bu farkı biliyor ve al-sat yolu ile Türkiye’den para tırtıklıyor. Kimi bu yolla para transfer ediyor.. Bitcoin’le, deepweb üzerinden ByLock’tan daha gizli bir şekilde haberleşme yapılabileceğini biliyor mu idiniz!

Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 948 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar