Filistinli Gazeteci Kasım Süleymani'yi Yazdı
Kasım Süleymani’nin şehadetinden bir yıl önce, Filistinli gazeteci Abdurrahman Ebu Suneyne Süleymani’nin şehadetini öngören bir makale yazdı
2012 yılında, ablukayı kırmak için bir kafileyle birlikte gazeteci olarak Gazze'yi ziyaret ettiğimde, Direnişçilerin başarılarıyla ilgili bir haber hazırladım. Aslına bakarsanız röportajı yaparken niyetim, onlara ait oldukları grupların farklılıklarına dair özel sorular sormaktı: Kim bizim dostumuz? Kim, sadece işgale direniş şartıyla minnet etmeden Direnişin arkasında duruyor?
O sırada Arap Baharı olarak adlandırılan atmosfere rağmen, tek bir sesle cevap verildi. Diğer grupların aksine Hamas hareketi tarafından mırıldanarak verilen cevaplar bile, yalan olamayacak kadar çok sayıdaydı. Herkes kendi gözünden politik bir çizgiye ve Siyonistlere düşmanlık cephesini temsil eden bölgesel bir eksene işaret ediyordu. Son üç ayda defalarca gördüğümüz Gazze'deki Hamas lideri Yahya Sinvar da, İslam Cumhuriyeti'nin Filistin Direnişini koşulsuz bir şekilde desteklediğini açıkça anlattı ve Filistinlilerin dostu olan Hacı Kasım Süleymani'nin pozisyonunu övgü ile dile getirdi. Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Hacı Kasım Süleymani ile bağlantısı olan bazı kişilerle bir araya geldim. Hepsi bana Süleymani'nin Kudüs şehidi olmak için ettiği dualarını anlattı. Siyonist ve Suudi medyasının çocuklara bile merhamet etmeyen terörist bir figür olarak tasvir ettiği bu adam, Filistinlilerin gözünde bir kahramandır.
Düşmanın uydurmaları
Süleymani'nin bazı hatıraları hakkında Arapçaya çevrilmiş bir kitap okudum. Diğer taraftan ise, sosyal paylaşım sitelerinde hızla paylaşılan Hacı Kasım Süleymani'nin Iraklılara saldırdığını iddia eden uydurma videoları izledim. Suudi maşalarının eliyle tezgâhlanan bu ucuz hareketler, uluslararası liderlerin düşmanı olan ve kendisini mustazafların-ezilenlerin hizmetçisi olarak tanımlayan bu adam (Süleymani) için yazmama sebep oldu.
Son yayınlanan uydurma videoların hedefi, İran ile Irak halkı arasında fitne tohumları ekmektir. Ben dostlarıma ve Arap gençlere diyorum ki, Suudi Arabistan tarafından finanse edilen Batı ve Siyonist medyası son 30 yılan bu yana, dünyanın tüm cazibesine sırtını dönmüş bu adamı kanlı, otoriter ve güce susamış bir adam gibi göstermekten utanmıyor! Ancak dikkatli olun, Süleymani'nin büyüklüğünü anlamak için genel medyadan öğrendiklerimiz yeterli değildir. Onun düşmanları ve ona karşı kiralanmış paralı askerlerden dinleyenler Süleymani'yi nasıl tanıyabilir? Kasım Süleymani'yi tanımayanlar onu ancak sahadaki, Amerika ile Siyonistlere karşı operasyon odalarındaki Direniş halkından ve şehitler hakkındaki konuşmalarını dikkatle dinleyerek tanıyabilirler. Onun zahitliğini, Allah aşkını, İslam Cumhuriyeti'ndeki herhangi bir çalışan gibi aldığı basit maaşını, bankadaki boş hesabını, fedakâr ailesini, hiçbir ayrıcalık olmadan sıradan bir öğrenci gibi yaşayan çocuklarını, inanın kimse bilmiyor. Burada kelimeleri süslemiyor ve hiçbir şeyi ballandırarak anlatmıyorum. Tüm bu yazıklarım onun hakkındaki şahit olduklarım ve araştırmalarımın sonucunda kaleme aldıklarımdır.
Kendini hep daha fazla geliştirdi
Süleymani genç yaşında eski bir İran spor kulübünde kendini yetiştirdi. Sadece beden gücünü geliştirmekle yetinmedi, ruhunu da aynı şekilde besledi. Burada ileri gelen insanlarla ve din âlimleri ile bir araya gelerek onlardan dini ilimlerin yanı sıra asalet, yiğitlik ve affetmek gibi değerleri öğrendi. Beden eğitimi sırasında cesaret ehlinden, başta İmam Ali bin Ebu Talip gibi kahramanların hikâyelerini dinledi. Bu seçkin ortamdan, devrim lideri Seyyid Ali Hamanei'nin tabiriyle “yaşayan bir şehit” çıktı.
Halktan biri
Siyasi hattın dışındaki okul öğrencileri, üniversiteliler ve ilim havzalarındaki din âlimlerinin Kudüs Gücü lideri hakkındaki izlenimlerine dair bana anlattıkları özetle şöyleydi: O bize paranın varisi olmamayı tavsiye eden tertemiz bir kurbandı. O, rıhlet etmeden önce İran'ın şerefini kazandıran şehitler ile aynı çatı altında yaşadı. Cihad ederek, Körfez'in finanse ettiği, ABD'nin dayattığı ve Tikritli Saddam'ın girdiği İran Irak savaşının ardından, İran'ın tamamen düşmesine engel oldu.
Uluslararası bir muvahhid
Bahsi geçen savaşta, Kasım Süleymani Hürremşehr kentini kurtarmak için girilen operasyonlar sırasında yaralandı, fakat harikulade zaferler kazanmayı başardı. Saddam, İranlılar Hürremşehr kentini kurtarırsa, Bağdat'ın anahtarını İmam Humeyni'ye vereceğine dair atıp tutsa da, Süleymani ve İranlılar ülkenin gasp edilen topraklarını kurtarmayı ve Saddam'ın çetelerini buradan sürmeyi başardı. Bu savaşlarda genç Süleymani'nin savaşı yönetmesi sayesinde İslami Devrim Muhafızları o günlerde 3 bin Iraklı askeri esir almayı başardı. Savaşın sertleşmesiyle beraber, insanoğlunun zayıf karnı olan intikam alma duygularına rağmen, Hacı Kasım Süleymani esirlerin eğitilerek vasıflandırılması konusunda ısrar etti. Daha sonra bu esirlerden bazıları İslam Cumhuriyeti'ne sığınma talepleri üzerine serbest bırakıldı.
Süleymani'nin namı hakkında duyduklarımdan yola çıkarak, onun görüşüne göre, “Amerika ve Saddam'ın, Siyonistleşmiş Şah rejimine karşı devrimden yeni çıkan İran'a karşı girdiği savaş, çok büyük acılara rağmen fayda sağaldı. Bir musibetten hayır doğdu ve İran halkının karşı koyarak direnmesi sayesinde, eğitimli güçler, deneyim kazanmış büyük bir ordu ve bugün ülkeyi hâlihazırdaki kendi kendine yeterlilik seviyesine ulaştıran askeri üretime başlanmasıyla sonuç verdi.”
İran halkına dayatılan savaşın bitmesinin ardından Süleymani'nin konuşmaları gelişti ve cihad hareketindeki önemli rolü sayesinde enternasyonal İslamcı muvahhidlerin sevgisini topladı. Özel meclislerinde söylediği gibi, ne olursa olsun İslami vahdet çizgisinden sapmadı. Amerika'nın projelerine karşı çıkan dünyanın tüm özgürlükçüleriyle birlikte Filistin'i kurtarmak için çok çalıştı. Ayrıca sadece Müslümanların değil, dünyayı kurtaracağına dayanan temel fikir yapısı bakımından neredeyse dünyadaki tüm dinlerin beklediği İmam Mehdi'ye olan inancından kaynaklı olarak vahdet mücadelesi verdi.
Şehitlerin yoldaşı ve Direnişçilerin ilham kaynağı
Direniş cephesinde İmad Muğniye, Abdulaziz Rantisi, Fethi Şikaki, Muhammed Dayf ve Muhammed Tavalebe gibi İsrail'in ilk düşmanları ile yoldaş olan Süleymani, en tehlikeli anlarda bile Filistin ve Lübnan'daki Direnişçilerle temas halindeydi. Onlarla yaptığı görüşmelerde, tavsiyelerde bulunur ve kimliğini ifşa etmeden benzersiz bir ihlasla sık sık onlarla irtibat haline girerdi.
Siyonistler, Amerikalılar ve tekfircilerin kalbine korku salan bu adam, asla kimseyi tekfir etmedi, hiçbir takipçisini patlamaya ya da canlı bomba olmaya göndermedi. Suriye savaşı konusunda Direniş Eksenine karşı çıkan bazı Hamas liderleri dâhil kimseyi değiştirmedi. Ancak Süleymani, İsrail ile savaşan Hamas hareketini her konuda desteklemekten de hiç vazgeçmedi. Bu özelliği tüm Direniş halkının bildiği en önemli geleneğiydi. Ne birini sırtından vurdu ne de kimseye karşı mezhepçilik ya da milliyetçilik yaptı. Suriye ile Irak'ta 50'den fazla uyruğa sahip küresel teröristler ve tekfircilerin kalıntılarıyla savaştı. Bu savaşı esneklik, deneyim ve güçle yöneten Süleymani, sadece Arap doğusunu değil tüm dünyayı Amerika, Siyonistler ve Körfez destekli tekfirci kaosun deliliğinden korumayı başardı. Amerikan Siyonist ve Körfez medyası bu komutanın sivilleri öldürdüğü yalanlarını piyasaya sürüyor! Birçok Arap hiçbir delil gözetmeksizin bu iftiralara inanıyor. Gel gelelim ki Kasım Süleymani hakkında tüm okuduklarım ve duyduklarım onun tek bir kişiyi bile tekfir etmediğini ve hiçbir masum canı acıtmadığını vurguluyor. Aksine Arap pilot Muaz el-Kesasibe'nin yakılmasının intikamını aldı ve IŞİD'i Kesasibe'nin yakıldığı yerden çıkardı. Birazcık vefalı olsaydık en azından bunun değerini bilirdik.
Tekfirci tehlikesini nasıl anladı?
İranlı arkadaşlarımdan biri bana, Hacı Kasım Süleymani'nin Suriye ve Irak'taki IŞİD karşıtı askeri operasyonlarda önemli rol oynayan tugaylardan biri ile yaptığı konuşmanın içeriğini aktardı. Buna göre Süleymani, tekfir olgusunun yeni olmadığını düşünüyor. Ancak düşman desteğiyle güçlendirilmesi Süleymani'ye göre Direniş hareketinin durdurulmaması gerektiğini gösteriyor. Direniş cephesi her daim uyanık olmalıdır. Eğer askeri ve düşünsel direniş zayıflarsa, tekfirci gruplar kendilerine aykırı olan herkes ile savaşacak ve katledecektir. Bu bağlamda Süleymani, İslami vahdet kavramını yaygınlaştırmayı ve mezhepleri yakınlaştırmayı çok önemsiyordu. Çünkü aşırılıkçıların hedefi İslami vahdeti öldürmeyi amaçlıyor.
Hacı Kasım Süleymani, İran'da mezhepleri yakınlaştırmayı destekleyen ya da Direniş tarafından desteklenen tüm konferansları çok önemsiyordu. Kudüs Gücü de tüm yollar ve imkânlarıyla bu girişimleri destekliyordu. Askerlerin eğitimlerinde de daima şunları vurguluyordu: “Siyonist işgaline en çok zarar veren ve yenilgisini hızlandıran şey, İslami vahdet ruhunun güçlendirilmesidir. Bu, Kudüs Gücü'nün savaş akidesinin temel dayanağını oluşturuyor.”
Şehit olmasını bekliyorum
Süleymani daima şehadete âşıktı. Şehit arkadaşlarının hikâyelerini anlatmaktan çok büyük bir lezzet alırdı. Her duasında Hz. Hüseyin'in yolunda şehadet kervanına ulaşmak için Allah'a yalvarırdı: “Allah'ım, şehadete âşık yol arkadaşlarımızla, bu temiz kalplerle, sana yemin ediyoruz, onların geri dönmeyecek bedenleriyle, kalbimizin ıstırabıyla, sana olan özlemimizle sana yemin ediyoruz, Allah'ım, bizim sonumuzu şehadet kıl. Bizim için sadece şehadeti karar kıl!” Şehitlerin hatıraları ile meskûn olan kendinden fazla bahsetmez. Ancak Süleymani son konuşmasında kasıtlı bir şekilde kendini ve Amerikan elçilerinin Irak Direnişi sırasında kendilerine yönelik saldırıları durdurmak için nasıl elçiler gönderdiğini anlattı. Bölge sularındaki Amerikan varlığını da güvende olmamakla tehdit etti. Yine son konuşmalarında güçlerinin müstekbir Amerika ile savaşmaya hazır olduğunu vurgulayan Süleymani, ahmak Trump ve onun Direniş Eksenine karşı küstahlıklarına karşı özgür müminlerin gururudur.
Ben şahsen, şehitlerin yakınında en yüksek makama kalbini koyan bu yaşayan şehidin, ömrünün şehadet ile taçlanmasını ve Yüce Allah'ın onun dualarına icabet etmesini bekliyorum.
Şii fobi
Ne zaman Kudüs Gücü Komutanı Hacı Kasım Süleymani'den söz açılsa, Selefi gruplardan bin kişi çıkarak Ehl-i Beyt Okulunun takipçileri hakkında yalanlar dizmeye başlarlar. İddia ettikleri şeyler Yahudiler ve Hristiyanların tehlikesini aşmaktadır. Mısır ve Ürdün gibi bazı ülkeler, Şii Müslümanların, sahabe ve Ehl-i Beyt türbelerine dini ziyaretler yapmasını yasaklıyor. Suudi yönetimi de Hicaz'daki kutsal bölgelere ziyaretleri engelliyor ve ibadetleri sırasında onları çok çirkin bir şekilde kuşatıyor. Her ne kadar bu topraklarda dini turizm bölge halkının ekonomik refah kazanmasına izin verse de, burada Şiilerin dini turizmine hoşgörü ile yaklaşılmıyor. İnsanların Şiileşmesine karşı duyulan korku, sanki tokalaşınca ya da görüşünce ortaya çıkan bir kimyasal silah muamelesi görüyor. Eğer onlara kulak verirsek Şiileşmenin yıkıcı bir düşünce olduğunu zannederiz. Peki, bu aşağılık duygusunun sebebi nedir? Bunun tam tersi olmasına engel olan şey sizin güzel ahlakınız ya da misafirperverliğiniz midir? Gerçekte aptalca olan gerekçelerinizin asıl amacı Müslümanlar arasında vahdet ve yakınlaştırma çabalarını sabote etmek ve Direniş halkı arasında mezhep farklılıklarını etkinleştirerek işbirliğini kırmaktır.
Kasım Süleymani, mezhepsel tuzaklara karşı farkındalık sahibi olan ender şahsiyetlerden biridir. Amerika'nın komplolarının şifresini çözerek erkenden sahaya indi. Onun çabaları, duvarın arkasındaki Siyonistleri gözünde büyütmeden aşırılık yanlısı, tekfirci ve katliamcı devletçikleri çok geç olmadan engelleyen öncü girişimlerdi. (Al-Alam - Çeviri: Merve Soydaş / Medya Şafak)