Ahmet Taşgetiren
GAP"ın en yeni anlamı
GAP"ın en yeni anlamı
TV kanallarında terör örgütü PKK'nın önemli ölçüde yer aldığı diziler var. Tek Türkiye, Köprü, Gazi gibi. Bu diziler gerçeği ne kadar yansıtıyor, ifade etmek kolay değil.
Sonuç itibariyle her biri bir senaryo ve seyirciyi tutabilmek amacıyla hikayelerin soslandığı muhakkak. Ama, istihbari bilgilerin, somut olayların, örgütten kaçanların yaptığı açıklamaların senaristlere bol miktarda malzeme verdiği de doğru. Soslu kısımlar ayıklandığında ortaya yine de son derece girift bir manzara çıkıyor. Bakın nasıl bir görüntü var: -Bu işin içinde uyuşturucu kaçakçılığı var, silah kaçakçılığı var.
-Bu işin içinde yabancı ajanlar var.
-Bu işin içinde küresel güçlerin bölgeye ilişkin politikaları var.
-Dağda kız - erkek binlerce militan var. Bölgedeki ekonomik - sosyal imkansızlıklar sebebiyle dağa çıkışın psikolojik zeminini oluşturmak zor değil.
-Bölgede terör örgütü ile işbirliği içinde hareket eden ağa - muhtar - korucu gibi devletle de bağlantılı ama ikili oynayan insanlar var. -Dağdaki militanların ana - babaları karmaşık bir ruhi atmosfer içinde. Dağda kızı - oğlu var, zaman zaman TSK'da çocuğu var ve her ikisinden gelecek ölüm haberleri onu kahredebiliyor.
-Bu iş, ister terör örgütünün tehdidiyle deyin, ister devletin zaman zaman çok yanlış politikaları ile, ister çok daha derinlere giden etnik bilinçle, ister dağdaki oğul - kız aidiyetiyle.. halkta bir ölçüde zemin bulmuş. İşte bu manzara, neresinden bakarsanız bakın, Doğu - Güneydoğu'yu zor bir mesele haline getiriyor. Terör can alıyor, terörle mücadele, yıllar içinde ülkenin kan yükünü artıran bir mahiyet kazanıyor. Bu ortamda Ak Parti İktidarı, denklemi değiştiren bir rol oynuyor. Ak Parti liderliği bölge insanı ile, Ankara adına, bugüne kadarki siyasetçilerden farklı bir gönül bağı kuruyor. Kim ne derse desin bu bir gerçeklik. Ak Parti hükümeti de, bu gönül bağının hakkını yemiyor. İktidarı süresince bölgeye, yol, su, sağlık ve eğitim hizmeti bakamından ciddi yatırımlar yapıyor.
En önemlisi bölgeye, sürgün bürokratlar değil, bölge insanı ile kalbi bağlar kurabilecek seçkin bürokratlar gönderiyor. Şefkat hamlesi diye nitelenebilecek bu politika, 22 Temmuz seçimlerinde sandığa yansıyor ve Ak Parti, bölge insanından etnik siyaset yapan partiden daha çok oy alıyor. Bütün siyaset analizlerine göre, 22 Temmuz seçim sonuçları, 2009 mahalli seçimleri için bir işaret niteliği taşıyor. "Bölgede sembol diye bilinen şehirlerin mahalli yönetimleri de el değiştirebilir", işareti bu...
Bu arada, terör örgütünün, uluslar arası lojistiği kuşatılıyor ve örgüt etrafındaki çember her gün biraz daha daralıyor. Kuzey Irak, yapılan diplomatik görüşmeler neticesinde artık örgüt için kolay bir barınak olmaktan çıkıyor. İşte bütün bunlar olurken, hükümet son bir hamle yapıyor. Başbakan'ın ifadesiyle bir "Kardeşlik projesi" için eylem planını ilan ediyor. GAP Eylem Planı. 5 yıl içinde 12 milyar dolarlık bir yatırımla 3 milyon 800 bin kişiye iş alanı açarak, bölgenin makus talihini yenmek... Artık bölge terörle anılmasın! Bölge, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasının motor güçlerinden birisi olsun. Bir damla petrolle bir buğday tanesinin aynı ağırlıkta olacağı günlerde, bölgedeki tarıma bağlı sanayi Türkiye'yi yıldız ülke haline getirsin...
Ülkenin çocukları teröre kurban gitmesin. Kan kaybı dursun. Tüm bunlar, Türkiye'yi farklı bir zihni çerçeveye taşıyan gelişmeler. Başbakan'ın GAP eylem planını açıkladığı toplantıya DTP'li hiçbir milletvekili ve belediye başkanı katılmadı. Toplantının yapıldığı Diyarbakır'ın Büyükşehir Belediye Başkanı bile katılmadı. Bu, büyük bir aymazlık, büyük bir bağnazlık, büyük, akıl almaz bir akıl tutulması. Bölgenize 12 milyar dolarlık bir yatırımın anonsu yapılacak ve siz, hiç olmazsa "Bu işin takipçisi olacağız" mantığıyla bile orada yoksunuz. Bu, DTP'nin, dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmeleri ıskaladığının çok açık bir göstergesi...
Deniyor ki, "İmralı böyle istedi, böyle oldu!" Evet, bu işte bir "İmralı tıkanması" geldi çattı. DTP içinde "İmralı sancısı" büyüyor. DTP'liler gittikleri her yerde artık "Terörle aranıza mesafe koyun" tepkisi ile karşılaşıyorlar. Ve işte Ahmet Türk, DTP'nin en akil adamı, grup başkanlığından istifa ediyor. Ahmet Türk, Kuzey Irak'a gidip, diplomatik gelişmelerin nasıl seyrettiğine bizzat tanık olduktan sonra, "Silahlı hareket Kürt davasına zarar vermeye başladı" diyor. "Bağımsız siyaset üretmeliyiz" diyor.
DTP içindeki şahinler, Ahmet Türk'ü dışlayıcı tavırlar ortaya koyuyor ve sonunda ipler kopuyor. Ne olacak şimdi? Şahinler şahinlik yapıp, silahlı mücadele ile sonuca mı varacaklar? Buna gerçekten inanıyorlar mı? Yoksa benim ısrarla söylediğim gibi, "Dağa cesaret vermek şu andan itibaren daha çok ölüm demek" mi??
Evet, bence öyle, şahinler bundan sonra ancak ölümü çoğaltabilir. Ama sorun çözmez. Akıllı hareket ise, bölgeye yapılacak yatırıma sahip çıkmak, onu desteklemek, çarçur edilmesine mani olmak ve doğru sonuçlar alınmasına katkıda bulunmaktır. Ben derim ki: Tayyip Erdoğan'ın elinden tutun, bölgenin çocukları kazansın, ülke kazansın. Türk, Kürt herkes kazansın. Bu ülkenin kazanmaya ihtiyacı var, kaybetmeye değil. Son bir şey daha söyleyeyim: Bu süreçte Tayyip Erdoğan'ın yolunu kesmek, Türkiye'nin nefesini kesmekten farksızdır.
bugün