"Gavurdan Dost, Domuzdan Post Olmuyor"
Yeni Şafak köşe yazarı Hayrettin Karaman, "Gavurdan dost, domuzdan post olmuyor" adlı bir yazı kaleme aldı.
Yazının tamamı şu şekilde:
Kur’an ve hadis kaynakları gayr-i Müslümlerle nasıl ve nereye kadar ilişki kurulabileceği konusunda önemli ve sabit kurallar ve uyarılar ihtiva ediyor.
Bunlara göre:
1. Dinimize savaş açmayan, yurdumuza göz dikmeyen gayr-i Müslimlere “iyilik ve adalet” çerçevesinde davranılacaktır. İyilik ve adaleti gerçekleştirmek için gerekli olursa onlarla işbirliği yapılabilir.
2. Himayemizde yaşayan gayr-i Müslümler Allah’ın bize emanetidir, onları korumak ve haklarına riayet etmek boynumuzun borcudur.
3. Müslüman olmayanlarla sırdaşlık ölçüsünde dostluk kurulmayacaktır.
4. Sulh tercih edilmelidir, ama savunma ve zulme karşı savaş için caydırıcı güce de sahip olmak gerekir (Ben ısrarla bu gücün günümüzde nükleer olduğunu söylüyor ve bunu edinmemizin gerekliliğini savunuyorum. Bu gücü edinmek zalimce kullanmak için değil, güç dengesini oluşturmak, savunmak ve caydırmak içindir).
5. Müslüman olmayanlar Müslümanların yöneticisi olamaz ve onlar adına geçerli yetki kullanamazlar (Müslümanların velileri olamazlar).
6. Müslümanların güçlü olmalarının şartı birlik olmalarıdır; yapay sınırlar, ulus devlet tiyatroları bu birliğe engel olmamalıdır.
Bugün uluslararası ilişkilerde din farkı başat rol oynamıyor olabilir, ama rolünü ve etkisini unutmak da tehlikeli bir gaflettir.
İşte bu kurallar unutulursa veya riayet edilmezse, yahut da mecburiyetler kuralları aşmayı gerektirirse nelerin olduğunu içimiz acıyarak görüyor ve yaşıyoruz.
Yıllarca AB’nin peşinde koştuk, sonu hüsran.
Birinci Dünya Harbi ve sonrasında birçok gayr-i müslim ülke ile ittifaklar, dostluklar, stratejik ortaklıklar, paktlar… kurduk faydası devede kulak, zararı deve oldu; bunlara güvenilemeyeceği anlaşıldı.
Yenilerden birkaç örnek:
Merkel gümrük birliğini güncelleme konusunda ayak sürüyeceklerini söylüyor ve suçluları saklıyor, saklayamadıklarını da iade etmiyor.
Herkesin merak ettiği Adil Öksüz hakkında da şu haber -doğru ise- ibretlik bir örnek:
“Öksüz’ün, darbe girişiminden 6 gün sonra, 21 Temmuz 2016’da ABD İstanbul Başkonsolosluğu’ndan arandığı ortaya çıkmıştı. Türkiye’deki ABD ajanları eliyle güvenli bir yerde saklandığı ileri sürülen Öksüz’ün, yolculuk için şartlar hazır olduğunda yine ABD’liler tarafından askeri kargo uçağıyla Almanya’ya götürüldüğü sanılıyor. Türkiye’de bir NATO üssünden kalkan uçağın, Hannover’e 30 kilometre uzaklıktaki Wunstorf kasabasında bulunan üsse indiği, ‘değerli paket’in ilgililere burada teslim edildiği belirtiliyor…”
ABD’den bir örnek:
PYD’liler tarafından 14 Ağustos 2017 tarihinde Tel Rıfat bölgesinde ilan edilen Kuvvet-i Suvvar tümeni, TSK-OSO ittifakını hedef alacağını açıkladı. El Bab, Münbiç, Azez ve Cerablus bölgelerinde TSK’ya bağlı mevzilere saldıracakları tehdidinde bulunan tümen “Fırat Kalkanı’nın TSK ve ÖSO’dan temizlenerek, PKK bölgelerine katılacağını” söyledi. Söz konusu örgütün içerisinde çok sayıda yabancı savaşçı var. ABD’nin IŞİD ile savaş gerekçesi ile PYD’ye gönderdiği silahlar, yine PYD içerisinden çıkan Kuvvet-i Suvvar’a ulaştırıldı.
Allah aşkına şu “dost ve müttefiklere” bakın! Böyle dostlar düşman başına!
Ben Kuzey Kore olalım demiyorum, “ilâhî ikazları da gözümüzün önünde tutarak ihtiyat ve tedbiri elden bırakmayalım, şimdi olamıyorsa orta ve uzun vadede Müslümanların dost ve birlik olmaları için çalışalım” diyorum.
Geçiş döneminde önemli bir tedbir de dünya güç dengelerini iyi takip ederek zamanında yer değiştirmektir.