Selâhaddin Çakırgil
Geliniz, bugün günlük siyaset-dışı bir ‘siyaset’ konuşalım
Bugün halkımız, ‘12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi’nden sonra süngüucu dayatmasıyla kabul ettirilmiş olan anayasada kısmî de olsa bir iyileştirme yapılabilmesi için yapılan değişiklikleri kabul edip etmediğini göstermek üzere sandıklara gidecektir.
Akşam, saat 22.00’ye doğru herhalde kesin sonuç da ortaya çıkacaktır.
Elbette, referandumlarda bir oy bile hangi tarafta fazla ise, o taraf kazanmış sayılır. Yani, kullanılan geçerli oyların yüzde 50 +1’ini alan taraf kazanmış olur. Bu, her ne kadar sağlıklı olmasa da.. Onun için temenni olunur ki, kazanan taraf, net bir üstünlük elde etmelidir.
***
Yoksa, aritmetik oyunlarına başvurulur..
Hatırlayalım, merhûm Erbakan’ın lideri olduğu Refah Partisi 24 Aralık 1995 seçimlerinde yüzde 22 oy ile birinci parti olup, öteki partiler aralarında anlaşamayınca, C. Başkanı Demirel hükûmet kurma vazifesini Erbakan’a vermek zorunda kalmıştı. Erbakan da DYP lideri Tansu Çiller’le anlaşarak bir ortak hükûmet kurup, Başbakan olunca.. Başta kemalist-laikler olmak üzere bütün diğerleri, küplere binmişler ve ‘Yüzde 78 size karşı..’ demeye başlamışlardı. Aritmetik olarak yanlış da değildi bu..
‘28 Şubat-1997 Askerî Darbe Zorbalığı’ ve sonrası gerilimler, entrika ve askerî müdahaleler, Genelkurmay’a çağrılan yüksek yargı mensuplarına da balans ayarı verilip, ‘Hukukun asıl hedefi, laik rejimi korumaktır..’ diye fermanlar yağdırıldı ve Çiller’in partisinden 50 kadar milletvekili yine Genelkurmay’daki ikna odalarında istifa ettirilince.. Hükûmet düşürülmüş ve yeniden, hem de kısa ömürlü koalisyonlar dönemine geçilmişti..
***
Hattâ öyle ki, Muhsin Yazıcıoğlu, Erbakan- Çiller Hükûmeti’ne 7 milletvekiliyle destek verip, güvenoyu alacak bir Hükûmet kurulabilmesi için gerekli olan 276 milletvekili 8-10 rakam da aşıldığı halde, Demirel, ‘Sayısal ağırlığınız olabilir, ama, siyasal ağırlığınız yok..’ diyerek yolkesicilik yapmış ve kemalist-laik cenah tarafından şiddetle alkışlanmıştı.
(Merhûm Muhsin Yazıcıoğlu ile Almanya’da Remscheide şehrinde buluştuğumuzda, o desteğini şöyle izah etmişti: ‘Bize, menfaat karşılığı destek verdiğimiz iddialarında bulundular. Biz ise, Vallahi sadece şunun için destek verdik: Yarın Müslüman halkımızın arasına gittiğimizde, insanlar bize, ‘Yahu, o Müslüman adama o sıkıntılı ânında niçin destek vermediniz?’ derlerse ne cevap veririz?’ dedik ve destekledik; evet, sadece bunun için..’)
***
Nisan-1999’daki seçimlerde Ecevit liderliğindeki DSP yüzde 22 ile birinci parti olunca, Erbakan’a, ‘Halkın yüzde 78’i size karşı’ diyenler, aynı mantıkla Ecevit’e de, ‘Halkın yüzde 78’i sana karşı..’ diyemediler. Çünkü mâlum laik-kemalist ve sol gruplar genelde Ecevit’in dünyasından idiler. O da, onların tam desteğini arkasında hissettiği için, (Meclis’e başı örtülü olarak giren ilk hanım olan) Merve Kavakçı‘ya karşı Meclis’i ve toplumu tahrik etmeye kalkışıp, ‘Burası devlete meydan okuma yeri değildir.. Bu kadına haddini bildirin!’ diye tepiniyor ve kendisini, ‘Halkçı' diye niteleyenler de, halkımızın aslî değerlerine karşı, uzuuun ‘yuuuuuhh’larla saldırıyorlar ve hattâ bununla yetinmeyip, Merve Hanım çocuklarını okula götürürken, onu ilkokul çocuklarına bile ‘yuhh’latıyorlar ve bu sahneler ekranlardan bütün halka yansıtılıyor, bir laik terör kasırgası estiriliyordu.
Bugün o Meclis’te örtülü birçok hanımefendi var.. Birkaç yıl öncesine kadar milletin değerlerine devleti korumak adına saldıranlar bugün devlete ve asıl meydan okuyanların kimler olduğunu ortaya koyduklarının utancını yaşarlar mıydı?
Uzak bir tarihten değil, henüz 18-20 sene öncelerden söz ediyoruz.
***
Değişimin ezelî ve ilahî ölçüsünü veren Ra’d Sûresi, 11. âyet meâlini tekrar edelim..‘Bir halk kendi halini değiştirmedikçe, Allah onların halini değiştirmez..’
Hz. Peygamber (S)’den gelen bir hadis ‘rivayet’inde de, ‘Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz..’ denilmiştir.
Herkes kendi aslî hayat değerlerine göre hareket etmelidir, günlük kaygılarla değil..
stargazete