Abdurrahman Dilipak
Günah keçisi aramadan
Hemen herkes rakibini şeytanlaştırırken, kendini aklama derdinde.
Bir “günah keçisi” arama derdinde, içeriden ve dışarıdan bu böyle. Herkes herkese karşı, herkes düşman, daha küçük düşmanla, daha büyük düşmanla müttefik.. Hatta kendine destek vermeyen yakınını hain ilan edip, ittifak ettiği eski düşmanını yanına alabiliyor. Aralarındaki tek bağ “çıkar”. Bu siyasi aklın en ahlaksız seviyesidir aslında. Hak, hakikat, erdem içermeyen bir akıl.
“Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Nisâ 135). Önce adil olalım. Biri bir yanlış yapmışsa bakalım, “taksir” mi, “teammüd” mü. Teammüd varsa bile, pişmanlık duyup, tevbe ediyor, özür diliyor mu, tazmin ediyor mu! Beraat kandilini kutluyoruz ama, eğer ucu bize dokunuyorsa, sonunda kimsenin beraatinden yana da taraf değiliz.
Hani adil şahidlerden olacaktık! Cevizoğlu konusuna girmek istemiyordum ama, şüyuu vukuundan beter bir hadise haline gelince, kıyısından köşesinden konuya dokunayım istedim.
Ne demiş Cevizoğlu, Erdoğan için, “Peygamber gelse Erdoğan kadar oy alamaz” demiş diye tartışılıyor da sözün tamamı şöyle: “Daha önce de söyledim” deyip... Hulki Cevizoğlu, KRT’nin canlı yayınında seçim sonuçlarıyla ilgili, “Bugün Atatürk dirilse gelse CHP’nin başına geçse ya da başka bir parti kursa bundan daha fazla oy alamaz. Daha önce de söyledim. Hz. Muhammed, İslamiyetin peygamberi, peygamberimiz bugün dirilip gelse parti kursa Erdoğan’dan daha yüksek oy alamaz” diye konuşmuştu. Öncesi ve sonrası da var bu sözün, Millet İttifakı’nın dağınıklığından ve %51’in büyük başarı olduğunu hatırlatıyor; yapılan çalışmalardan söz ediyor ve Erdoğan’ın kazanacağını, hatta bunu garantilediğini söylüyor.
Bir de Mustafa Kemal’i karıştırmış. Mustafa Kemal’in CHP’nin başına geçse, başka parti kursa daha fazla oy alamayacağını da söylüyor. Aynı çerçevede “Hz. Muhammed, İslamiyet’in peygamberi, peygamberimiz bugün dirilip gelse parti kursa Erdoğan’dan daha yüksek oy alamaz.” CHP Mustafa Kemal CHP, Hz. Muhammed’e Erdoğan / AK Parti kıyaslaması var. Burada Mustafa Kemal’i zımnen peygamberle kıyaslıyor. Aslında bu kafada insanlar yok. “Türkün dini Kemalizm’dir” diyenler de oldu, “Türkün yeni Amentüsü”nü yazan da. Ona “Mevlid yazan da oldu. Kur’an-ı Kerim’den ahkam ayetlerini çıkarıp yerine nutuktan parçalar eklemeyi teklif eden de. Anıtkabir’i, Çankaya’yı Kâbe ile kıyaslayan da oldu, ilkokul talebelerini Mustafa Kemal büstünün önünde secde ettiren de. Bunların büyük bir kısmı “Cumhuriyet’in 15. Yıl Albümü”nde açıkça yazıyor.
Burada bir başka açıdan baktığınızda Peygamber değil, insanlar aşağılanıyor. Peygamberle birileri kıyaslanacak olsa, sayıya bakmadan ben Peygamberden yana olurdum mesela. Hz. Lut, peygamber olarak gönderildiği kavminin yönetimine aday olsaydı kaç oy alırdı. Burada kınanan, lanetlenen kim!? Hz. Nuh insanlığı gemisine çağırdı, bu davete icabet eden sadece 40 kişi idi. Hz. Yunus kavmini terk etmeden onun davetine sadece 2 kişi icabet etti, o kavmini terk ettikten sonra kavmi topluca iman etti. Böyle bir kıyaslamanın mantığı yok. Buradan ciddi bir cumhuriyet, çoğunlukçuluk reddiyesi de çıkabilir. İnsanların çoğunluğu hüsrandadır, cehennemlik, istisnalar ayrıca sayılır kitapta! Çoğunluk her zaman kötü de değildir, iyi de! İnsanlar sapıtmışsa, Hz. Ömer’i de aday gösterseniz kabul etmezler. Bu biraz da tencere kapak hikayesidir.
Bu sözlerin sahibi, fincancı dükkanına bir fil gibi dalmış. Bu ifadelerden herkes kendine göre bir pay çıkarabilir. Birini peygamberle kıyaslıyorsanız ve halkın peygambere değil de ötekine oy vereceğini söylüyorsanız, seçen de seçilen de sorunludur bu kıyasta. Ama birileri bundan AK Parti ve Erdoğan’a övgü, CHP ve Mustafa Kemal’e eleştiri anlamı çıkardı. Burada övülen kimse yok ve bu kıyastan çıkarılan sonuç da, hem usul ve hem de esas açısından doğru değil. Herkes kazanmak üzere bir kurgu ile bu ifadelerden kendi lehlerine ve ötekilerin aleyhine bir sonuç çıkarmaya şartlandıkları için devrilen çamın farkında değiller. Şecaat arz edeyim derken nerelere savruluyorlar.
Aslolan Hak’tan yana haklıdan yana olmaktır. Haklı olanı da sadece haklı olduğu noktada savunmak gerek. Bir meselede haklı olan biri bir başka meselede haksız da olabilir. Eleştirirken muhatabımız kim olursa olsun, güzel söz ve hikmetle onları Hakka çağırmak gerek.
Maalesef insanlar Hakkı, adaleti değil, kendinden olanın öne çıkarılmasını istiyor. Kendi işinin onun istediği gibi çözülmesini istiyor. Birçok kişi için hak-hukuk önemli değil. Taraftarlığı esas alıyorlar. Biz Hak’dan yana olalım tek başımıza da kalsak.
Peygamberler kurtarıcı değil. Onlar Hakka çağırır, kurtuluşa çağırır. Göklerin hazinesinin anahtarı da göklerin ordularının komutası da Onların elinde değil. Allah dilediğine, dilediği şekilde ikram eder bazı şeyleri.. Dilerse bukağılı şeytanları bile dinine hizmet ettirir. Biz, bizi Allah’a, Resulüne ve kitaba çağıranlarla birlik olalım. Güçlülerden yana çokluktan yana değil Haktan yana olalım.
İktidar toplumun aynadaki görüntüsüdür. Toplum daha kötü olmuşsa da, daha iyi olmuşsa da başındaki değişir. Ya da değişim birlikte olur. Ama o zaman da yine, imtihan gereği bazı işler olur. Bu tarih boyunca hep böyle olmuştur. Değişime direnme çare ya da çözüm değildir. Bu hep böyle oldu, böyle olacak. Eyyüb aleyhisselam dönemine bakın, Hz. Yusuf dönemine bakın. Eyyüb aleyhisselamdan herkes razı idi ve herkes zengindi. Sadaka verecek kimse bulunamıyordu. Ama Eyyüb aleyhisselam, zamanının en zengin kişisi, evlerine gelen hizmetçinin yardımına muhtaç hale geldi. Ve sonra eskisinin iki katı bir zenginliğe kavuştu. Bu imtihanı ve imtihandaki hikmeti görmek gerek. Hz. Musa kavmini denizden geçirdi, ama 10 günlük yolu 40 yılda aşamadı. Bu Hz. Musa’nın aklı, cesareti, gücü ile ilgili bir durum değil. Kurtarıcı arayanlar bu konu üzerinde düşünmeli. Peygamberlerin görevi kurtuluşa çağırmaktır. Kim ki kendine çağırıyorsa, aldanıyor ya da aldatıyordur.
Bakıyorum da ortalıkta, ölüsü ile ile dirisi ile yerlisi ile yabancısı ile kurtarıcıdan geçilmiyor.
Bu durumda kurtulmak zor.
Daha doğrusu bu kurtarıcılardan kurtulmadan kurtuluş yok.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Benden söylemesi.
Başımıza gelen fenalıkların sebebini biraz da burada arasak.
Unutmayalım; şeytanın ve dostlarının varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz.
Karanlık aydınlığın yokluğudur, ışık gelince karanlık yok olur.
Selâm ve dua ile.