Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Hangisi inandırıcı olur?

“14 Mayıs’ta ipi kim göğüsler?” sorusunun cevabı arandığında şu an görünen, seçimin başa baş gittiği, Cumhur İttifakı’nın ve Tayyip Erdoğan’ın “açık ara” önde olduğu zamanların çok gerilerde kaldığı, hatta belli edilmese de “kaybetme kaygısı” yaşandığı, buna karşılık Millet İttifakı’nın favori olduğu, Muharrem İnce faktörünün olumsuz etkileme ihtimali bulunmasına rağmen en azından ikinci turda seçimi Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun alacağı tespitleridir.

Belirtelim ki bu şu an görünendir. Yarın ne olur bilinmez. Maç 90 dakikadır.

İktidar seçimi “yaptıklarını göstererek” almak istiyor, ilginçtir, muhalefet de seçimi “iktidarın yaptıkları” ile almak istiyor.

Tayyip Erdoğan öteden beri seçime giderken yaptıklarını anlatmayı sever. Şu anda da onu yapıyor.

Savunma sanayii vs alanında yapılanlar halkta da karşılık buluyor. Ancak ekonomi alanında yapılanlar, Erdoğan’ın böyle zamanlarda yapmayı adet haline getirdiği cinsten vatandaştan “helallik” isteyecek kadar acı. Fiyatları dudak uçuklatan “Acı soğan” ve “Kırmızı et”, bütün Erdoğan ekonomisinin sembolü oldu dense yeri. İktidarın seçim söylemleri içinde tabii olarak “Soğanı 30 liraya, kıymayı 350 liraya çıkardık” yok.

O konu, haklı olarak Millet İttifakı’nın seçim söyleminde var. Muhalefetin iktidarı asıl vurduğu yerlerden biri ekonomi. “Erdoğan ekonomi – politikası” en somut anlamda yüksek enflasyon olup vatandaşın gırtlağına dayandı, boğuyor. Onun için, iktidar cenahından bir gazetecinin tespitine göre, Erdoğan’ın ilan ettiği “Seçim beyannamesinin ekonomiyle ilgili bölümünde – Erdoğan’ın görevden aldığı eski ekonomi bakanları Lütfü Elvan’ın etkisi ve Mehmet Şimşek’in dokunuşları hissediliyormuş.. Seçimlerden sonra piyasa dostu bir ekonomi yönetimine geçilecekmiş. Bunun bir işareti de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz konusuna hiç girmemesi ve “Nas” dememesi” imiş.

Muhalefetin “iktidarın yaptıkları” adına dillendirdiği tabii ki başka başlıklar da var. Yolsuzluklar, adaletsizlikler, doğrudan Erdoğan’ın “Kontrolsüz güç” haline gelişi vs… Dikkat edilirse Erdoğan’ın kendisi bile muhalefetin itiraz ettiği “iktidarın yaptıkları”ndan bir kısmını --mesela mülakat- terk edeceğini yeni dönem reformu olarak açıklamak zorunda kaldı.

Şunu bütün siyasi analizlerin paylaştığı söylenebilir: Muhalefet ekonomideki tıkanmada vatandaşla aynı paraleli yakalar, ekonomideki çözüm önerilerini de doğru anlatabilirse ipi göğüsler.

Burada başlıktaki “Hangisi inandırıcı olur?” sorusuna geleceğim. Burada iki damarı var Millet İttifakı’nın. Birisi Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, diğeri İttifak’ı oluşturan partilerin ekonomi kadroları…

Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak İttifak politikalarını halka taşıması son derece tabii. Cumhur İttifakı’nda Erdoğan başat olacaktır, Millet İttifakında Kılıçdaroğlu.

Soru şu: Kılıçdaroğlu’nun gelecekteki ekonomi – politikayı işaretleyen söylemleri ile İttifak’ın ekonomi kurmaylarının hesapları, gelecek öngörüleri (projeksiyonları) ne ölçüde uyuşuyor?

-418 milyar doları alıp getireceğim,

-Dışarda 300 milyar dolar buldum, hemen gelecek.

-Deprem evlerini halka bedava vereceğim.

Bunular sayın Kılıçdaroğlu’nun meydanlarda, video kliplerde tekrarladığı şeyler. Kimisi yolsuzluklarla hesaplaşmayı, kimisi dış kaynak açığını, kimisi deprem yıkımının tamirini öngörüyor. İlke olarak doğru olduğu söylenebilir ama eylem olarak da inandırıcı mı? Ya da halk buna inanıyor mu, diyelim dış kaynaktan söz edilecekse, dünya finans kaynakları buna inanıyor mu? Yolsuzlukla mücadeleyi ilgilendiriyorsa, hukuk boyutu dikkate alınıyor mu?

Bu rakamsal şeyler, Habertürk’teki bir programda İyi Parti’nin ekonomi kurmaylarından Prof. Dr. Bilge Yılmaz’a soruldu. Bilge Yılmaz, mesela 418 milyar dolarla ilgili soruya “Liderler böyle konuşur ama ben ekonomide sorumluluk alacaksam hukuku bağlayacak nitelikte bir şey söyleyemem” gibi cümleler kurdu.

Millet İttifakı bileşenleri ekonomik söylemlerin meydanlara nasıl taşınacağı noktasında bir istişarede bulunmuş mudur, bilmiyorum. Ya da tam da “Kılıçdaroğlu’nun meydanlara taşıdığı çerçevede sunulması” gibi bir karara mı varmışlardır?

Belki de CHP’de, İyi Parti’de, DEVA’da, Gelecek’te, Saadet’te ve Demokrat Parti’de bulunan ve ekonominin farklı alanlarında birikim sahibi olan isimler, bir tür “Ekonomik Konsey” halinde toplum önüne çıkıp, hem mevcut ekonomik tabloyu resmedebilir hem de yarın yapılacakları toplumla paylaşabilir.

“Hangisi inandırıcı olur?” sorusu bunun için. Bir anlamda “İşte yarın Türkiye ekonomisini teslim alıp, ülkeyi mevcut tükenişten kurtaracak kadro” gibi bir sunum gerçekleştirilir. Enflasyonu, döviz darboğazını, dış açığı, yolsuzluk damarını tek tek masaya yatırıp, halkın boynundaki ilmeğin nasıl koparılacağı anlatılır.

İktidarın bile arayış halinde olduğu, dün görevden aldığı kadroları yeniden devreye sokup çıkmazdan çıkmayı aradığı bir noktada Türkiye ekonomisi. Muhalefetin “Ekonomi Kadrosu” devreye iyi sokulabildiği takdirde iktidar için bile yol aydınlığı sağlayabilir.

Bu yazı toplam 384 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar