Mehmet GÖKTAŞ
Hayâsızlığın Allah ile Savaşı!
Aslında yazıya başlık olarak “faziletle rezaletin derinlerdeki savaşı” diyecektim fakat bunun biraz isabetsiz olacağını düşündüm. Çünkü reziller rezalette öylesine ileri gitmişler ki, fazilet ehlinin onları doğrudan muhatap almalarının birçok açıdan imkânsız olduğunu gördüm.
Birincisi; rezillerin sergiledikleri rezaletler öylesine iğrenç ki, aynen kokuşmuş bir leş gibiler, yanlarına yaklaşmak, onları muhatap almak hayâ ve erdem sahipleri için imkânsızdır.
İkincisi; mevcut kanunlar ve emperyalist dünyanın egemen olduğu medya onlarla beraber. Onlara Allah için yapacağınız en ufak bir tebliğ, bir uyarı başınızın belaya girmesi için yeterlidir. Bırakın başkalarına böyle bir nasihat ve tebliğde bulunmayı, en yakınlarınıza bile yapamazsınız.
Üçüncü bir husus; Ulaştığı seviye göz önüne alındığında hayâsızlar hakkında çok ümitsizim, hiç iyimser düşünemiyorum. İslam coğrafyasının ve bütün bir insanlığın içerisinde yüzdüğü en büyük bataklığın hayâsızlık olduğuna inanıyorum.
Allah’a inanmayan bir ateistin daha sonra iyi bir Müslüman olabileceğine kesinlikle inanırım, bazen onun iyi bir Müslüman olmuş halini tahayyül ederim, gözümün önüne getiririm, hatta çoğumuz bizzat bu durumlara şahit oluruz.
Bir sarhoşun içkiyi bırakabileceğini, birazcık uğraş verildiğinde iyi bir Müslüman olabileceğine kesinlikle inanırım.
Yine bir kumarbazın kumarı terk edebileceğine, kesinlikle hep böyle sürüp gitmeyeceğine inanırım.
Bir yalancının, bir sahtekârın tövbe edebileceğine, kendisini düzeltebileceğine dair her zaman ümitvar olmuşumdur.
Ömrünün büyük bir bölümünü cimrilikle geçiren fakat daha sonraları cömertleşen, eli açılan kişileri bilirim.
Gaddar ve merhametsiz bir yapıya sahip olan birçok kişinin, belirli bir dönemden sonra merhamet sahibi bir kişi olduğunu görmüşümdür.
Fakat nedense, hayâ perdesi yırtılmış bir kişinin bu durumdan kurtularak İslam’a yönelmiş bir fotoğrafını bir türlü gözümün önünde canlandıramıyorum.
Yırtılan bir hayâ perdesinin bir daha dikiş tutabileceğine dair benim ümidim çok azdır.
Çatlayan bir ar damarının bir daha durdurulabileceğine kolay kolay inanamıyorum.
“Hayâsı olmayanın imanı yoktur!” Nebevi ölçüsünü hepimiz bilmekteyiz..
Fakat “Ar damarı çatlamış” tabirini ben bundan daha ileri boyutlara ulaşmış kişiler için kullanıyorum.
Yani hayâsızlığı kendisi için bir kimlik edinmiş, bununla övünen, bunun için yaşayan, bulduğu her fırsatta bu kimliği ibraz eden, bunu bayraklaştıran yaratıklar için bilmem ki ne yapabiliriz.
Elbette her türlü kötülükle mücadele etmek Müslüman olmamızın gereğidir. Fakat üzerimize sıçrayacak kadar çamurlaşmış, kokuşmuş kötülüklere tebliğ adına da olsa biraz mesafeli olmalıyız diye düşünüyorum.
Bu yüzden diyorum ki, hayâsızlar, reziller doğrudan Allah (cc) ile savaşmaktadır.