Haydi Çocuklar Cami'ye...

Haydi Çocuklar Cami'ye...

12 yaşındaki çocukların önündeki dini eğitim yasağının kalkmasından sonra...

12 yaşındaki çocukların önündeki dini eğitim yasağının kalkmasından sonra minikler için ilk adım Diyanet'den geldi. Çocukların camiyi tanımasıyla başlayacak eğitimde aileler de var Diyanet İşleri Başkanlığınca 1-7 Ekim arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası kapsamında başlatılan ''Yaşasın Camiye Gidiyorum'' kampanyasıyla camiler miniklere kucak açacak.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası, bu yıl ''Cami ve Çocuk'' temasıyla kutlanacak. Bu kapsamda yürütülen kampanyayla, tüm aile fertlerinin camiyle buluşturulması ve çocukların camiyi tanıması amaçlanıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Yaşar Yiğit, yaptığı açıklamada, Diyanet'in öteden beri kamuya, topluma ve aileye yönelik bir takım etkinlikler düzenlediğini söyledi.

Bunlardan birisi olan Kutlu Doğum Haftası'nda bu yıl ''Merhamet Eğitimi'' konusunu ele aldıklarını ve kamuoyunda çok önemli yankılar bulduğunu anlatan Yiğit, ayrıca ramazan ayında ''Komşuluk'' temasını gündeme getirerek birçok etkinlik düzenlediklerini bildirdi.

Camiler Haftası'nın da Diyanet İşleri Başkanlığının önemli etkinliklerinden birisi olduğunu ifade eden Yiğit, ilk kez 1986 yılında Camiler Haftası'nın kutlandığını belirtti.

Bunun çıkış noktasının camilerin temizlenilmesi, sahiplenilmesi, imarı noktasında kamuoyunu daha bilinçli hale getirmek olduğunu bildiren Yiğit, 2003'te çıkarılan bir yönetmelikle haftanın isminin ''Camiler ve Din Görevlileri Haftası'' olarak belirlendiğini söyledi. Her yıl 1-7 Ekim arasında kutlanan bu haftada, ''toplumun gündeminde yer teşkil eden, işlendiğinde kamuoyuna artı değer sağlayacak herhangi bir konuyu camiler ve din görevlileri üzerinden topluma kanalize etmeyi'' amaçladıklarını söyledi.

Bu yıl cami ve çocuk buluşmasını gündeme taşıdıklarını belirten Yiğit, ''çocuk'' temasını seçmelerinin nedenini şöyle anlattı:

''Hz. Peygamber döneminde mescidde, mabedde, kadın, erkek, çocuk hemen herkes orada kendini bulabiliyordu. Herkes buraların kutsal havasından, ruhaniyetinden, maneviyatından istifade edebiliyordu. Camiler, mihrabıyla birer mabettir, ibadet edilen yerlerdir. Ama camiler, minber ve kürsüleriyle aynı zamanda birer mekteptir. Gerek bireysel gerekse toplumsal anlamda, sosyal yaşantımıza, bizim hayatımıza fayda sağlayacak davranış biçimlerini, din ve dünyamız adına öğrenme yeridir. Camiler tek bir kişinin konuştuğu, diyaloğun olmadığı mekanlar değil. Yani insanlar bir takım serzenişlerini, sorularını orada hep beraber çözümleyebilir.

Peygamber Efendimiz döneminde kadın, erkek, çocuk oradaydı. Peygamber Efendimizin hayatına baktığımızda, namaz kılarken torunlarının omzunda olduğuna dair hadisler vardır. Şefkat Peygamberi, hutbe okurken, torunları Hasan ile Hüseyin'in mescide girip düşe kalka kendine doğru geldiğini görüyor, minberden hutbeyi kesip iniyor ve onları kucağına alabiliyor. Böyle bir doğallık var orada.

Günümüze geldiğimizde ise kültürün mü geleneğin mi bir takım yabancı unsurların mı etkisiyle bilinmez, kadın, çocuk camiden tecrit edilmiş. Oraya gelen çocuklar horlanmış, kovulmuş, sanki ibadetin, motivasyonun tek bozucuları gibi telakki edilmiş. Dolayısıyla İslam'ın mabedi, İslam'ın mescidi bu değil. Biz bu temayla, yarının cemaati, yarının Müslümanları olacak, ülkesini, vatanını, milletini, büyüğünü, küçüğünü tanıyacak nesilleri yetiştirmek adına, onların inandıkları dinin mabedini tanımaları adına, mabetlerde onların da yerinin hazır olduğunu kamuoyunun gündemine taşıma adına böyle bir temayı seçtik.''

''MANEVİYAT EKSENİNDE ŞEKİLLENMEYEN GENÇLİK, TEHLİKELERE AÇIK''

Bu temanın gerekli olduğuna inandıklarını ifade eden Yiğit, ''Çünkü bizi millet yapan kardeşliği, paylaşmayı, sevgiyi, saygıyı diri tutan en önemli unsurun din olduğunu düşünüyoruz. Sahih bir dindarlık anlayışının oluşması ve inşası için toplumun bütün bireylerine, özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı personeline, sivil kuruluşlarımıza görev düşüyor. Zira maneviyat ekseninde şekillenmeyen bir gençliğin, gelecek adına birçok tehlikelere açık olduğunu düşünüyoruz'' dedi.

Eğitimde çocukluk döneminin önemli olduğunu vurgulayan Yiğit, bu dönemin, zihin ve gönül dünyasının şekillenmesinde, dindarlık algı ve anlayışında en önemli evre olduğuna işaret etti.


-''ÇOCUK, 'YAŞASIN CAMİYE GİDİYORUM' DİYEBİLSİN''-


Birçok kişinin cami ve dinle irtibatının kopmasında çocukluk döneminde yaşadığı olumsuz hatıraların etkili olduğunu belirten Yiğit, ''Yani orada bir imamın kötü davranması, bir vaizin çocuğun algısını aşacak şekilde, ürkütücü, korkutucu şekilde din sunumu, süreç içinde o çocuğun dinden soğumasına neden olabiliyor. Bu noktada biz bütün din görevlilerimize güveniyoruz. Onlar, çocuklarımıza gayet güzel şekilde camiyi, fiziksel yapısını, toplumda üstlenmiş olduğu fonksiyonları anlatamaya çalışacaklar. Bu ülkenin gençlerinin, bu ülkenin kültürel zenginliklerini, inancına hitap eden kurumları öğrenmesinin en doğal hakkı olduğunu düşünüyoruz'' diye konuştu.

Anne ve babaların çocuklara camiyi sevdirmelerinin de önemli olduğunu vurgulayan Yiğit, şunları kaydetti:

''Bu noktada basın yoluyla bizim sunacağımız bir takım sahih bilgiler içinde onların yapacakları bilgilendirmeler etkili olacaktır. Gönül ister ki bir hocadan ziyade bir baba, nasıl çocuğunu alıp sinemaya ya da parka gidiyorsa, yine çocuğunu alsın kucağına, camiye gidebilsin. Çocuk nasıl buralara sevinerek gidiyorsa, camiye giderken de korkarak, çekinerek değil, sloganımızda olduğu gibi 'Yaşasın Camiye Gidiyorum' diyebilsin. Gerçek eksenine oturmuş olan, maneviyatın hakim olduğu, siyasetin meşgul etmediği, kin ve itirazın hakim olmadığı mabetler, insanlığın barışında, hayatında, erdemi yakalamasında hep öncü olmuştur.''

Yaşar Yiğit, din görevlilerin Camiler Haftası'nı da kutlayarak, ''Velilerimizin evlatlarını, torunlarını camiyle buluşturmaları, cami cemaatinin de camiye gelen çocuklara bir baba, dede şefkatiyle yaklaşmaları, Hz. Muhammed'i her konuda olduğu gibi bu konuda da örnek almaları gerekiyor'' ifadelerini kullandı.

ajanslar