Mehmet GÖKTAŞ
Hayranım Şu Kedilere Köpeklere!
Ayırım yapmıyorum, aslında bütün hayvanlara hayranım fakat en çok kedilerle ve köpeklerle muhatap olduğum için onları söylüyorum.
Hem sıradan bir hayvan sevgisinden ve merhametinden de söz etmiyorum, gerçekten onlara hayranlığımı ifade etmek istiyorum.
Dışarı çıktığımda binanın önünde dolaşan veya uygun bir yerde yatmakta olan sokak köpeğine vaktim müsaitse uzun uzun bakarım.
Sokak köpeklerini bir yerlerde rahat rahat uyurken gördüğümde önce bir sevinç doğar içime ki, insanımız artık epeyce yontulmuş, güvenilir bir konuma gelmiş, köpekler rahatça uyuyabiliyor diye. Fakat daha sonra hayranlık duygularım öne çıkar.
Aman Allah’ım, ne kadar kaygısızlar, ne kadar vurdumduymazlar, ne kadar sakinler!
Ne enflasyonu taktıkları var, ne doların/euronun fırladığını dert ediniyorlar, ne ekmek fiyatlarının yükselişinden dolayı bir paniğe kapılmışlar, ne de marketlerin raflarının birazcık boşalmış olmasından dolayı bir telaşa kapılmışlar, hiçbir şey onları ırgalamıyor.
Bizim şu panik ve telaşımıza bakınca inanın utanıyorum onlardan.
Nasıl anlatayım size, hani küçük yavrularımız bazı durumlarda korkarlar, paniklerler ve büyükler olarak onların bu telaşını tebessüm ve soğukkanlılıkla izleriz ya!
Kedilerin ve köpeklerin de bizi şu günlerde tebessümle izlediklerini düşünüyorum ve birazcık utanıyorum.
Allah aşkına nedir şu günlerde kendimizi kaptırdığımız bu panik bu telaş!
Anlatılır, Bayezid-i Bestami yağışlı ve çamurlu bir ortamda dar bir noktada bir köpekle karşılaşır. Köpek cübbeme dokunmasın diye kenara çekilir, biraz toparlanır, galiba biraz da köpeğe kibirle bakar. Köpek yanından geçtikten sonra lisan-ı haliyle der ki; ‘Ey Bestami, eğer ben senin cübbene dokunup kirletseydim o kısmı bir kap su ile yıkar temizlerdin. Fakat sende gördüğüm şu kibir var ya onu deryalarla yıkasan gideremezsin’ der.
İster köpek lisan-ı haliyle konuşmuş olsun, ister Beyazid-i Bestami kendiliğinden kibrinin farkına varmış olsun değişmez, “eyvah” der ve tevbe eder. Bu arada köpekle arkadaş olmak ister, öyle ya kibir konusunda ciltlerle kitap okusa böyle bir ders alamayacaktı, bundan sonra belki daha ne dersler alacaktır. Fakat köpek onun bu arkadaşlık teklifini geri çevirir,
“Sen benimle arkadaşlık yapamazsın. Çünkü sen şu anda eve vardığında küplerdeki unlarına, bulgurlarına güveniyorsun. Vallahi benim şu anda hiçbir yerde, hiçbir taşın arkasında bildiğim hazır tek lokma yiyeceğim yok. Ama Allah’ın beni doyuracağından zerre kadar tereddüdüm de yoktur” der.
Böyle bir menkıbenin vuku bulup bulmadığı hiç ama hiç önemli değil, ama bu bir gerçektir.
Müslümana paniklemek yakışmıyor, ne yiyeceğiz, ne içeceğiz düşüncesine dalmak imanımızda bir bit yeniğinin olduğunu gösterir.
Ha, başkaları için telaşlanabiliriz, acaba bu pahalılıkta falan kardeşler ne yiyor, ne içiyor dişe bir endişemiz olabilir ve olmalıdır da.
Lütfen şu kedilere, köpeklere sadece sevgi ve merhamet gözüyle değil, biraz da hayranlıkla bakalım.