"Hedefi Doğru Tespit Etmeli On İkiden Vurmalı"
Müslüman asla Müslümanı hedefine koymamalı, değil silahıyla, eliyle, kalemi ve diliyle de zarar vermekten kaçınmalıdır.
EMİN GÜNEŞ / HÜRSEDA HABER
Müslüman asla Müslümanı hedefine koymamalı, değil silahıyla, eliyle, kalemi ve diliyle de zarar vermekten kaçınmalıdır. Müslümanın Müslümana saldırması onu öldürmeye kalkışması bir nevi intihar girişimidir.
Bizim düşmanlarımız bellidir ve düşmanlıkları ihtilafsızdır. Yönetimlerimize, irademize, topraklarımıza tasallut edenler asli düşmanlarımızdır. İslam ülkelerinin kahir ekseriyetinde yönetime kimin geleceğine, kimin gideceğine Müslümanlar değil İslam düşmanları karar veriyor. Mesela körfez ülkelerinin bazısında düşmanlarımıza tahsis edilen askeri alanlar yüz ölçümlerinin yarısına yakınını teşkil ediyor.
Bu şartlar altında düşman hangi ülke ve yönetime saldırıyorsa ona destek olmaya öncelik verilmeli, saldırı altında olanlar da kendi arlarında dayanışma içinde olmalıdırlar.
Düşmanın saldırı yöntemlerinden en tehlikelisi bizi birbirimize düşman kılarak kendini gizlemesidir.
Mesela bu gün Türkiye, Afganistan, Suriye ve İran’ın yönetimlerinin veya yöneticilerinin Amerika tarafından istenmediği tartışmasızıdır. Amerika ve İsrail bu ülkelerde dostlarını iktidara getirmek için her yola başvurmaktan çekinmiyorlar. Sıcak/soğuk savaştan ekonomik savaşlara ambargolardan darbe girişimlerine kadar ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Savaş cephelerinde yeniliyor, Afganistan’da olduğu gibi kaçmak zorunda kalıyorlar. Darbeleri 15 Temmuzda olduğu gibi püskürtülüyor. Ekonomik savaşları çoğu zaman geri tepiyor, ülkeleri kendine yeter hale getiriyor.
Ama bir alan var ki bunda maalesef başarılı oluyorlar. Müslüman ülkeler arasındaki ihtilafları kaşımak, köpürtmek, geçmişte kabuk bağlamış yaraları kanatmak ve saire. İçimize soktukları etki ajanları vasıtası ile bunu kolaylıkla gerçekleştiriyorlar. Yazar, çizer, sözde âlim, TV programcısı, siyasetçi vs. görünümlü bu ajanlar, başta sosyal medya olmak üzere her alanda düşmanlarımızı değil düşmanın hedefindeki ülkelerden birini hedefine koyarak saldırıyorlar. Bunu yaparken de kendilerini saldırı altındaki ülkelerden birinin dostu ve hararetli savunucusu gibi takdim ediyorlar.
Mesela bu ajanlardan biri Türkiye’ye saldırırken kendini İran’ın hararetli savunucusu, adeta fedaisi gibi takdim edebiliyor. Ya da tam tersi İran’a saldırırken kendisini özellikle Sayın Erdoğan’ın fedaisi gibi sunabiliyor. Aynı şeyler Suriye, Afganistan Yemen ve benzeri ülkeler için de geçerlidir. Amerika’nın yıkmaya çalıştığı bir ülkeyi siper edinip arkasından bir Amerikan düşmanına saldırmak, karşı tarafın oklarını siper edilen ülkeye çekmek ve kendisine ok isabet eden ülkeden de karşı tarafa saldırı yapılmasını sağlamak, çok kirli bir oyundur. İşin bilincinde olmayan geniş halk yığınları bu ajanların kendi yönetimlerine hizmet ettiklerini sanırlar. Oysa hizmetin tamamı Amerika ve İsrail içindir.
Bir Müslüman içinde bulunduğu ülke ve yönetimini sever, över, göklere çıkarabilir. Saldırı altında bulunan bir ülkeyi ki bu kendi ülkesi dahi olmasa destekleyebilir, sevebilir, övebilir. Ama asla düşmanlık etmemeli, Amerika’nın ok attığı hedefe kendisi de ok atmamalıdır. Tam aksine hangi ülkeden olursa olsun Amerika’yı vuranlarla gurur duyulmalı, Amerika’nın vurdukları, kendi şehitlerimizden sayılmalıdır.
Bu ülkeler Müslüman diye eleştirmeyelim mi? Yönetimlerin haksızlıkları karşısında dilsiz şeytan mı olalım? Diyenlere diyoruz ki. Eleştirelim ama yapıcı olarak eleştirelim. Yıkıcı olarak değil. Mesela neden Amerika karşısında güç birliğine gitmediklerini sorgulayalım. Neden aralarındaki ihtilafları bir an evvel İslam’a göre çözemediklerini sorgulayalım. Düşmanın ateşine odun taşımayalım. Unutmayalım ki bu ülkelerden biri Amerika’ya teslim olursa Amerika’nın bizi de teslim alması çok daha kolaylaşacaktır. Vesselam (Emin Güneş - Hürseda)