"Hepsi 'Türban Hevesi' Yüzünden"

"Hepsi 'Türban Hevesi' Yüzünden"

Ülkeyi bu duruma iktidarın 'türban hevesi' getirdi yorumunda bulunan M Ali Kışlalı, bu güne kadar 'Asker gelir kurtarır' deniyordu, artık görevi yargı kurumları yapıyor dedi

M Ali Kışlalı/Radikal
Yargı rejim savunmasında
Eskiden anayasal rejim tehlikeye girdiğinde, olaylar, ülkede içinden çıkılmaz hale geldiğinde, eskiden 'Asker gelir kurtarır' denirdi. Şimdi rejimin ve Atatürk'ün temellerini attığı Cumhuriyet'in kazanımlarının korunmasında ön plana yüksek yargı kurumları çıktı. Eskiden rejime sahip çıkıyor diye askeri eleştirenlerin hedefi şimdi yargı. Siyasi iktidar, mevcut yargı sistemini, reform adına, kendi görüşüne göre değiştirmeye kalkıp hazırladığı projeyi, gereken tartışma ve görüş almalara açmadan, Avrupa Birliği temsilcilerine verince yüksek yargı ile arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi. Bakanlık öncülüğüyle sonradan düzenlenen hazırlık toplantılarına seçilmiş üyeler katılmama kararı aldılar. Son durumda Adalet Bakanı, Danıştay'a yapılan saldırıda ölen 2. Daire üyesi Özbilgin'i anma törenine Adalet Bakanı çağrılmadı. Yargıtay Başkanlar Kurulu da şimdiye kadar görülmemiş sertlikte bir bildiri yayımladı.

Ülkenin demokratik, laik bir hukuk devleti olarak yönetilmesi, yasama ve yürütme güçlerine AKP sahip olduğundan, üçüncü erk yargı denetimine bağlı kalıyor. Siyasi iktidarın rejimi şirazesinden çıkarıp ülkeyi yeni çıkmazlara sürüklememesi için. Türkiye kritik bir dönemeçten geçerken üç yüksek yargı kurumunun, soruna yaklaşımında birleşerek seslerini yükseltmeleri rejim savunmasında hangi noktalarda bir araya gelip ortak cephe oluşturduklarını ortaya koyuyor.

Üç kurumun başkanları görevlerine başlarken Anıtkabir'i ziyaret edip Atatürk'e söz veriyorlar: "Yüce Atatürk, kurduğun ve niteliklerini belirlediğin Cumhuriyet'e bağlılığımızı ve sana olan şükran duygularımızı yinelemeye geldik. Anayasa Mahkemesi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin tüm niteliklerinin gerçekleşmesinde üzerimize düşen yükümlülükleri yerine getirmeye devam edeceğiz." Başkan Haşim Kılıç.

"Yüce Atatürk. Danıştay kuruluş yıldönümü, Danıştay ve idari yargı mensupları olarak huzurunuzdayız. Kuruluşumuzun 140'ıncı yılını kutlamanın onurunu ve kıvancını duyuyoruz. Danıştay olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin gerçekleşmesinde üzerimize düşen görevleri yerine getirme inanç ve kararlılığında olduğumuzu belirtiyor, minnettarlığımızı ve saygılarımızı sunuyoruz." Başkan Sumru Çörtoğlu.

"Büyük Atatürk. Kurduğun Cumhuriyetin, ilke ve inkılaplarının takipçisi Yargıtay, ülkemizin, demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olarak ilerlemesi yolunda her türlü çabayı sürdürecektir. Değişen dünyada güç dengeleriyle birlikte ülkemizin de yer aldığı coğrafyada önemli olaylar gelişmektedir. Bu gelişmeler ne denli olumsuzluğa ve gerginliğe sebebiyet verse de Türkiye Cumhuriyeti asla orta çağ karanlığına geri dönmeyecektir. Atam; Cumhuriyet'in kazanımlarının korunması yolunda Türk hâkimlerine güveniniz. Yargıtay olarak, çizdiğin yoldan, öngördüğün hedeflerden ve ilkelerinden asla ödün vermeyeceğimizi bir kere daha belirtiyor, manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum." Hasan Gerçeker, Yargıtay Başkanı.

Ülke anayasanın değiştirilemeyecek; demokratik, laik ve sosyal temellere dayalı bir hukuk devleti olduğuna ve yüksek yargı organlarının yasalarla belirlenmiş görevlerinin bu içeriğe dayalı siyasi iktidar uygulamalarını kontrol etmek olduğuna göre, kimi iç ve dış çevrelerin itirazı neye?

Ülkeyi, hesapsız 'türban hevesi' dolayısıyla, bir kaosun sınırlarına getirmiş olan AKP lideri hâlâ tüm yetkilerin taraftarlarının oylarında olduğunu öne sürebiliyor. Ona, çıkarları bu iktidar taraftarlarının desteğine bağlı olan kimi iç ve dış çevreleri de katılıyorlar. Özellikle dış çıkar çevrelerinin temsilcilerinin, artık iyiden iyiye açığa çıkmış olan yüksek yargıyı etkileme yaklaşımlarının sürmesi ibretle izleniyor.

Anayasa'nın temellerine dokunmadan, yasalarda değişiklik yapma hakkına sahip olanların bugüne kadar suskun kalmış olmalarına ne demeli? Ya siyasi ihtirasları, sağduyularını körletmiş kişilerin tüm makamları partizanca ele geçirmelerinin, ülkenin geldiği noktadaki rolleri?

Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin son kalesi, şimdi Atatürk'e verdikleri sözleri tutmaya çalışan, yüksek yargı.