Mehmet GÖKTAŞ
Herkes şikâyetçi ama vazgeçen yok
Kulak misafiri oluyorum, konuşan herkes dünyaya bel bağlamanın ne kadar anlamsız bir şey olduğunu çok güzel anlamış görünüyor.
Yine yollardayım, Rabbim nasip ederse Çanakkale, Tekirdağ ve Balıkesir’den başladık; İstanbul, Ege bölgesi ile devam edip Ağrı, Erciş Van ve birçok ilimizde Sahabe ayı münasebetiyle Ebu Ubeyde b. Cerrah(r.a) merkezli sohbetler yapmaya çalışacağız inşaallah.
İster istemez insanların otobüslerde, bekleme noktalarında gerek telefonla gerek yüz yüze konuşmalarına vakıf oluyoruz. Bir birlerini ortak yakınları veya tanıdıklarının ölümlerinden, hastalıklarından haberdar ediyorlar. Özellikle uzun müddet yatağa bağlı olanların çokluğu dikkatimi çekiyor.
Bu arada bakıyorum da bunları anlatan insanların her biri maşaallah bir evliya gibi;
Adamın zenginliğinin hiç bir işe yaramadığı,
Evlatlarının bir iki geldikten sonra hasta babalarının yanına bir daha uğramadıkları,
Bir diğerinin dişinden tırnağından artırarak yaptırdığı evde hiç oturmadan ani bir kalp kriziyle ölüp gittiği, dünyanın böylesine vefasız olduğunu dile getiriyor.
Dinlediklerimin ortak noktası, dünyanın basit bir oyundan oynaştan ibaret olduğunun kavranmış olması, çevremizin böyle akıllı insanlarla çevrili olması.
Bu arada her cümlelerinde mutlaka Allah var, ahiret var, ölüm var, ne güzel.
Fakat işin içine girip insanımızı yakinen tanıdığımızda meselenin hiç de öyle olmadığını anlıyorsunuz.
Kimisi biraz önce ölümünü anlattığı babasının miras konusunda kendisine haksızlık ettiğini, içinde hiç oturmadan gitti diye üzüldüğü evde kendisinin çok emeğinin olduğunu söylüyor.
Yani meselenin içine girdiğinizde bu insanların dünyaya hem de nasıl düşkün olduklarını anlıyorsunuz ve üzülüyorsunuz.
Daha da ilginç olanı, “Bir kaç metre kefen bezinden başka bir şey götürmedi” dediği kişinin geride bıraktığı mirasın mahkemesinden döndüğünü öğreniyorsunuz.