Ahmet Taşgetiren
'İslam ailesi'
Başlıktaki “İslam ailesi” ifadesini yadırgayanlar bulunabilir. Ne dersiniz mesela “İslam insanı” ifadesi yadırganabilir mi?
Evet, İslam bir insan inşa eder. Özgün bir insan inşa etmek için gelmiştir. İlk insan ilk peygamberdir. Peygamber ise, Yaratıcının mesajını insana taşıyan elçidir, bu durumda ilk insan, iYaratıcı’nın insan modelini örneklemek üzere var edilmiştir.
Bu anlayışın İslam’ın tüm insani eylemlerine ölçü koymasını gerektirdiği açıktır. Aile de bu insani eylem alanlarından birisidir. İnsan tek başına olsaydı da, bir hukuku – ölçüleri olacaktı. Aile olunca, ikinci, üçüncü ve tabii farklı cinslerden insanların hukukun devreye girmesi tabiidir.
Bir aile içinde İslam insanının hukuku nedir? İslam insanı bir aile içinde nasıl bir hüviyete bürünür?
Aileyi kurarken bu hukuka riayet edilmesi gerektiği gibi, ailenin karşı karşıya kalacağı bütün süreçlerde de “İslam insanı kalitesi”nin ortaya konması beklenir.
Şunu söylemek yanlış mı, düşünülmesini isterim:
-Hayatın farklı alanlarında “İslam insanı kriterleri”ne başvuruyu azalttığımız gibi, aile içindeki davranışlarda da bu kriterlere riayeti azalttık.
Zaman zaman ben “İslam neyimiz olur?” diye sorarım. Bu hayatlarımızdaki “İslam azalışı”nın sorgulamasıdır.
İslam, insanın onurlu bir varlık olarak yaratıldığını belirtir. Bunun Kur’an’daki tanımlaması “mükerrem” olmaktır. Osmanlıca – Türkçe sözlükte bu kelimenin anlamı şöyle belirtilmektedir: “Muhterem, azîz, saygı değer. İkram edilen, saygı gösterilen. Kerîm olan, kendisine değer verilen, saygıdeğer. İkram olunmuş, değer verilmiş.”
Buradan yola çıkarak “İslam ailesi onurlu insanların oluşturduğu bir birlikteliktir” denebilir.
O zaman İslam ailesine katılan tüm bireyler, kadını, erkeği, çocukları ile birbirlerinin onurlarına saygı gösterirler, aile içinde ve dışında onurlarını korurlar, onurlarını kıracak herhangi bir davranışta bulunmaktan kaçınırlar. Bir onur yaralanması olursa farkına varırlar ve derhal yara sararlar.
Bu aile yapısının, üyeleri birbirlerini sürekli didikleyen, sürekli aşağı çeken bir aileden çok farklı olduğu açıktır.
Ben Kur’an’da Rum Suresi 21’inci ayetindeki ifadeleri, “İslam ailesi” adına çok önemserim. Ayetin meali şöyledir: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır.”
Ayet metninde iki hassas kelime vardır. Birisi “Meveddet”, diğeri “Rahmet.” Meveddet, Allah’ın “güzel isimleri” diye bilinen Esma-i Hüsna’dan “El vedûd”dan “Rahmet” de yine Esma-i hüsna’da yer alan “Er-Rahîm”den gelmektedir. Bunu şöyle okuyorum ben: Aile içi ilişkilerde Allah’ın rahîm ve vedûd sıfatları ile iletişim halinde bulunun.
Bir başka ayette Allah Teala insanlara “Göz aydınlığı eşler ve nesiller vermesi için dua edilmesi”ni öğretmektedir. (“Furkan suresi, 74)
Bundan da şunu anlıyorum: Eşimiz, çocuklarımız bize baktıklarında gözleri aydınlanmalı, biz onlara baktığımızda gözlerimiz aydınlanmalı. Bu ilişki nasıl bir insan kalitesi gerektiriyorsa, o insan olmalı.
Ben bu aile konusuna bakarken Hazreti Peygamber’e izafe edilen bir hadis-i şerife de rastladım. Konferanslarımda bunu dinleyicilerimle çok paylaştım. Peygamberimiz şöyle diyor:
“Erkek hanımına sevgi ve şefkatle bakar, hanımı da ona sevgi ve şefkatle bakarsa, Yüce Allah da onlara rahmeti ile bakar. Erkek hanımının elini tutarsa parmaklarının arasından günahları dökülür.” (en-Nebhani, el-Fethü l-Kebir I 276.)
Ben Peygamberimizin bu sözünü, ailelerimizde “Allah’ın rahmet bakışıyla baktığı” bir “rahmet iklimi oluşturma” çağrısı olarak okuyorum. Hazreti Peygamber sanki çağlar öncesinden eşlerin ellerini birbirine ve sevgi ile tutuşturmakta, “günah” diye nitelenen kirlerden onları arındırmaktadır.
Konferanslarımda karşımda oturan eşlere “Kaç zamandır birbirinizin gözünün içine bakmadınız?” diye sordum, “kaç zamandır elele tutuşmadınız?”
“Peygamberimiz kırlarda eşi Aişe ile yarış yapardı” dedim.
Ailede zaman zaman gerilimler de olur. İnsanız. Peygamber ailesinde de gerilimler olmuş. Ama onur kırma olmamış, aşağılanma olmamış, zor kullanma olmamış. Hazreti Peygamber eşlerine şiddet kullanmak ne kelime sert bir söz bile söylememiş.
Ben “Batı’da aile sancı yaşıyor. Keşke İslam dünyası ailelerde İslam’ın rahmet iklimini gerçekleştirseydi de, sosyal bilimciler gelip bunun nasıl başarıldığını inceleselerdi” dedim konferanslarımda.
Ne dersiniz, böyle incelemeye konu olacak bir aile örnekleyebiliyor muyuz İslam toplumları olarak?
Nasıl olacak bu? Asıl bunun üzerinde düşünmek gerekmiyor mu? Neden “Bütün dünya bizi dönüştürmek için seferber olmuş” psikolojisi içinde fesat ocakları arayıp öfkeler sergiliyoruz da, “Kendi kendimizi İslam insanı olarak nasıl inşa edebiliriz?”in üzerinde yoğunlaşmıyoruz?