Mehmet GÖKTAŞ
Hicret yani Kızıldeniz’in yarılması
“Hicret olmasaydı ne olurdu” diye çok düşünmüşümdür.
Dikkat etmişseniz bütün peygamberlerin davet hayatlarında bir kördüğüm noktası, davetin varıp kilitlendiği, normal akışın durduğu bir an vardır. Bu kördüğüm ya bir şekilde çözülecek veya orada bitecektir.
Mekke’de de bu olmuş, Müslüman olacaklar olmuş, o andan itibaren gerginlik son noktaya ulaşmış, mutlaka yeni bir şeylerin olması, yani kördüğümün çözülmesi gerekmektedir.
Hicret bu kördüğümün çözülmesidir.
Söylediğim gibi, eğer hicret olmasaydı mutlaka şunlardan birisi olacaktı:
Birinci ihtimal, on bin nüfuslu Mekke göz önüne alındığında başta Peygamber Aleyhisselam olmak üzere en samimi Müslümanlar katledilecek, diğerleri yeniden Kureyş’in dinine dönecekti.
İkinci ihtimal, Müslümanların sayısı o günkünden daha da fazla olsa, nihai bir kapışmada Mekke müşriklerini yok ederek yenilgiye uğratsalardı, Mekke Kıyamete kadar emin belde olma özelliğini kaybedecek, katliamla anılacaktı ki Allah Teala bunu hiç istememiştir. O yüzden daha sonra Mekke fethedilirken bile Peygamber Aleyhisselam bütün hesabını kan dökülmemesi üzerine yapmıştır.
Üçüncü ihtimal; Hicrete gerek duyulmadan müşriklerle anlaşmaya varılsaydı. O zaman da İslam diye bir din ortaya çıkmaz, biraz Allah’a biraz putlara ibadetin yer aldığı bir ucube ortaya çıkardı. Zaten müşrikler Peygamber Aleyhisselam’a buna benzer teklifleri yapmışlardı.
Yani neresinden bakarsanız bakın hicret tek çıkış yoluydu ve öyle oldu. Hicretle birlikte Allah’ın Nuru kıyamete kadar kaybolmamak üzere bütün bir yeryüzüne yayıldı.
“Hicret olmasaydı” diye benim aklıma gelen ihtimaller bunlar, düşündükçe her birimizin aklına gelecek şeyler vardır.
Tarihte davetin kilitlenip kördüğüm olduğu sahnelerden birisi de Hz. Nuh Aleyhisselam’ın davetidir ve tufanla çözülmüştür bu kördüğüm.
Aynı şekilde Kızıldeniz’in yarılmasıyla da Hz. Musa’nın kördüğüm olan daveti çözülmüştür. Birbirlerine hiç benzemiyor görünse de iyi dikkat ederseniz Hicret bizim için Kızıldeniz’in yarılması veya İsrail oğullarının hicretidir.
Bir şey daha söyleyelim; Hicret hiçbir zaman bitmeyecek, insanlar hem muhacir olabilmenin hem ensar olabilmenin imtihanını verecektir. Bir kısmı da hem ensar olma erdemine hem de muhacirlere düşmanlığını sergilemeye devam edecektir.
Bu duygularla hem Hicri yılbaşının hem de Cumanın hepimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum.