Hindistan’da Müslümanlara Yönelik Etnik ve Dini Ayrımcılık
Hindistan’da Müslümanlara Yönelik Etnik ve Dini Ayrımcılık Muhammed Acar yazdı...
Hindistan’da son yıllarda Hindu milliyetçiliği aşırı bir yükselişe geçti. Ülkede, Müslümanlar nüfusun yüzde 15’ini oluşturuyor. Yaklaşık 180 milyon nüfusa sahip Müslümanlar kendilerine karşı uygulanan etnik ayrımcılık karşısında zor günler geçiriyor. Özellikle Karnataka eyaletinde daha fazla kendini gösteren baskı bir başörtüsü zulmüne dönüşmüş durumda. Eyalette Müslüman kadınlara karşı başörtüsü yasağı uygulanıyor.
Müslümanlara karşı getirilen bu yasaklama yüksek mahkemeye taşındı. Mahkeme ise karar verme süreci tamamlanana kadar yasağın devam etmesine hükmetti. Yasağa karşı protestolar başladı ve artarak sürüyor. Sadece Hindistan’da değil, Pakistan ve bazı diğer ülkelerde de itirazlar yükselmeye başladı.
Okul önlerine adeta pusu kurarak Müslüman ve başörtülü kız öğrencilerin okullara girmesini engellemeye çalışan Hindu milliyetçileri ise baskıyı artırmak için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar.
Peki, bu olayların ardında kimler var? Olayları tırmandıran aslında Hindu milliyetçiliğini, -belki buna ırkçılık demek daha doğru olur- sistematik bir şekilde diğer etnik kökene sahip insanlar üzerinde bir baskı unsuru haline getirmeye çalışan Hindutva adında ırkçı bir örgüt. Söz konusu bu örgüt, Hint milliyetçiliğini kutsal kabul eden bir anlayışa sahip. Şu anda Hindistan yönetiminin başında bulunan Başbakan Narendra Modi ve partisi BJP de seçimlerde ırkçı örgüt Hindutva’nın hoşuna giden vaatleri sıralayarak iş başına gelmişti. Şimdi ırkçıların taleplerine paralel olarak attıkları adımlarla öne çıkıyor Hindistan yönetimi. Yani bir başka deyişle, Hindistan’da Müslümanlara yönelik baskı devlet eliyle destekleniyor.
Peki, neden şimdi yeniden patlak verdi bu Müslüman ve İslam karşıtlığı?
Modi hükümeti 2020 başlarında Hindistan Parlamentosu’na bir yasa teklifi sundu. Bu yasa teklifi Müslümanlar dışında Güney Doğu Asya’dan gelen tüm mültecilere vatandaşlık hakkı veriyordu. Yasa aslında Hindistan anayasasına aykırıydı. Çünkü vatandaşlık ile dini kimlik arasında direkt bir irtibat sağlıyordu. Burada çok açık olan bir şey vardı, o da hedefe Müslümanların konulmuş olmasıydı. Birçok farklı dilin konuşulduğu, türlü türlü dinlere inanan insanların yaşadığı mozaik bir medeniyet olduğu düşünülen Hindistan’da yalnızca tek bir dinin mensuplarının hedef tahtasına konulması, bunun altında kasıtlı bir durumun olduğunun açık bir göstergesiydi.
Hindistan yönetimi bu uygulamalarıyla kendi halkına büyük bir kötülük yapmakta ve ayrımcı bir yaklaşımla hareket etmektedir. Hindutva denilen ırkçı ideolojinin neden sadece Müslümanları hedef aldığı sorusu önemli bir sorudur. Ancak bu soru ne Hindistan içinde ne de kendilerini “özgürlükçü” olarak tanımlayan ülkeler arasında sorulmamaktadır.
Bu tepkisizlik bize bazı şeyler söylüyor. Demek ki bu ırkçı ideolojinin sadece Müslümanları hedef alması kimseyi rahatsız etmiyor. Benzer bir uygulama Budistlere yönelik hayata geçirilseydi, çok büyük bir ihtimalle dünyanın birçok ülkesinden tepkiler yükselecek, kınama mesajları, hatta geri adım atılmaması halinde yaptırım tehditleri sıralanacaktı. Dünyanın en büyük azınlığı olan Hindistan Müslümanlarının modern dünyanın gözleri önünde eziyete, zulme ve şiddete uğruyor olmasıysa nedense kimseyi rahatsız etmiyor.
Hindistan’da yaşananlar karşısında İslam ülkelerinin de bir muhasebe yapması lazım. Batıdaki medya organlarında bile bazı eleştiri yazıları çıkıyor. Avrupa menşeli Euronews bu konuyu defalarca gündeme getirdi örneğin. Müslüman ülkeler arasındaysa, İran’da bu konuyla ilgili haberler yapılıyor, konu gündemde tutulmaya çalışılıyor. Buna karşın birçok İslam ülkelesi olanlar karşısında suspus olmuş durumda.
Hindistan’da Müslümanlara yönelik uygulanan sistematik baskı, evrensel bir insan hakları ihlali olmasına rağmen, Hindistan Dışişleri Bakanlığı pişkin bir şekilde konunun “iç mesele” olduğunu söylüyor. Müslümanların sözde var olan ancak özde hiçbir işlevi bulunmayan İslam İşbirliği Teşkilatı gibi oluşumlarıysa susmanın dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Unutmamalıyız ki, yapılan bu ihlallere tepki vermediğimiz sürece, Müslümanlara yönelik uygulanan bu baskı ortamını dolaylı olarak desteklemiş ve başka coğrafyalarda da benzer ayrımcılıkların daha fazla uygulanır hale gelmesine neden olmuş olacağız.