Abdurrahman Dilipak
Hırsız içeride
Eveleyip gevelemeden doğrudan söylüyorum. Suçluyu dışarıda aramayın, içerideler.
Paris’i gözünüze çok yaklaştırırsanız arkasında bir ormanı kaybedersiniz.. Öyle ki Eylüldeki Amerika saldırısındaki saldırganın pasaportunun sapasağlam bulunması gibi, Fransız polisi de saldırganın pasaportunu şıp diye buluverdi..
Esed’e “git” demeyenler, bu saldırının asıl sorumlularıdır. “Tavşana kaç, tazıya tut” mantığı ile bizi bize kırdıracaklardı. Bunun adı “Kontrollü bunalım stratejisi” idi.
PKK’nın Suriye ayağı PYD değil mi idi.. PKK’nın başı sıkışınca nereye kaçıyordu..
Bölgeyi terör cehennemine çeviren kim? Şii, Sünni, Selefi çatışmasının sebeb olduğu yangına körükle gidenler kimler?
Rusya, Çin, AB ülkeleri, ABD bu konuda çok mu masum? Sahi geriye kim kaldı?
“Tanrıyı kıyamete zorlamak” adına bu şartlarda biri elini çabuk tutacaktır. İsrail, batıyı bölgeye çekmek için bu durumu fırsat olarak görecektir. Kâhinler, Mesih’in dönüşü için 2016’yı işaret ediyorlardı. Birileri de aynı zamanı Mehdi’nin zuhuru için tarih olarak görüyor.
G20 ülkeleri bu sorunu çözebilir.. Aslında özel bir çabaya gerek yok, zalimlere destek vermesinler, ellerini bölgeden çeksinler, Suriye halkı kendi göbeğini kendi keser..
Birileri Suriye’de İhvan iktidara gelmesin diye Esed’e arka çıkıyor.. Onlara göre kriz daha da derinleşsin ki, uluslararası koalisyona gün doğsun. Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Suriye kan ağlıyor ama birileri bu topraklardaki menfaat beklentileri ya da stratejik hesapları sebebi ile başka yerlerde duruyorlar.
Şimdi evdeki hesapların çarşıya uymadığı görüldü. İş kontrolden çıkmak üzere. İşin ucu kendilerine dokunmaya başladı. Şimdi tarafların bu konuyu yeniden düşünmeleri gerekiyor. Yangına körükle gitmemek gerek. Rüzgâr eken fırtına biçer. Haksızlığa uğramış olmak, kimseye haksızlık etme hakkı vermez. Birilerine olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli.
Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, ‘sorumluları kin ve nefret çağrısı yapan camilerin kapatılacağı’ uyarısında bulundu. Sosyal medyada Müslümanlara karşı tehlikeli bir kampanya sözkonusu. Aralığın ilk haftasında seçim var. Bu seçimde ırkçılar zafer kazanırsa Suriye’de yaşananlar Suriye şehirlerinde, Paris’te de yaşanabilir.. Bu anlamda basın, STK’lar ve politikacılar ne söyledikleri kadar, nasıl anlaşıldığına da dikkat etmeli. Danimarka Halk Partisi milletvekili Soren Espersen’in, IŞİD tarafından Paris’te düzenlenen saldırılar ile ilgili olarak söyledikleri olmaması gereken güzel bir örnek. Espersen “IŞİD’i vurmalıyız kadın ve çocukların arkalarına saklanıyorlar ve onlar da bizim centilmen olduğumuzu bildikleri için öyle hareket ediyorlar ve bundan sonra kadın çoluk-çocuk demeden hepsini beraber bombalayalım, nasıl olsa o kadınlar da sistemin içindedir, yoksa bu savaş bitmez” diyor. Peki Siyonist bir haham havrada Müslümanlara karşı şiddet çağrısı yapsa aynı şeyi yapacak mısınız? ‘Türkler şeytan soyudur’ diyen papaz ve kilise hakkında işlem yapacak mısınız? Yanlış yapıyorsunuz, haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder. Kaş yapayım derken göz çıkartırsınız” diyor.
Evet haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun saldırıyı bir insanlık suçu olarak görüyor ve lanetliyoruz. Keşke bu işler bu noktaya gelmeden teröre karşı birlik olabilseydik. Darbeci Sisi’ye, Gazze’de Siyonist İsrail’e sahip çıkılmasaydı. Bari, bundan sonra bu konuda dikkatli olalım. Bayan Mitterand, Güneydoğu’da teröristleri ziyaret etmeseydi. Fransa teröristlere arka çıkmasaydı, Çad da teröre arka çıkmasaydı. Ama oldu. Geçmişten ders almamız gerek. Sonunda beslediğiniz karga, gün gelip size saldırıyor. Türkiye’de geçtiğimiz günlerde bir ‘Kırmızı fularlı kız’, “yeşil başörtülü hanım” tartışması yaşandı, inanç, ideoloji, cinsiyet, kimlik üzerinden suç tanımlarsanız, savaştığınızı sandığınız şeyin farkında olmadan parçası olursunuz. ‘Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder.’
Bu vahşi saldırıdan herkesin ders alması gerek. Öfkeyle kalkanlar zararla otururlar.. Rüzgâr ekenler fırtına biçerler. Bu cinayetler içinde yaşadığımız bölgede her gün yaşanıyor. Dünya savaşlarını, Latin Amerika, Afrika, Asya’da yaşananları, soğuk savaşı saymıyorum, Ruanda’da çok daha vahşi olaylar yaşandı. Mali’de de öyle. Hâlâ ABD, PYD’ye destek vermekten söz ediyor. Hâlâ Rusya ve İran Esed’i destekliyor. İngiltere Sisi’ye destek veriyor. Eğer bu ateş burada söndürülemeyecekse gelecek günler geçen günleri aratabilir. O zaman herkesin, tarihin sonunu getirecek dinlerarası, medeniyetlerarası bir kıyamet savaşına hazır olması gerekir. Bu ateş herkesi yakar o zaman. Olması gereken, tekrar söylemek gerekirse, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalimlere karşı olmalıyız.
Yola getirilmesi gereken sadece DAEŞ ya da Esed değil, öncelikle BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleridir. Ve tabi G20 ülkeleri.. Batılı ülkeler, arka bahçelerindeki karanlık örgütlere verdikleri örtülü destekten vazgeçmeliler.
Selam ve dua ile.
yeniakit