Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Terör ve fazlası...

G20 zirvesi, Fransa’da yapılan terör saldırılarının gölgesinde gerçekleşti. Sürdürülebilir kalkınma, gelişme, ilerleme tartışmaları çoğu oturumda, bir dizi konuşmacı için yerini terör konusuna bıraktı. Bırakmadığı yerlerde de bir ucundan bulaştı. Bir başkentin orta yerinde eş zamanlı olarak yürütülen saldırılar dünyamızın geldiği noktanın ne kadar üzücü bir yer olduğunu da gözler önüne seriyordu. Şiddetin dini, ırkı, rengi olmadığını ifade etmek klişe iken üstelik yanlış da bir klişe. Şiddetin de terörün de dini, ırkı, rengi var maalesef. Olmaması gerekirken olması gerekenlerle olanlar çatışmasında terör karşımıza tek renkte çıkıyor bu günlerde.

Bir tarafta başlarına gelecekten habersiz akşamlarını geçiren insanlar, diğer tarafta vücudunu parçalamaya ahdetmiş bombacılar. Bir tarafta bir kafede yükselen kahkahalar diğer tarafta otomatik silahların hazırola geçişi, çık çık sesleri. Patlayan bedenler patlatılan bedenlerle karışmış, oluk oluk kan. Kimine göre din adına, kimine göre siyaset. Kimine göre işgal, kimine göre demokrasi. Kimine göre diktatör hedefte, kimine göre petrol, gaz, su, demir. Kimine göre iç güvenlik, kimine göreyse bölgesel uyum.

Evet terörün dini, ırkı, rengi yok. Hayır var. Şimdilerde var. Adı DEAŞ. Adı IŞİD. Bakın birinin adında bile anlaşamıyoruz ki bir kaçının adında, sanında, muhtevasında anlaşalım. Epeydir, terörün tek bir rengi var. Tek bir dini “var” oldu, edildi, kılındı. Huntington’ın toprağı bol olsun, kulakları çınlasın...

Bir de şu resim var. Daha doğrusu bir fizik problemi. Okulda çocuklara konuyu anlasınlar diye verilmiş bir ödev. Hatırlarsınız çocukların matematiksel zihnini geliştirmeye dayalı bizdeki havuz problemi benzeri. Yer Polonya. Dersi fizik. Konu mülteci krizi. Öğrenciler lise birinci sınıf öğrencisi. Öğretmen Grzegorz Nowik soruyor, bu botun Suriye’den Yunanistan’a varabilmesi için daha kaç tane Suriyeli mülteciyi bottan suya atmanız gerekir. Soru bu ya. Öğrenciler de fizik öğrenecek ya. Çarpıp bölecek ya. Matematik bilgilerini kuvvetlendirecekler ya. Bunların hepsini Suriyeli mülteciler üzerinden başaracaklar ya, Polonyalı çocuklar. Başka ne yapacak öğrenciler? Suriyeli mültecilerin aslında insan olmaktan daha az bir şey olduklarını zihinlerine kazıyacaklar. Bunu da sözlü olarak değil, uygulamalı olarak yapacaklar. Sözcüklere dökülse, durun bakalım, şimdi ne bu, diye soran çıkabilir ya. Rakamların arkasına gizlenmiş uygulamalar en etkin araçtır oysa. At bir Suriyeli olmadı, at iki Suriyeli olmadı, at üç tane öylece yap çarpmayı ve bölmeyi. Şimdi bak bakalım sonuç ne oluyor...

Polonyalı öğretmen Nowik’in sorusu bottan atılan Suriyelilerin cesetleri üzerinden bir hesaplama ise yapmıyor. Mesela, rüzgarın gücü şu kadarken, kaç saat sonra atılan Suriyeli mülteci karaya vurur demiyor. Şunu da sormuyor, bottan atılan Suriyelilerin cesetleri mi yoksa botta kalanlar mı Yunan kıyılarına daha çabuk ulaşır. Konuyu burada bırakalım isterseniz.

yeniakit

Bu yazı toplam 887 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar