Merve Kavakçı
Hitler"in gaz odaları
Geçenlerde 28 Şubat"ın yıldönümü ile alakalı olarak katıldığım bir televizyon programında "28 Şubat"ın ayıbını sahiplenen oldu mu" diye soruldu. Ortada bir ayıp mı var ki sahiplenilsin dedim. Ayıp ötesi bir şey var.
İnsanları değil, insanların hayatlarını öldürdüler, 28 Şubat postmodern darbesiyle. Canlı cesetlere dönüştürdüler onları. Başörtülü kadınların ise kanlarını taşıyorlar ellerinde. O halde, pişkin pişkin dolaşıyorlar. Bir kısmı da AK Parti hükümetine yakınlaşma edasında dolaşıyor bugün.
Gelinen bu noktada, bu resimde bir yanlış var. Rejimin bu ülkede iki düşmanı var demiştim bir önceki yazımda: Birisi Kürtler diye addettiği ve ayırdığı kesim diğeri ise irticacılar dediği Müslümanlar. Birinci konusunda İmralı ile yani PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşülecek noktaya gelindi. Ama konu 28 Şubat"la yüzleşmek, başörtüsü yasağını aşmak olunca adeta rafa kalkıyor her şey. Burada bir yanlış var. Nedir acaba çekince, nedir 28 Şubat ile yüzleşmemize engel olan veya kimlerdir, bunlar? Bunları aşma konusunda hükümetin arkasındayız halk olarak, üzerimize düşen vatandaşlık görevini yaparak destek oluyoruz.
Yeter ki daha aydınlık bir Türkiye"ye kavuşalım sonuçta. Yakup Köse adında bir genci, daha ondört yaşındayken tabiri caizse top oynarken alıp götürmüşler karga tulumba. İBDA-C"ye üyelikten yargılamışlar çocukcağızı. Bunun açılımını bile bilmezken idam cezasına da çarptırmışlar bir güzel. Yirmili yaşlarda çıkmış hapisten. Şimdi bu çocuğun çocukluğunu mu geri getirecek 28 Şubat"la hesaplaşma? Elbetteki hayır. Ama adaleti görmek bir miktar iyileştirmez mi o travmayı? Daha da önemlisi bu tür haksızlıkların, zulümlerin yenilenmesine, tekerrür etmesine engel olmaz mı? Hüda Kaya ve üç kız evladı da çocuk yaşta hapisle tanıştılar, idamla yargılandılar.
Kızlarından biri şehid oldu zaten, adaleti Allah katında buldu inşaallah. Şimdi anne ve iki kız ölmeyi mi beklemeli adaletin tecelli etmesi için? Bu devlet rejimi öldüremedi onları ama şimdi yavaş yavaş öldürülüyorlar, 28 Şubat"ın faillerinin önemli bir kısmı elini kolunu sallayarak dolaştıklarından. Hatırlayınız, çok değil daha birkaç ay önce, 28 Şubatçıların affı bile gündeme geldi. Failler af bile dilemezken, suçu kabul etmezken, biz onları zorla affedelim diye uğraşıyoruz. Adalet isteyenler kin tutmakla itham ediliyor. Bu nasıl iştir böyle?! Onlar ellerinden geleni ardlarına koymayacaklar, binlerce insanın hayatını karartacaklar, zamanı gelip adalet talep edenleri de merhametsizlikle suçlayacaklar. Bu hükümet de, vergi borcunu silecek 28 Şubatçı medya baronunun.
Yirmi iki bankanın içi boşaltıldı. Bütün bu hırsızlıkları, yolsuzlukları şimdi Ergenekon"dan hapiste olan apoletliler mi yaptı, yedi yuttu, sadece? Bankaların yönetim kurulu üyeleri olduğunda emekli paşalar, o bankalar kimin bankalarıydı da sadece askerler mi içini boşalttı? 28 Şubat günlerinde, Genelkurmay Başkanlığı"nda brifinglere çağrıldıklarında başlarına tabanca mı dayatıldı da gittiler, siviller? Hayır, kendi istekleriyle gittiler, darbeye destek verdiler. Köşelerinde yazdılar, manşetler attılar.
Hapse atıp işkenceden geçirdiler, mahkemede idama çarptırdılar. 28 Şubat"ın bir değil, birçok yüzü var. Bu ülkede ikna odalarının hesabı sorulmadıkça adalet tesis edilemez. İkna odaları Hitler"in gaz odalarıdır. Ruhlarını boğdular o genç kadınların orada! Şimdi bütün bunların hesabını Sayın Erdoğan "bile" evet baş mağdur olarak o "bi-le" sormazsa, kim soracak?
yeniakit