Hukuka Aykırı Yasa Suç Aletidir; İstanbul Sözleşmesi Üzerine...

Hukuka Aykırı Yasa Suç Aletidir; İstanbul Sözleşmesi Üzerine...

Bakın kamu yararına olmayan hiçbir yasal düzenleme hukuki değildir. Hukuka aykırı yasa suç aletidir. Milli iradeye dayanmayan hiçbir düzenleme sürdürülemez.

Tekrar söylüyorum: Bakın bu sözleşmeyi insanlar 15 Temmuz ile kıyaslıyor! 

Sözleşmenin orijinalini görmek isteyenler www.coe.int/conventionviolence’den “convention_ 210_turkish” yazın orijinal belgeye ulaşabilir. Bu sözleşme 121. Avrupa Konseyi Bakanlar toplantısında kabul edilmiş. O zaman Türkiye dahil 13 ülke imzalamış. 1 Ağustos 2014’de de yürürlüğe girdi.

TBMM 24. yasama dönemi, 2. yasama yılı, sıra sayısı 81’de TBMM zabıtlarında sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı ile Kadın-Erkek Fırsat eşitliği komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporları var. 11.11.2011’de Başbakan olarak Erdoğan’a tasarıyı imzalatmışlar. Gerekçede bu sözleşmenin hazırlanmasında “Türkiye’nin öncü bir rol üstlendiği”, “Türkiye’nin imzasının ayrıca sembolik bir değer taşıdığı”, “Bu sözleşmenin ülkemizin saygınlığı artırdığı” belirtiliyor. (Bakınız Başbakanlık, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü sayı: B.02.0.KKG.0.10/101-413/3604)

Bu belgeleri ve komisyonlardaki müzakere zabıtlarını TBMM arşivinden indirebilirsiniz. Kim ne demiş orada yazıyor. Alt komisyondaki tartışmaları yazınca AK Parti komisyonundan birileri bana tekzip gönderdi. Bunlar yaptıkları işe inanıyorlar.. Bu konuda diğerlerinden neredeyse hiç farkları yok. Ötekilerle işbirliği yapıyorlar ve aynı şeyleri söylüyorlar.

Söz konusu Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu raporunda ise Başkan olarak Azize Sibel Gönül, Başkan Vekili olarak Binnaz Toprak, Öznur Çalık, üye olarak ise Tülay Kaynarca/sözcü, Mesut Dedeoğlu/ Katip, Fatma Salman Kotan, Canan Candemir Çelik, Sabahat Akkiray, Gönül Bekin Şahkulubey, Safiye Seymenoğlu, Gökçen Özdoğan Enç, Kemaleddin Aydın, Sedef Küçük, Dilek Yüksel, Alev Dedegil, Nurcan Dalbudak, Mehmet Kerim Yıldız’ın imzaları bulunuyor.

Bu sözleşme ile ilgili Dışişleri Komisyonu 24 Kasım 2011’de bir rapor sunmuş. “Sözleşmeye çekince koymadan imzalanmasının önemli olduğu”na vurgu yapılmış. İmzalar: Başkan Volkan Bozkır, Kâtip Gönül Bekin Şahkulubey (Sözcü), Ömer Faruk Loğoğlu, Ali Rıza Alaboyun, Emrullah İşler, Mehmet Ali Ediboğlu, Sinan Ogan, Faik Tunay, Mehmet Muş, Osman Oktay Ekşi, Osman T. Korutürk, Rıfat Sait, Abdullah Çalışkan, İdris Bal, Hasan Karal (Sözcü), Burhan Kayatürk, Nazmi Gür.

O metni onaylayan Bakanlar Kurulu şu isimlerden oluşuyor: Başbakan T. Erdoğan. Bakanlar: B. Bozdağ, A. Babacan, B. Atalay, S. Ergin, F. Şahin, E. Bağış, N. Ergün, F. Çelik, E. Bayraktar, A. Davutoğlu, M.Z. Çağlayan, S Kılıç, M. Eker, H. Yazıcı, İ.N. Şahin, C. Yılmaz, E. Günay, M. Şimşek, Ö. Dinçer, İ. Yılmaz, V. Eroğlu, F. Şahin, B. Yıldırım.

Evet, bu konuda kim bilgi ve belgeye sahipse bu konuda konuşmaya davet ediyorum.

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, bilinen adıyla “İstanbul Sözleşmesi”, “kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele gerekçesi ile” 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı ve 1 Ağustos 2014’de Türkiye’de yürürlüğe girdi.

Bu konuda eleştirinin odağında bir örgüt var: KADEM Kadın ve Demokrasi Derneği. Kadınlarımızı geleneksel değerlere karşı hassas, bu değerlerin uygulayıcısı ve demokrasinin inşası için bilinçlendirmek, etkin birer aktör haline gelmelerine hizmet etmek üzere 16 kurucu üyenin bir araya gelmesiyle 8 Mart 2013 tarihinde, Dünya Kadın Gününde kurulmuş. KADEM Vakfı da 5 Temmuz 2015’de kurulmuş.

KADEM Vakfı’nın kurucuları şu isimlerden oluşuyor: Sümeyye Erdoğan, Emine Sare Aydın Yılmaz, Hafize Şule Albayrak, Sema Silkin, Reyhan Kalyoncu, Fatma Kübra Saruhan, Sevim Zehra Kaya, Esra Varank, Özgül Özkan Yavuz, Sezen Güngör, Sena İpşirli, Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM.”

Yani, dernek İstanbul Sözleşmesinden önce, vakıf ise sonra kurulmuş.. Gelinen noktada aile dağılma noktasına geldi. Erdoğan’ın 3 çocuk çağrısı artık bir hayal, çünkü artık gençler evlenmiyor ve evliler de boşanmak için kuyruğa girmiş durum. Geçen gün Ankara’da adliyeye gittim. Asliye Hukuk Mahkemesini arıyordum. Eski Asliye Hukuk katı Aile Mahkemesi katı olmuş ve hepsinin önü dolu. Asliye Hukuk ise başka yere taşınmış.

Adli istatistiklere bakın ne demek istediğimi göreceksiniz.

Bakın kamu yararına olmayan hiçbir yasal düzenleme hukuki değildir. Hukuka aykırı yasa suç aletidir. Milli iradeye dayanmayan hiçbir düzenleme sürdürülemez. Kamu yararı olmayan bir düzenlemede ısrar kamu vicdanını yaralar ve uygulayıcıları zor durumda bırakır.

Bu süreç içinde Aile Bakanı olarak görev yapan herkes bu konuda görüşünü açıklamalıdır.

Bu süreçte konuyu müzakere eden TBMM Başkanları, Grup Başkan yardımcıları, ilgili komisyon üyeleri bu “Milli felaket” konusunda görüşlerini açıklamalıdırlar.

Bu arada ezanın Türkçeye çevrilişinin 87. yılı. Aradan 87 yıl geçmesine rağmen, ezanın aslına döndürülüşünün üzerinden yarım asrı aşkın bir zaman geçti. Ezân-ı Muhammedî’nin aslına çevrilmesi16 Haziran 1950’de gerçekleşti. Aradan 69 yıl geçti. Bu konuyu hâlâ hatırlıyoruz. Eğer bu İstanbul Sözleşmesi konusunda gereken yapılmaz ise onlarca yıl sonra bile bu acı milli vicdanda zonklamaya devam edecektir.

Ezan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile ezan 18 yıl boyunca Türkçe okundu. Mustafa Kemal’in emriyle ilk kez 1932’de ezan Türkçe olarak okunmuş, İsmet İnönü zamanında devam etmiştir. Destek bulsaydı, gündemde “Türkçe Kur’an” da vardı. Hatta Kur’an-ı Kerim’deki ahkâm ayetlerinin çıkartılıp yerine Nutuk’tan parçalar eklenmesi de vardı. Daha önemlisi “Türk’ün yeni Amentüsü” diye bir metin de yayınlanmıştı. Behçet Kemal ÇağlarTürkçe Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetleri şiir şeklinde yazmaya başlamış bir de Mustafa Kemal için yazılmış “Türkçe Mevlid”i başlayıp bitirmişti.

Bugünün yöneticileri, yukarıda adı geçen isimler yarım asır sonra rahmetle anılsın istiyorum. Onun için bir an evvel bu yanlıştan dönülmesi gerek. İyi işlerde ve yanlıştan dönmede acele etmek gerekir. Şeytan insanları bu konuda, birçok bahaneler ileri sürerek tembelliğe sevketmek ister. Kaybedilen zaman zulmün armasına vesile olmaktadır ve zulm ile abad olunmaz. Allah cahil ve zalim bir topluluğa da yardım etmez. İçimizdeki birilerinin heva ve hevesleri, ihtirasları uğruna da bu iş savsaklanamaz.

Selam ve dua ile..