İ.Ü Kampüsü Önünde Başörtüsü Eylemi (FOTO)

İ.Ü Kampüsü Önünde Başörtüsü Eylemi (FOTO)

Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Üniversitesi Teşkilatı'nın her hafta gerçekleştirdiği başörtüsü direniş eylemleri devam ediyor.

Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Üniversitesi Teşkilatı'nın her hafta
gerçekleştirdiği başörtüsü direniş eylemleri devam ediyor. 8 Mayıs 2008 Perşembe günü (bugün) Beyazıt'ta İ.Ü. Kampüsü önünde toplanan bir grup öğrenci üniversetelerde ve kamu kurumlarında devam eden başörtüsü yasağını yaptıkları basın açıklaması ile protesto ettiler.
Kuran-ı Kerim'den ayetlerin okunmasının ardından Hukuk Fakültesi'nden bir öğrencinin okuduğu basın açıklamasında bir grup azınlığın müslümanların kutsallarına saldırmaları, son günlerde Konya'da ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yaşanan başörtüsü zulmü, yine geçtiğimiz hafta yayınlanan KPSS başvuru kılavuzunda yer alan beş ayrı yerde başörtüsü ile kayıt yaptırılamayacağı, sınava girilemeyeceği, girildiği takdirde geçersiz sayılacağı şeklindeki maddeler eleştirildi.
"uyan, diren, özgürleş", "müslüman uyuma, inancına sahip çık", "rektör dışarı,
başörtüsü içeri" sloganların atıldığı basın açıklaması "De ki; benim namazım,
ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir" mealindeki ayetin okunmasıyla son buldu.

Basın açıklamasının tam metni:

Değerli Arkadaşlar ve Basın Mensupları

Bugün burada üniversitelerde ve kamu kurumlarında devam eden başörtüsü zulmünü kınamak ve hiçbir hukuki ve makul dayanağı olmayan bu yasağın bir an önce son bulması gerektiğini belirtmek üzere yine bu meydanda bir araya geldik. Bugün İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak başlattığımız başörtüsü direnişimizin 8. haftasındayız. Rabbimiz ömür verdiği sürece bu meydanda toplanmaya ve zalime hakkı haykırmaya devam edeceğiz. Bizi hiçbir şey bu mücadelemizden vazgeçiremeyecektir. Çünkü biz elhamdülillah inanan insanlarız. Biz inanıyoruz ki, Allah bize yardım eder. Allah bize yardım ettiği zaman hiç kimse bize galip gelemez.

Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz ki, biz inançlı talebeler olarak hakkı haykırmaya ve hakkı hakim kılmaya gayret ederken, diğer taraftan batılın savunuculuğunu yapan azgın azınlık var gücüyle Müslümanların kutsalına saldırmaktadır. Malum güruhun saldırdığı değerlerin başında ise yalnızca Allah'ın emrinin bir gereği olarak örtünen ve eğitim almaya çalışan; almış olduğu eğitim ile vatanına, milletine hayırlı insan olmak isteyen Müslüman hanımların örtüsü gelmektedir.

Gün geçmiyor ki, söz konusu azgın azınlık İslami değerlere saldırmasın. Bunun en son örneğini ise geçtiğimiz hafta sözde "ilim yuvası" olarak lanse edilen üniversitede yaşadık. Konya'da özel bir hastanede çalışan iki hanım doktor kendi alanlarıyla ilgili düzenlenen bir sempozyuma katılmak üzere İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesine kayıt yaptırmış ve söz konusu sempozyumda yer almak için izin almışlardır. Sempozyum günü girişte güvenlik görevlilerinin dekanın emri gereği içeriye başörtülü giremeyeceklerini bildirmesi üzerine ilgili yerlerle görüşen doktorlar konferansa katılabilmişlerdir. Fakat asıl facia bundan sonra yaşanmıştır. Sempozyumun ortasında başörtülü bayanların yanına gelen güvenlik görevlileri doktorları dışarı çıkartmıştır. Söz konusu doktorlar büyük bir şaşkınlık içinde uygulamanın yersiz olduğunu belirtmiş ve hukuki yollardan haklarını arayacaklarını bildirmişlerdir. Oysa söz konusu hanım doktorlar aynı derneğin düzenlemiş olduğu toplantılara OTDÜ, Bilkent ve Harbiye Askeri Müzesi'nde hiçbir sorun yaşamadan katılmışlardır. Böyle bir uygulamanın İstanbul Üniversitesi'nde yaşanması ise başörtüsü yasağının yıllar önce aynı üniversitede başlamasını hatırlatırken, malum zihniyette en ufak bir değişmenin, gelişmenin ve aydınlanmanın olmadığını; yapılan bazı cılız hukuki düzenlemelerin fayda vermediğini göstermiştir.

Yine geçtiğimiz hafta yayınlanan KPSS başvuru kılavuzunda beş ayrı yerde başörtüsü ile kayıt yaptırılamayacağı, sınava girilemeyeceği, girildiği takdirde geçersiz sayılacağı özellikle vurgulanarak aymazlığın geldiği son nokta gözler önüne serilmiştir.

Bu son örnekler de göstermektedir ki, hiçbir dayanağı olmayan yasak uygulayıcılarını herhangi bir hukuki düzenleme ilgilendirmemektedir. Buradan sözüm ona "Türkiye bağımsız bir hukuk devletidir, yargı bağımsızdır" gibi safsatalarla milletin gözünü boyamaya çalışan ilgililere seslenmek istiyoruz. Üniversiteleri ve kamu kurumlarını dingonun ahırına çeviren ve istedikleri gibi at koşturanlar hakkında gereken neyse hemen yerine getirilmelidir ki, bu ülkede adalete ve yargıya olan güven tesis edilebilsin. Şunu da belirtmek isteriz ki, bizler inançlı öğrenciler olarak hiç kimseden bir lütuf ve icazet istemiyoruz. Yani söz konusu İslam ise; burada söz hakkı ancak Allah'a ve Resulü'ne aittir. Dolayısıyla başörtüsü de Allah'ın Müslüman hanımlara farz kıldığı bir emirdir. Bizler başörtüsünü ve diğer ibadetleri bu çerçevede değerlendirirken; birilerinin liberal bakış açısıyla, özgürlükçü düşüncesiyle herhangi bir uyum içerisinde olmamızın söz konusu olmadığını belirtmek isteriz. Fakat bu düzenin kurucularına ve dahi koruyucularına diyoruz ki,"Demokrasi oyununu ve kurallarını siz koydunuz. Bu oyunun 10. ve 42. maddelerine göre insanlar inançlarının gereğini yerine getirmelerinden dolayı öğrenim hakkından mahrum edilemez. Sizden beklenen kendinizle çelişkiye düşmemeniz ve oyunbozanlık yapmamanızdır. Gelin, zaman zaman aydın görünmek adına kullanmış olduğunuz"hukukun üstünlüğü, insan hakları, anlayışlı olma" gibi kavramların içini doldurun ve dürüst olun."

Bütün bu zulümler yetmezmiş gibi; üniversite rektörleri bahar şenlikleri adı altında yasak olduğu halde kampüslerin fuhuş yuvasına ve meyhane ortamına döndürülmesine izin vererek ülkemizin ve gençliğimizin düşmüş olduğu yangına odun taşımaktadırlar. Üniversitelerdeki akl-ı selim sahibi öğretim üyelerini ve öğrenci arkadaşlarımızı rektörlerin bu sorumsuz uygulaması karşısında gerekli tavrı göstermelerini ve ahlaksızlığın önüne geçilmesi yönünde bir adım atmalarını bekliyoruz.

Buradan ayrıca kartel medyasına da seslenmek istiyoruz. Geçtiğimiz dönemlerde darbe tetikçiliği yapan boyalı basın son günlerde kendi düzenlemiş olduğu bazı düzmece olaylarla İslam'a saldırmaktadır. Kutlu Doğum münasebetiyle yapılan programları 23 Nisan'ın; yani bu milletin dualarla ve hatimlerle Cuma namazı sonrasında açtığı Meclis'in kuruluş yıldönümünün alternatifiymiş gibi göstererek zinde güçleri harekete geçirmeye çalışmasını büyük bir üzüntü ile takip ediyoruz. Ve soruyoruz: "Siz hangi milletin evladısınız? Hangi tarihin sahibisiniz? Nasıl olur da bu topraklarda huzur ve güvenin yegâne kaynağı olan İslam'a saldırırsınız?" Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur diyerek malum medya gruplarının sapla samanı birbirine karıştırmadan yaptıkları işte dürüst olmaları gerektiğini belirtmek isteriz.

Son olarak; çeşitli entrikalarla ve hükümetin beceriksiz politikaları yüzünden gündemden düşürülmeye çalışılan başörtüsü zulmüne sessiz kalmayacağımızı ve sonuna kadar bu yolda var olacağımızı tekrardan hatırlatıyoruz. Bizler zulüm bitene kadar burada olacağız ve zalime hakkı haykırmaktan geri durmayacağız.