İ.Ü'de Başörtüsü Eylemi (FOTO)

İ.Ü'de Başörtüsü Eylemi (FOTO)

Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Üniversitesi Teşkilatı'nın haftalık olarak gerçekleştirdiği başörtüsüne özgürlük eylemleri devam ediyor.

22 Mayıs 2008 Perşembe günü (bugün) Beyazıt'ta İstanbul Üniversitesi Kampüsü önünde toplanan İstanbul Üniversiteli öğrenciler üniversitelerde ve kamu kurumlarında devam eden başörtüsü yasağını yaptıkları basın açıklaması ile protesto ettiler. Kuran-ı Kerim'den ayetlerin okunmasıyla başlayan programda Hukuk Fakültesi'nden bir öğrencinin okuduğu basın açıklamasında; Müslümanların bu zulme sessiz kalmamaları gerektiği, zira zulme sessiz kalmanın "dilsiz şeytanlık" olduğu belirtilirken son günlerde gündemde geniş yer bulan ve voleybolcu Aysun Özbek'in Allah'ın emri doğrultusunda tesettüre girmeyi açıkladığında malum medya organlarının her zaman olduğu gibi olayı çağdışılık olarak lanse etmeleri, yine geçtiğimiz hafta meydana gelen ve CHP genel sekreterinin alaylı bir şekilde İslami değerlere saldırması sert bir şekilde eleştirildi.Ayrıca İçişleri bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan genelgeye göre özel güvenlik şirketi çalışanları olan güvenlik görevlilerinin kesinlikle kılık- kıyafet denetimi yapmak gibi bir yetkilerinin olmadığı, bu durumun 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'un düzenlenmesiyle kesinlik kazandığı vurgulandı. "zulüm biter, sabır, savaş, zafer", "müslüman uyuma, inancına sahip çık", "zalimler
tek tek hesap verecek" sloganların atıldığı basın açıklaması Kuran-ı Kerim'den "De ki; benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir" mealindeki ayetin okunmasıyla son buldu.
Basın açıklamasının metni:

Değerli basın mensupları ve arkadaşlar!
Bugün burada kamusal alanda ve üniversitelerdeki başörtü zulmünü bir kez daha kınamak üzere toplandık. Allah'a hamd olsun ki, bizler bu keyfi uygulamaya karşı sessiz kalmamak gerektiğinin şuurunda olan öğrencileriz.
Evet, başörtüye ve başörtülü kardeşlerimize uygulanan bu zulme tepkisiz kalmayacağız. Çünkü bizler zulme sessiz kalmayı dilsiz şeytanlık olarak değerlendiriyoruz. Uzun zamandır uygulanan bu yasak adeta milletimizin inancına karşı açılmış bir savaştır.
Özgürlükten, çağdaşlıktan bahseden, sözde eşitlikten adaletten dem vuran malum azınlığın inancımıza karşı nefreti, düşünce ve davranışlarının seyrini belirlemektedir. Sırf Allah'ın örtü emrine riayet ettikleri için eğitim hakları ellerinden alınan kardeşlerimizin mağduriyeti ise onların keyfi uygulamalarının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Görmekteyiz ki basında da bu mağduriyet görmezden gelinmekte, başörtüsü mevzusu gündemden düşürülmek istenmektedir.
İslami hassasiyet iddia eden pek çok basın kuruluşunda bile başörtüsü sorunu yeterince yer bulmamaktadır. Başörtü yasağının müsebbipleri ile savunucuları ısrarla "din ve vicdan özgürlüğü", "eğitim hakkı" gibi kavramları görmezden gelmekte, hakkını arayan insanları hiçbir şekilde dikkate almamaktadır.
Son zamanlarda başörtüsüne ve İslami değerlere olan saldırgan tavırlar hız kazanmıştır. Geçtiğimiz haftalardaki olayları hayretler içerisinde üzüntü ile takip ettik. Fakat geçen hafta ve bu hafta vukuu bulan hadiselerle üzüntümüz yerini nefrete bırakmıştır. Bu olaylardan ilki hafta sonunda yapılan açık öğretim sınavlarına başörtülü öğrencilerin alınmaması olmuştur. Bu durum kamusal alan muhafızlarının düşmanlığını gösterirken diğer taraftan bazı kesimler bu azgınlığı özel hayatta da sergilemektedir. Voleybolcu Aysun Özbek Allah'ın emri doğrultusunda tesettüre girmeyi açıkladığında malum medya organları her zaman olduğu gibi olayı çağdışılık olarak lanse etmiştir. Yine bu hafta içinde Adana'da meydana gelen olay da başörtüsü düşmanlığının geldiği son noktayı göstermesi bakımından önemlidir. Müzeler haftası kutlamalarında yer alan folklor ekibinin hanımlarındaki başörtüsü valinin hoşuna gitmemiş ve vali derhal bu giyim tarzının değiştirilmesini istemiştir. Bardağı taşıran son damla ise CHP genel sekreterinin alaylı bir şekilde İslami değerlere saldırması olmuştur. Söz konusu kişinin hac ibadeti ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) hakkındaki sözleri gayet tabii olarak İslami hassasiyeti olan kesimin tepkisine neden olmuştur. Fakat bu tepkiler medyada yeteri kadar yer bulmamıştır. Biz de buradan CHP genel sekreterinin Anayasa'nın 24. maddesine göre suç işlediğini tekrardan hatırlatıyoruz. Çünkü ilgili maddede "Kimse dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanmamalıdır ve dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanıp suçlanmamalıdır" ifadesi yer almaktadır. Buna göre konuyla ilgili makamları görevlerini yapmaya davet ediyor ve malum kişiye haddinin bildirilmesini istiyoruz.
Yaşadığımız bütün bu olaylar biz öğrencilerin kafalarında ciddi soru işaretleri oluşturmaktadır! Bizler merak ediyoruz; İslami değerlere ve başörtüsüne düşmanca tavır sergileyen bu kesim neyin temsilcisidir? Bu insanlar kendilerinde bu cesareti nasıl bulabiliyorlar? Aslında bu durum bize "cahil cesur olur" atasözünü hatırlatmaktadır. Fakat biliyoruz ki, bu insanlar cahil değil, bilakis düşmanlıkları, tamamen kasıtlı ve provokasyon amaçlıdır. Biz inançlı öğrenciler bu kışkırtmalara aldanmayacağımızı belirtirken sergilenen düşmanlıklara da hiçbir zaman sessiz kalmayacağımızı ifade etmek isteriz.
Son olarak başörtülü kardeşlerimizin üniversitelerden içeri alınmamasıyla ilgili olarak bir konuyu daha hatırlatmak istiyoruz Şu ana kadar üniversitelere girmek isteyen başörtülü kardeşlerimiz güvenlik görevlilerinin engeline takılmaktaydı. İçişleri bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan genelgeye göre özel güvenlik şirketi çalışanları olan güvenlik görevlilerinin kesinlikle kılık- kıyafet denetimi yapmak gibi bir yetkileri yoktur. Bu durum 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'un düzenlenmesiyle kesinlik kazanmıştır. İlgili kanun düzenlemesinde güvenlik görevlilerinin rektöre değil valiliğe bağlı olduğu yer almaktadır. Buna göre güvenlik görevlileri hiçbir şekilde öğrencileri kıyafetlerinden dolayı engelleme yetkisine sahip değildir.
Bizler İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak bu ülkenin maddi ve manevi kalkınmasına en büyük katkıyı yapacağımıza inanıyoruz. Fakat yasakçı zihniyet yapmış olduğu uygulamalarla eğitim ve öğrenimimizde tam verim almamızı engellemektedir. Bu yüzden söz konusu kişiler bir an önce yasakçı, despot uygulamalarından vazgeçmeli, özellikle insanların inancına karşı saldırılarına son vermelidirler. Bizler, yasakçı zihniyet ve azgın azınlık bu tavırlarından vazgeçinceye kadar hakkı haykırmaya ve zulme sessiz kalmamaya devam edeceğiz"