Nureddin Şirin
İçimiz Rahat Değil Sayın Başbakan...
İçimiz Rahat Değil Sayın Başbakan, Bir Müslüman Bir Delikten İki Kere Isırılmaz
Başbakan Recep tayyib Erdoğan "Ulusa Sesleniş" konuşmasında NATO Füze kalkanı ile ilgili olarak "içiniz rahat olsun" diyor.
Kim istemez, içimizin rahat olmasını, kim istemez ümmetin selamet ve güvende olmasını?
Ama nasıl rahat olsun ki?
Sovyet Rusya"nın dağılması, Berlin Duvarı"nın yıkılması ve soğuk savaş döneminin kapanması ile birlikte NATO denen askeri pakt, "komünizm" yerine kendisine düşman olarak "İslam"ı seçmemiş miydi?
Başta Amerika olmak üzere, bütün Avrupa ülkeleri İslami uyanışa karşı "İslam fundamentalizmi" adı altında, "küresel bir savaş" sürdüreceklerini açıklamamışlar mıydı? ABD Başkanı Bush Afganistan işgali öncesinde "Yeni bir haçlı savaşı başyatıyoruz" dememiş miydi? Acaba NATO şimdi bu konseptini değiştirdi mi? NATO İslam"a karşı sürdürdüğü küresel savaşa son mu verdi?
Afganistan ve Irak işgallleri, katledilen 1.5 milyon müslüman, viraneye çevrilen İslam yurdu, çiğnenen ırz ve namuslar, ayaklar altına alınan hürmet ve mukaddesatlar, Ebu Gureyb, Guantanamo, Bagram ve daha nice işkence üsleri NATO"nun İslam"a karşı azgın savaşının bariz örnekleri değil mi?
Siyonist rejimin Lübnan ve Filistin"e karşı gerçekleştirdiği barbarca katliamlar, tonlarca bomba, kan gölüne dönen Gazze, NATO"nun sınırsız desteği ile olmadı mı?
Ortadoğu"da yükselen İslami direnişi, emperyalizm ve siyonizme karşı özgürlük ve izzet mücadelesini yok edebilmek için her türlü yola başvuran NATO değil mi?
Amerika her ne kadar "büyük şeytan" ise NATO da aynı şekilde bu büyük şeytanın bir üssü ve çetesidir; bugün Küba"nın eski devlet başkanı Fidal Castro Afganistan"da dökülen kanların hesabını NATO"dan soruyor ve bu NATO"yu askeri bir mafya olarak nitelendiriyorsa, biz müslümanların Castro"dan önce söyleyecek bir sözü yok mu?
Peki nasıl oluyor da, Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yizbon zirvesi sonrasında "NATO"ya yeni bir vizyon kazandırdık" diyebiliyor? Bunun anlamı ne? "NATO"nun kanlı dişlerini söktük" mü demek istiyor? Ya da "Artık NATO eski NATO değil, bundan sonra İslam"la savaşmayacak, İslam dünyasındaki işgal güçleri buraları terkedip gidecek? İslam ülkelerine ve müslüman halklara karşı bir daha saldırı ve katliam gerçekleştirmeyecek!" midir bu sözlerin anlamı?
Herkes biliyor ki, NATO İslam dünyasına karşı çok daha büyük kapsamlı savaşlar, saldırı, yıkım ve soykırımlar için hazırlanıyor. Bunun için askeri ve siyasi olarak, bunun yanısıra gizli ve psikilojik savaş yollarıyla kendini yeniden yapılandırıyor.
NATO daha çok müslüman kanı dökecek, NATO daha çok ölüm kusacak, NATO bombalarını daha çok dökecek!
Bu NATO şimdi de bir "Füze Kalkanı" çıkardı, kime karşı? Rusya"nın balistik ve nükleer füzelerine mi karşı? Öyle ise, Rusya Devlet Başkanı Medvedev Lizbon"da niçin NATO liderleriyle birlikte kadeh tokuşturdu? NATO Genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen büyük sevinç içerisinde "Rusya ile gerilimli dönemler artık geride kaldı, artık Rusya ile NATO birlikte hareket edecek" derken neyi kastetmişti?
Sayın Başbakan, "biz kediye kedi deriz, her ne kadar isim zikredilmemiş olsa da, füze kalkanının hedefi İran"dır" diyen Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy"e tepki gösterse de, acaba gerçek olan bundan başka bir şey mi? Sayın Gürkan Biçen kardeşimiz yazısında "biz aslana aslan deriz" diyor da, peki o "aslan" nerede?
Sayın Başbakan,
Size olan saygımız hatta sevgimiz ve çoğu kez sizin için yaptığımız dualara Allah şahittir. Sizin şahsınızda değerlerimiz ve mukaddesatımıza savaş açıldığında, bu şeytani akın amacına ulaşamasın diye, ilk defa ergenekonu deşifre edip önünüze bilgileri getiren, yüzünüze karşı "bedeli her ne olursa olsun bu oyunun bozulması için biz hazırız" diyen de biziz. Her zaman da öyle kalacağız.
Ancak bu NATO füze kalkanı ile ilgili kullandığınız "içiniz rahat olsun" sözleri içimizi daha da kanattı. Acaba sizin içiniz gerçekten rahat mı?
NATO denen bu devasa çetenin dayatmalarını savuşturacak ya da bu çeteye de "one minute" deyip "alın NATO"nuzu başınıza çarpın. Biz artık bundan sonra NATO"da yokuz" diyerek bu işgal ve katilam çetesi ile yolları ayıracak seçenek, dünya reelpoliğine uygun düşmediğinden dolayı, "istediklerimizi yaptırdık" diyerek kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz.
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v) "bir müslüman bir delikten iki kere ısırılmaz" buyuruyor.
Biz NATO deliğinden kaç kere, kaç kere ısırıldık ve kaç kere daha ısırılacağız?
Amerika Irak"ı işgale hazırlanırken TBMM Meclisi "1 Mart Tezkeresi"ni çıkararak, Amerikan askerleri ve mühimmatının Türkiye üzerinden Irak"a girmesine izin vermemiştik. Bu karar halkımızı gerçekten sevindirmişti. Öyle sanmıştık ki, bir İslam ülkesinin işgal edilmesinde Türkiye"nin sorumluluğu ve payı olmayacak, dökülecek kanların, yapılacak katliamların vebalini taşımayacağız"!
Öyle mi oldu?
Sözüm ona 1 Mart Tezkeresi"ne rağmen Amerika Türkiye üzerinden Irak Kürdistanı"na girip bir saat içerisinde bütün kuzey Irak"a yerleşmedi mi? Gidip soralım Iraklı kardeşlerimize, Amerikan işgal güçlerinin içi asker ve mühimmat dolu kamyonları Kuzey Irak"a nereden girdi? Amerika"nın Irak işgali boyunca tüm lojistik desteği İncirlik"ten sağlanmadı mı? Amerikan savaş uçakları ve helikopterleri Türkiye üzerinden geceli gündüzlü binlerce defa niçin Irak"a doğru uçtu?
Hayır Sayın başbakan,
İçimiz rahat değil. Nasıl rahat olsun ki?
Irak işgalinin, gerçekleştirilen tüm katliamların, dökülen masum kanların, çiğnenen ırz ve namusların, akan gözyaşlarının hepsinde Türkiye olarak bizim de payımız vardır.
İçimiz nasıl rahat olsun.
Akerika ve siyonist İsrail rejimi ile dış politikada yaşanan bazı gerginlikler ve iniş-çıkışlar tüm bu gerçeklikleri örtmeye yetmez.
NATO bugün Türkiye"yi kendisine bir payanda bir sıçrama tahtası, ötesi, "işgal, saldırı ve katliam ortağı" yapmak için çok daha büyük hazırlıklar yapıyor.
Güneydoğu"da askeri havaalanları büyütülüyor. Yeni pistler inşa ediliyor.
Bütün bunlar niçin ve kime karşı?
Sayın Başbakan,
Siz Lübnan ziyaretiniz sırasında güzel bir konuşma yapmış, "katile katil diyeceğiz ve yapılanlardan hesap soracağız!" demiştiniz. Peki bu katillerin başı Amerika değil mi? Katil siyonist rejimin, Şaron"ların, Olmert"lerin, Livni"lerin, Barak"ların, Halutz ve Ashkenazi"lerin hamisi ve destekçisi Amerika değil mi?
Sorulacak hesap varsa Irak ve Afganistan işgallerinde öldürülen 1.5 milyon kardeşimizin hesabı sorulsun!
Sorulacak hesap varsa, NATO işgal güçlerinin katlettiği mini yavruların, yaşlı kadın ve erkeklerin hesabı sorulsun!
Sorulacak hesap varsa, kıtalar ötesinden gelip İslam dünyasını kan denizine çeviren Bush"lardan, Rumsfeld"lerden, Oboma"lardan, Robert Gates"lerden hesap sorulsun!
Sorulacak hesap varsa, Ebu Gureyb"ylerin, Bagram"ların, Guantanamo"ların, onbinlerce esirin, işgal güçlerin tecavüzleriyle namusları kirletilen müslüman kadınların hesabı sorulsun!
Sorulacak hesap varsa, gözlerini dünyaya işgal güçlerinin bombaları altında açan bebeklerimiz için sorulsun"!
Sayın Başbakan,
Siz yine güzel bir konuşmanızda "biz milletimizin isteklerine uyarak bu tavrı koyuyoruz" diyerek, siyonist katiller karşısındaki tepkinizi gerekçelendirmiştiniz.
Yine bu milletin başbakanı olarak, yine Sayın Abdullah Gül, cumhurun reisi olarak, "biz bu meseleyi milletimize sormak istiyoruz; milletimizin onaylamadığı bir kararda biz olamayız" deyin. Daha geçenlerde anayasa değişiklikleri ile ilgili yapılan referandum için "milletimizin iradesi tecelli etti" demiştiniz. Buyrun, bu füze kalkanını referanduma götürün de, "milletin iradesi"nin nasıl tecelli edeceğini bütün dünya görsün.
NATO ülkeleri, kendi iç meseleleri ile ilgili en küçük bir şeyi referanduma götürüyorlar. Bunu da "demokrasi" ile gerekçelendiriyorlar. Acaba, bu Füze kalkanı meselesi bizim milletimiz için "referandum" gerektirecek kadar önemli ve hayati değil mi?
Yoksa, "referanduma götürülmesine izin verilmeyen konular" mı, birilerinin çizdiği aşılması yasaklanan "kırmızı çizgiler" mi var?
Yoksa Amerika ve NATO çetesinin böyle bir girişimden çıkacak sonucu bildikleri için "referandumdan uzak durulması" noktasında bir "uyarı" ve "tehdit"leri mi var?
Sayın Başbakan,
Siz her ne kadar "içiniz rahat olsun" deseniz de, NATO Füze Kalkanı bir "hançer" olarak sırtımızda saplı duruyor.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Kamalak, Füze Kalkanı"nın "Türkiye'nin koynuna yerleştirilmiş bomba"dan farksız olduğunu belirterek "Hedefi, ilk etapta bizzat Türkiye'nin kendisidir. İkinci aşamada ise, Ortadoğu ve İslam alemidir. Füze kalkanı, İncirlik Üssü'nden daha vahim sonuçlar doğuracak mahiyettedir" diyor. Gerçekten doğrusu bu değil mi?
Hüsnü zan etmek durumundayız, ama bizim korkumuz ve kaygımız, bu "füze kalkanı"nın bir "bedel" olduğudur. İçimizdeki bu kaygı bizi çok daha büyük endişelere sevkediyor. Acaba dünya müstekbirleri, NATO çetesi, bir şeylerin karşılığında bize başka bir bedel mi ödetiyor? Bu bedellerin sonucu ne olacak? Acaba sevinç ve bayramlık elbiselerimizin üzerine kara ve zilllet elbisesi giyme durumunda mı kalacağız?
Ya da bu elbiseyi şimdiden giydirdiler mi bize?
Yani sayın başbakan içimiz hiç rahat değil"
Hiç"!
La havle vela kuvvete illa billahil aliyyul azim
....
Muharrem ayı, hicri yılbaşı ve Aşura günü
Hicri yılbaşı İslam ümmetine mübarek olsun.
Esaretten hürriyete, zulmetten nura kutlu bir seferin yıl dönümü.
İslam"ın yüce ahkamının egemen kılındığı, Rahmetel lil alemin"in kutlu elleriyle İslam nizamının kurulduğu, tevhid sancağını göndere çekildiği gün.
Bugün yevmullah.
Tağut ve müşrik diktatörlüklerin hüsran günü.
Kutlu olsun, mübarek olsun.
Ümmetimizin aynı kutlu günlere yeni baştan erişeği günlerin iştiyakı ve intizarı ile, özgür Kudüs"te buluşmak üzere.
Aşura Günü dolayısıyla yazacağımız yazıyı bundan sonra yazacağız inşaallah.
velfecr