İhvan Kimliği Kirletilmiştir
Suriye İhvanı'ndan Talihsiz Açıklama ve İhvan Kimliğinin Kirletilmesi
Öncelikle, son yüzyıl içinde İslam dünyasındaki İslami uyanış hareketinin güneşi olarak, önderliği, mirası, başarı ve kazanımları noktasında İhvan-ı Müslimin hareketini her zaman için "ümmetimizin baş tacı ve yüz akı" olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum.
Nitekim, bizler İslami kimliğimizi, İslami mücadelede temel ilke ve esaslarımızı, İhvan-ı Müslimin kaynaklarından edindik; Mısır'da Şehid İmam Hasan el Benna, Şehid Abdulkadir Udeh, Şehid Seyyid Kutub, Pakistan'da Seyyid Ebul Ala el Mevdudi, mücadelesi, eserleri ve irşadı ile bizlerin yol haritasını çizmişlerdir. Bugün de gitmeye çalıştığımız yol bu yoldur.
Merhum Erbakan hoca önderliğindeki Milli Görüş hareketinden öğrendiğimiz de bu olmuştur; diğer bir deyişle, Milli Görüş hareketi, İmam Hasan el Benna'ların, Seyyid Kutub'ların ve Allame Mevdudi'lerin ışığını bizlere taşıyan bir hareket olmuştur.
80'li yılların öncesinden bu yana koruduğumuz kimlik, savunduğumuz mücadele ve hedeflerimiz hep bu minval üzere olmaktadır.
İhvan-ı Müslimin hareketinin en belirgin üç karakteri bulunmaktadır:
1- İslam Birliği
2- Batı emperyalizmine karşı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi, batılı yaşam tarzına karşı ise İslami esaslara dönüş ve İslam nizamının tesisi
3- Her tür etnik ve mezhebi taassuplardan arınarak ümmet bilincinin yerleştirilmesi
İhvan-ı Müslimin hareketi bu üç esası her zaman korumuş ve bu esasları mücadelenin kırmızı çizgileri olarak yaşatmıştır.
Bugün Suriye konusunu konuşup tartışırken, bazı kardeşlerimiz, Suriye'deki rejim karşıtı mücadelenin İhvan önderliğinde sürdüğünü ileri sürerek, bizleri İhvan'ın yanında durmaya çağırmakta, bunun İslami bir sorumluluk olduğunu belirtmektedirler.
O halde ortada bir çelişki mi var? Bir taraftan İhvan kimliğini İslami kimlik ve mücadelemizin kırmızı çizgisi olarak tanımlarken, diğer taraftan Suriye'deki gelişmeler noktasında niçin aykırı bir duruş sergiliyoruz? Bazı kardeşlerimizin ileri sürdüğü üzere bu bir İrancılık mı? İran'ın ulusal çıkarları adına, İslami değerleri çiğneyip geçmek mi? Bunun her ne kadar böyle olmadığı bilinse de, yine bazı iyi niyetli kardeşlerimizin yanıltılarak böyle bir mülahazaya düştüğü ve bizleri kınadığı görülüyor.
Bu hususu vuzuha kavuşturmak için, Suriye ihvanı ile ilgili eleştiri ve tepkilerimizin nedenlerini ana başlıkları altında sıralamak istiyoruz.
Son aylar itibariyle ülkemizde, İstanbul'da üslenen ve son olarak da bir basın açıklaması ile, Suriye'deki silahlı gruplara destek veren Suriye İhvanı'nın üç noktada büyük bir çelişki içinde olduğunu belirtmek istiyoruz:
1- Suriye İhvanı, Esad yönetimine karşı, "Suriye muhalefeti" adı altında yurt dışında düzenlenen değişik toplantı ve görüşmeler içinde yer almakta, ancak bu toplantı ve görüşmelerde, bağımsız İslami kimlik yerine, uluslararası sistemle iç içe geçmiş pragmatik bir politika sergilemektedir. Uluslararası güç dengelerini arkasına almaya çalışan İhvan, Suriye yönelik dış müdahale istemediklerini belirttikleri halde "Uluslararası koruma" adı altında bir "dış müdahale" isteğini dile getirmektedir.
İhvan, kendi güçleriyle Suriye'deki yönetimi yıkamayacaklarını bildiği için, bölge ülkelerinin desteğinin yanısıra, ucu NATO saldırısına kadar uzanan bir dış müdahaleye yeşil ışık yakmaktadır.
2- Siyonizmle mücadele İhvan-ı Müslimin hareketinin kırmızı çizgisi iken, dünyanın en ünlü ve azılı siyonistlerinden Bernard Henry Levy'nin ev sahipliğinde düzenlenen uluslararası bir toplantıya merkez şurası kararı ile katılabilmektedir. İhvan'ın bu toplantıya katılması, yine Suriye'deki rejim karşıtı başka muhaliflerden bile tepki görmüştür. Bu toplantıda, siyonist rejim adına temsilciler de katılmış, ayrıca açıkça siyonizm propagandası bile yapılmıştır.
Hamas hareketi liderlerinden, Adalet Bakanı Muhammed Ferec'e, "Suriye İhvanı'nın bu toplantıya katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" diye sorduğumuzda, önce böyle bir toplantıdan haberi olmadığını belirtti ve ardından da "hiçbir İhvan siyonistlerle aynı yerde buluşmaz" diyerek sert tepki gösterdi.
Hamas Hareketi'nin kimliği de İhvan-ı Müslimin'e dayanmaktadır; Hamas'ın kuruluş bildirgesinde de bu husus sarahaten belirtilmektedir. Ancak, siyonizme karşı mücadelenin ön hattında bulunan Hamas hareketi için, hangi gerekçe ile olursa olsun, siyonistlerle aynı toplantıda bir araya gelmek kabul edilemez bir durumdur.
3- Suriye İhvan-ı Müslimin adına İstanbul Reşadiye otelinde düzenlenen bir basın toplantısında, Suriye'deki "Özgür Suriye Ordusu" adlı gruba açıktan destek çıkılarak, Suriye'deki güvenlik güçlerine yönelik saldırılar düzenleyen bu silahlı gruplar "kahraman ve cesur insanlar" olarak nitelendirilmektedir.
Halbuki Suriye İhvan-ı Müslimin hareketi daha önceki açıklamalarında ısrarlı bir şekilde hem bir dış müdahaleye, hem de ülke içindeki silahlı eylemlere karşı olduklarını açıklamıştı. Ancak, Suriye'ye yönelik bir dış müdahale ihtimalinin artması, ülke içindeki silahlı eylemlerin şiddetlenmesi üzerine, bu gelişmelerin arkasında kalmamak, bu yeni süreçte inisiyatif edinmek için, Suriye İhvanı duruşunu değiştirmiş, hem dış müdahaleye yeşil ışık yakmış, hem de ülke içinde silahlı eylemcileri, "sivil halkı korumak için direnen yiğitler" şeklinde tanımlayarak "Özgür Suriye Ordusu" adlı grubun arkasında duran bir açıklama yapmıştır.
İstanbul'da Reşadiye otelde düzenlenen basın toplantısında "Özgür Suriye Ordusu, Baas kuvvetlerinin Suriye halkına uyguladığı baskı ve zulümleri reddetmekte. Bu cesur insanlar Esad'ın emrinden çıkarak muhaliflere destek vermeye başladı. Özgür Suriye Ordusu mensupları Baas kuvvetlerinin katliamlarına karşı masum sivil halkı korumak için cesur bir şekilde direniyor" diyen Suriye İhvan lideri, Suriye'ye karşı bir dış müdahale olacaksa, bunun Türkiye'nin öncülüğünde olması gerektiğini savunmuştur.
Diğer taraftan Özgür Suriye Ordusu'nun başındaki Riyad el Esed yaptığı sonu açıklamasında NATO müdahalesine "evet" demiştir.
Görüldüğü üzere, Suriye ihvanı, Suriye'deki rejim karşıtı harekete liderlik etmenin ötesinde, gelişmelere göre tavır belirleyen, pragmatik bir şekilde uluslararası bölgesel denklemler içinde oluşturulan süreçte kendine yer edinmeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak, Suriye'deki yönetime karşı haklı ve meşru taleplerle muhalefet eden halkın taleplerinin yanında olduğumuzu, ancak bunun diyalog ve reformla gerçekleşebileceğine inandığımızı tekrardan belirterek, Suriye İhvanı'nın sergilediği tavrın, İhvan-ı Müslimin Hareketi'nin temel ilkeleriyle ters düştüğünü ve dolayısıyla da, Suriye ihvanı adına izlenen politikanın İhvan kimliğini temsil edemeyeceğini vurgulamak istiyoruz.
Ayrıca, Suriye İhvanı'nın "Özgür Suriye Ordusu" adlı gruba bu denli açıkça destek vermekle bir taraftan kendisini inkar ederken, diğer taraftan da "siyasal bir intihar"ın içine düştüğünü belirtmek istiyoruz.
Özgür Suriye Ordusu'nun başındaki isim Albay Riyad el Esed olsa da, bu silahlı grupların arkasındaki belirleyici ismin Şeyh Adnan Arur olduğu bilinen bir gerçektir. Suriye İhvanı'nın içinde bulunduğu "Suriye Ulusal Konseyi"ni tanımayan ve buna alternatif bir"konsey" kuracağını ilan eden Adnan Arur, böylelikle, Özgür Suriye Ordusu üzerinden, Suriye İhvanı'nın da inisiyatifini ele alır duruma gelmiştir.
Geçen yazımızda da belirttiğimiz üzere, Suriye'deki gruplardan birinin ismini "Yezid ibn-i Muaviye" olarak koyan Özgür Suriye Ordusu'nun, -gerçekte uluslararası ve bölgesel güçlerin inisiyatifinde bir "koç başı" olarak ileri sürülen bu güçlerin- Suriye'deki varlığının ne anlama geldiğini zamanla daha iyi göreceğiz.
Çünkü biz bu filmi daha önce Irak'ta da seyretmiştik".
VELFECR EDİTÖR
Suriye İhvanı: Silahlı Değil Sivil Devrim İstiyoruz
Suriye İhvanı Hatasını Kabul Ederek Özür Dilemelidir
Suriye İhvanı Bu Konferansın Hesabını Verebilecek Mi
Suriye İhvanı ve Siyonistlerle Paris Toplantısı