Abdurrahman Dilipak
İlginç bir tespit
Bir kardeşim bana Mısır'dan bir mesaj attı. Mesajında diyor ki: "Arap dünyasında Ümmeti muhammed, ümmeti muhenned olmuş. Mısır'da Seyyid Kutub'u, tanımayanlar bütün Türk artistlerini ezberlemişler. Şoförümüze Kutub'u tanıyormusun diyoruz tanımıyor. Kutub, Mısır milli takımında oynuyor deyince, yeni bir oyuncu olabilir, hatırlayamadım diyor. Öte yandan tahrir meydanında ise milyonlar Seyyid Kutub'un şiirini marş olarak söylüyorlar. Korkunç bir tenakuz gibi görünsede iyi bir gelişme. Çünkü artık Kutub meydanlara hakim. Ömer F. 20. 4. 2012 Kahire. Tahrir meydanından. Bu arada, muhenned. Kıvanç Tatlıtuğ'un Arapça adı."
"Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim / Bana seni gerek seni."
Dün urbalarımız eskiydi, bugün beynimiz ve yüreğimiz yorgun..
İtiraf edelim ki, sahip olduğumuz para ve iktidar gücü iman gücünden fazla. Onun içinde iktidar ve paramıza imanımız değil, imanımıza servet ve iktidar gücü yön veriyor..
Herşeyi iktidar yapsın istiyoruz..
Vergi veriyoruz ya, yoksulu da o doyursun, engelliye de o baksın.
Evine hizmetçi alan hanımfendi gider bir dulun, yetimin, engellinin, yaşlının evini temizler mi? Aynı sofraya oturmak zor geliyor biraz. Parası var, birini gönderir yaptırır o işleri, o kadar!.
Ama o yardıma, o yardımalan kişiden çok bizim muhtaç olduğumuzu, merhamet, tevazu gibi şeylerin bu şekilde hayatiyet kazanacağını unutmuş gözüküyor kimilerimiz..
Gerçekler bazen acı oluyor ve ağzımızın tadını kaçırıyor.. Bu tür eleştirilerden hoşlanmayan beyler mahalle ya da selatin camilere değil farklı mekanlara gidiyor. Kadınlarsa konsept evleri tercih ediyor.. Vakıf, Cemaat, dernek onları sıkıyor. Çünki eleştiri alıyorlar ve göze batıyorlar..
Benzer durumları diğer Arap baharındaki ülkelerde yaşayacaklar.. Türkiye onlar için bir labaratuvar olmalı. Bizim başarılarımız onlar için model oluşturmalı, bizim yanlışlarımız ise iyi bir ders! Bizim katlanmak zorunda olduğumuz güçlükler bizden sonrakiler için bir baht kaynağı olsun..
Bizim bundan sonra yapacağımız işlerin de, bir çok bölge ve İslam ülkesi için iyi ya da kötü etkileri olacak olan bir model oluşturacağını aklımızdan çıkartmayalım..
Dün bazı şeylerin yokluğunun acısını duyarken, bu gün varlığın derdi ile başımız belada..
Hayat işte tam da böyle bir şey.
Sonuçta insanlar bulundukları halden dolayı şikayetçidirler..
Şimdi sırada Suriye var.
Sonra sıra kime gelecek göreceğiz..
Sonra başka dertler bulacağız kendimize..
Bakarsınız bu işler Kafkaslara sıçrar.
Sanki Kafkaslar'da sular durulmuş gibi.. Kadirov'un Rusya'ya özel ılımlı İslam politikası etkisini gösterdi. Selefi, Şii, Tarikat üçgeni kendi kendini bloke ederken, öbür tarafta birileri başka işler çeviriyor..
Bugünlerde Özbekistan huzursuz. Özbekler hareketli. Özbek yönetimi, Türkiye'ye ve Türk işadamlarına karşı daha bir agresif..
Geçen gün Fatih'te Ali Emiri'de "Özgür Özbekistan" konferansı vardı.. Özbekler Kerimov'a karşı öfkeli.. Anlatılanlara bakılırsa Kuzey Kore'den farkı yok Özbekistan'ın..
Halk esaret altında.
5 milyon mülteciden bahsediliyor, 20.000 siyasi tutukludan. Yüz kadar Türk iş adamının mal varlığının dondurulduğu söyleniyor..
Özbekistan'da 23 yıldır bu düzen devam ediyor. Muhalifler bu durumu BM'ye ve Uluslararası ceza mahkemesinin gündemine taşıma çabasındalar..
Komünist rejim yıkılsa da burada bir şekilde eski uygulamalar, baskı rejimi devam ediyor..
Arap baharı bir gün Kafkaslara da sıçrar. Kimine göre, bu durum uzun sürmez..
Sonra birileri bu işin arkasında yine Rusya'yı, ABD'yi, Çin'i, Avrupa'yı arayacaktır. O zaman şimdiden bizim bu konu üzerinde düşünmemiz ve insiyatif üstlenmemiz gerekiyor..
Bana kalırsa bir çok kafkas ülkesinde, Türki ülkede her an, her şey olabilir. Uzatmalar oynanıyor.. Eğer bu günden bir şeyler yapılmaz ise, bu işin kan ve can maliyeti, zaman maliyeti, ekonomik maliyeti çok yüksek olur.
Zaten geç kalınmış bir durumda.
Bu süreçte yine internet, STK'lar, diaspora, GSM etkili olacak. Ama nedense bu hareketler şimdiden bir lobi oluşturma yoluna gitmiyorlar. Bir ajans kurmuyorlar, düzenli ve sürekli bilgi akışı sağlamıyorlar.. Sürekli şikayet ediyorlar ve sürekli bir şeyler istiyorlar, ama hedefe ulaşmak için ne yazık ki, stratejik bir planları, muhtemel risklere dengelere karşı taktikleri yok. Var olanlar da çok yetersiz.. Batılılar ise sanki birbirlerini kırmalarını bekler gibi bir havadalar..
Tamam Arap baharı, Gazze, Filistin, hepsi bizim meselemiz, ama Özbekistan'da bizim meselemiz.. Lütfen daha fazla ilgi ve daha fazla duyarlılık. Selam ve dua ile..
yeniakit