İngiliz Basınında Bu Gün
İngiliz basını her zamanki gibi İslam dünyasıyla yakından ilgili...
İngiliz basınında bugün, "Bush'un 'iddiasız' konuşması, Fed'den faiz indirimi beklentisi, Müşerref'e istifa çağrısı, İsrail hükümetini sarsabilecek Lübnan raporu, İngiltere'nin en büyük soygununda Kuzey Kıbrıs'a firar şüphesi" başlıkları öne çıktı.
BBC'nin Türkçe internet sitesi http://www.bbc.co.uk/turkish'te yer alan basın özetlerine göre, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush'un son Ulusa Sesleniş konuşması gazetelerin erken baskılarında genel hatlarıyla ele alınmış.
Guardian, "Bush genelde bu konuşmalarda yer alan türden cesur vizyonlar açıklamaya yeltenmedi. Beyaz Saray yetkilileri de zaten Demokratlar denetimindeki Kongre'nin bir seçim yılında Bush imzalı bir gündemi desteklemesinin beklenemeyeceğini söylediler" diye yazmış.
"Bush azalan siyasi sermayesini ekonomi konusundaki kaygıları gidermek için kullanmayı umuyor. Zira bu konu çoğu Amerikalı için, Irak savaşını sollayarak en fazla kaygı oluşturan konu haline geldi.
"Başkanlıktaki son yılında, halefini seçme yarışının gölgesinde kalan Bush, son konuşmasında Kongre'ye ekonomik teşvik paketini bir an evvel onaylama çağrısında bulundu.
"Bu konuşma pek çok açıdan Bush yönetiminin başarısızlıklarını da ortaya koyuyordu. Önceki yılların Ulusa Sesleniş konuşmalarında ilan edilen sosyal güvenlik reformu, göç reformu gibi iddialı iç politika girişimleri hayata geçirilemedi. Eğitim reformu gibi diğerleri ise kamuoyunda hiç rağbet görmedi."
Gazetelerin ilgisi ise daha çok başkanlık seçimi için Demokrat Parti adaylarından Barack Obama'ya, Kennedy ailesinin verdiği desteğe yönelmiş. Hem Guardian hem de Independent aynı manşeti kullanmışlar.
Cumhuriyetçiler cephesinde ise bugünkü Florida ön seçimleri için geri sayılırken Independent en güçlü adaylar John McCain ve Mitt Romney'nin birbirlerine saldırdığına dikkat çekiyor.
Amerika'da dikkatle izlenen bir diğer gelişme Amerikan Merkez Bankası Fed'in yarın faiz oranlarını değerlendirmek üzere yapacağı toplantı.
Financial Times, "75 baz puanlık 'görülmemiş' faiz indiriminden hemen sonra, Fed'in resesyon riski ile mücadele kararlılığını yeni bir kesintiyle göstermesi bekleniyor" diyor.
"Uzmanlar kesintinin 50 mi yoksa 25 baz puan mı olacağını tartışıyorlar. Fed'in önceliği ekonomi için yeterli teşvik yaratacak şekilde faizleri hızla indirmek. Çoğu ekonomist yüzde 4 - 4,5 aralığını nötr faiz olarak görüyor. Kayda değer bir teşvik için yüzde 3 düzeyine inilmesi gerekeceğini savunuyorlar."
Halihazırda uygulanan faizler yüzde 3.5 oranında.
Gazete başyazısında da ihracatları için Amerika'ya bel bağlayan Çin, Almanya ve Körfez ülkelerinin de 'gemiyi kurtarmak' için teşviklere destek vermesi; bir başka deyişle kendi ülkelerinde talebi artırmak için adımlar atması gerektiğini kaydediyor.
Fransız bankası Societe Generale'deki yolsuzluk da piyasalarda dikkatle izlenen bir diğer konu.
Guardian ve Financial Times, türev borsası Eurex'in bankayı, işlemlerinde şüpheli bir durum olduğu konusunda geçen yıl Kasım'da uyardığını duyuruyorlar.
Guardian, bir grup banka hissedarının o zamandan beri "içeriden tüyoyla işlem yapıldığı, piyasanın manipüle edildiği ve yanlış yönlendirildikleri gerekçesiyle soruşturma açılmasını" istediklerini kaydediyor.
Gazete, piyasalardaki durumu tartışmak üzere İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un bugün Almanya, Fransa ve İtalya liderleri ile -dışlandıklarını düşünmesinler diye- diğer Avrupalı liderleri temsilen Avrupa Komisyonu Başkanı'nı ağırlayacağını da duyuruyor okuyucularına.
Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref de dün Londra'da ülkesinin serbest ve demokratik seçimler yapacağı teminatını veriyordu.
Guardian'a göre, Müşerref İngiltere'ye kendilerini eleştirmeden önce, ülkede yetişen aşırı unsurlarla mücadele için bir terörle mücadele stratejisi geliştirme çağrısı yaptı.
"İslamcı aşırılığın Pakistan'ın sorumluluğundansa, içeride gelişen bir sorun olduğunu savunan Müşerref, özellikle radikal Hizb-ut Tahrir grubunu öne çıkardı. 'Biz onları Pakistan'da yasakladık. Ama hiç bir şey yapmadığımız için eleştiriliyoruz. Siz ise onları hala yasaklamadınız. Niye bizi suçluyorsunuz o halde?' dedi."
Gazete başyazısında ise Müşerref'e istifa çağrısında bulunmuş, "Müşerref kendi kaderini Pakistan'ınkiyle bir görüyor. Onun gözünde bunlar aynı anlama geliyor. Üniformasından vazgeçmiş olsa da asayişin yegane teminatı olduğu görüşünü koruyor. Seçimlerin adil ve serbest yapılacağını iddia ediyor. Ancak Pakistan bir fırtınanın tam ortasında. Pek az kişi gelecek ayki seçimlerin gerekli ortamı yaratabileceğini düşünüyor."
"Bir zamanlar cumhurbaşkanını eğitmiş olan 100 kadar emekli üst düzey subayın bir açık mektupla Müşerref'e istifa çağrısı yapması da belki bundan. Cumhurbaşkanı, Pakistan'da gerçek bir demokrasiye geçişi sağlamak istiyorsa bu tavsiyeye kulak vermeli."
Times'da Müşerref'in demokrasiye inandığı söylemine rağmen, yargı bağımsızlığı konusu sorulduğunda "Biz Londra'da yaşamıyoruz. Pakistan'da çok zorlu bir bölgede yaşıyoruz." dediğini aktarıyor.
Times'ta yazan Amir Taheri ise Amerika NATO ve müttefiklerinin Afganistan ile Pakistan'da terörle mücadele konusuna iki ayrı gezegendeymişçesine farklı yaklaştığını öne sürüyor.
Taheri, baharda yeniden saldırılarına hız vereceğini söylediği Taleban ve El Kaide'yi yenilgiye uğratmak için iki ülkeyi de kapsayacak beş adımlı bir plan öneriyor. Bu adımları şöyle sıralamış, "Müşerref genel seçime hile karıştırma fikrinin cazibesine karşı koymalı. Demokratik yoldan seçilmiş bir hükümet, mücahitlere bahar taarruzu öncesinde psikiolojik bir darbe olacaktır. (Afganistan Cumhurbaşkanı) Karzai, iki ülkenin ortak güvenlik jirgasını yani meclisini ciddiye almalı. Gerekirse jirga her hafta toplanmalı. NATO, üyelerinin gerekli kuvvet katkısında bulunması için kesin bir tarih ortaya koymalı. Güç aşevleri kuracağına, teröristlerin peşine düşmeli. Çeşitli kollardan yürütülen uluslararası operasyonlar tercihen NATO bünyesinde tek bir lidere bağlanmalı. Afganistan ve Pakistan terörle mücadele birimlerinin eğitimine hız verilmeli."
Lübnan'da dün yaşanan şiddet olayları, Financial Times ve Independent'a göre kaygı verici...
Financial Times, Hizbullah'ın yedi kişinin öldüğü olaylardan sonra orduyu pek ender rastlanan bir şekilde eleştirdiğine dikkat çekiyor.
Gazeteye göre, "Ölümler, ordu komutanı Mişel Süleyman'ın bir sonraki cumhurbaşkanı olma hayallerine ölümcül bir darbe indirebilir."
Independent'ta yazan Robert Fisk ise "İç savaşın adı ne olunca konur, haftada bir bomba mı, ayda bir sokak çatışması mı?" diye sorarak başlamış yazısına...
Ölümlerin hepsine askerlerin kurşunlarının yol açmamış olabileceğini savunan Fisk, Beyrut sokaklarında silahsız dolaşan kimseyi tanımadığını belirtiyor.
"Mişel Süleyman'ı cumhurbaşkanlığna seçmek için 13. girişim beklenirken, herkes bu (gerginlik) Lübnan'ın sorunuymuş gibi davranıyor. Oysa herkes biliyor ki bu ülkedeki şiddeti, Washington ve İran arasındaki gerginlik yönlendiriyor."
2006 yazında Lübnan'a karşı girişilen operasyon ise İsrail hükümetinin başındaki Demokles kılıcı olmaya devam ediyor. Adını başkanı; emekli yargıç Eliyahu Winograd'dan alan Winograd Komisyonu nihai raporunu yarın açıklıyor.
Financial Times'a göre, rapor İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in istifasına değilse de bir erken seçime yol açabilir. Çünkü İşçi Partisi lideri ve hükümet ortağı Ehud Barak, partisini bu gibi bir durumda hükümetten çekme vaadi vermişti.
Daily Telegraph ise Gazze Şeridi'ndeki sınır sorunun çözümüne katkıda bulunmak üzere gelen beklenmedik bir yardım teklifine yer vermiş.
"İran, Gazze'deki sınır krizini bölgede nüfuzunu artırmak için kullanmaya çalışıyor. Tahran, Mısır'a sınırdan akan Filistinlilere yardım için fonlar sağlamayı önerdi. Bu, geçen hafta iki ülke cumhurbaşkanları arasındaki ilk temas olan telefon görüşmesi sonrasında, ilişkilerde iyileşme yolunda en son işaret."
"Bu görüşmenin içeriği açıklanmadı. Ancak İranlı yetkililer İsrail'in tanınması nedeniyle kopan iki ülke ilişkilerinin 30 yıl aradan sonra yeniden kurulabileceğinden söz ediyorlar."
Independent İtalya'da Cumhurbaşkanı Giorgio Napoltano'nun bu sabah Silvio Belrsuconi ile görüşmesinde kendisine neden milyonları sokağa dökme tehdidinde bulunduğunu soracağını iddia ediyor, "Merkez sol ve cumhurbaşkanı bir teknokrat hükümetini tercih ederken Berlusconi, Pazar günü erken seçim olmazsa, milyonlarca taraftarının Roma'da protestolar düzenleyeceğini söyledi. Muhalifleri ise Berlsuconi'yi cumhurbaşkanını yıldırmaya çalışmakla ve Faşist Parti'nin Mussolini'yi iktidara taşıyan Roma'ya Yürüyüş
eylemlerini andıran taktiklere başvurmakla suçladılar."
İngiliz gazetelerinin çoğunun manşeti ise ülke tarihinin en büyük soygununu yapan çetenin dün mahkemede suçlu bulunması konusunda.
2006 Şubat'ında bir mutemet ve ailesini rehin alarak bir güvenlik şirketinin deposunu soyan beş zanlı suçlu bulundu. Cezaları bugün açıklanacak.
Çalınan paranın tutarı 32 milyon sterlin 125 milyon YTL'yi aşkın. Gazetelere göre kamyonlarına ancak bu kadar banknot sığabilmiş. Times hala firarda olan bazı zanlıların ve paranın ise Fas ve Kuzey Kıbrıs'ta olduğu görüşüne yer veriyor.
"İngiltere'nin en büyük soygunu ardından çalınan ve henüz bulunamayan 32 milyon sterlinin bir kısmı hâlâ adaletin erişemeyeceği şekilde Kuzey Kıbrıs'ta. Paranın aynı sıra polisin elinden kaçan Sean Lupton'un da bu firariler cennetinde olduğu sanılıyor. Baskına karıştıkları iddia edilen iki Kıbrıslı Türk kardeşin de yine adada olduğu düşünülüyor."
Gazeteler İngiltere'nin tanımadığı Kuzey Kıbrıs'la bir iade anlaşmasının da bulunmadığına dikkat çekiyorlar.