Hasan Karakaya
“İnsanın mahremine girmek alçaklık” ise, Paralel’in yaptığına ne demeli?
Birileri çıkıp, bu “iddia”lara cevap vermeli değil mi?.. Birileri çıkıp; “Bu iddialar yalandır, palavradır, temelsizdir, iftiradır!.. Ne böyle bir görüşme var, ne de böyle bir pazarlık ve rüşvet teklifleri” demeli değil mi?..
Ama, yok!..
Cevap veren yok!..
Star ve Akşam gazeteleri, “tam 4 gündür”, birinci sayfalarının tamamını“Paralel’in Twitter Köstebeği” olduğu iddia edilen “Emre Uslu’nun yazışmaları”na ayırıyor ama, cevap veren yok!..
Emre Uslu’nun yazışmalarında; ne “dolap”lar çevrildiği, kimlere “rüşvet”verildiği, kimlere “vaat”te bulunulduğu tek tek açıklanıyor ama, cevap veren yok!..
Kimler suçlanmıyor ki!..
l Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere,
l CHP’li Umut Oran,
l CHP’li Akif Hamzaçebi,
l CHP’li Haluk Koç,
l CHP’li 45 milletvekili,
l Hakan Şükür,
l Savcı Zekeriya Öz,
l İş Bankası,
l Bank Asya,
Ve daha niceleri!..
Hiçbirinden “tık” yok!..
NE SES VAR, NE NEFES!
Oysa, aynı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 30 Mart seçimleri öncesindeki tek gündemi, Paralel İhanet Çetesi tarafından eline tutuşturulan “montaj tapeler”di!..
“Montaj tapeler”le yatıyor,
• Montaj tapeler”le kalkıyordu!..
Hemen her hafta Salı günleri toplanan “CHP Grup Toplantıları”nda montaj tapeleri okuyor, “Tayyip Erdoğan ve Hükümet’e Paralel’in diliyle saldırıyor” ve bir anlamda“Paralel’in Sözcülüğü”nü yapıyordu!..
Ama şimdi;
Kendisine “Gerçek Başkan” deniliyor, “Kılıçdaroğlu da dahil, 45 CHP’li milletvekilinin +18 kasetleri Hocaefendi’nin kontrolünde... CHP bu sebeple Cemaat’e mahkûm” deniliyor ama, Bay Kılıçdaroğlu’ndan ne bir ses çıkıyor, ne de bir nefes!..
Oysa, ortaya çıkıp, gümbür gümbür bağırarak, şöyle demeli değil mi;
“Bana gerzek diyenlerin kendileri gerzek oğlu gerzektir!.. Benim Paralel’le iş tuttuğumu, Paralel’in kucağında oturduğum için onlara mahkûm olduğumu, İş Bankası’ndan 25 milyon dolar, İsrail’den de 25 milyon dolar aldığımızı iddia edenler alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir, müfteridir!”
Ama, demiyor!..
Dut yemiş bülbül gibi susuyor!..
Dili bir yerlere mi kaçtı, yoksa “sükut” etmesi, “ikrar”dan mı geliyor?..
Niye cevap vermiyor?..
İDDİALAR... İDDİALAR!
“İddiaların muhatapları”ndan Allah’ın bir tek kulu, ya da “Cumhuriyet’le birlikte Kul’luktan çıkıp, vatandaşlığa geçen” bir tek kişi ortaya çıkıp da, niye “İddialar külliyen yalan” demiyor, diyemiyor?..
O görüşmelerde;
l “Ulan, adama 400 bin dolar verdik, kalkmış 70 bin dolar daha istiyor”deniliyor ama,“casusluk ve kumpas”la suçlanan “polis amirleri”nden biri çıkıp da, “Ben değilim” demiyor!..
l “İş Bankası’nın milyonlarca doları Paralel üzerinden İsviçre’ye aktarılmış, oradan da kumpas çetesine sus payı olarak dağıtılmış” şeklinde iddialar var ama,“CHP yönetimindeki İş Bankası” suskun!..
l “Haluk Koç ve Hakan Şükür bizi satamaz, çünkü!..” deniliyor ama ikisinden de ses yok.
l Zekeriya Öz’ün, Emre Uslu ile görüşmesinde, “Soruşturma yedim” demesi üzerine, kendisine “250 bin dolar” ödendiği iddia ediliyor ama, Zekeriya Öz’den “tık” yok!..
l“TDK Başkanı”nın hesabına “3 milyon dolar” yollandığı, “TİB Başkanı”nın hesabına da “1 milyon 200 bin dolar yatırıldığı” yönünde iddialar var ama,TİB Başkanı da, TDK Başkanı da, bu “sus payı olarak ödenen rüşvetler”konusunda tek kelime etmiyor!..
Daha nice iddialar var, daha nice “rüşvet trafikleri” var ama, “iddiaların muhatapları” dut yemiş bülbül hesabı suskun!..
UMUT ORAN KONUŞTU AMA!
Pardon, “konuşanlar” da var!..
“Konuşanlar” ama, “iddialara cevap vermeyenler!”
Meselâ, Umut Oran...
Meselâ, Fuat Avni, CHP Milletvekili Umut Oran’a diyor ki: “Dinlemeleri, seçimlerde paylaşacağız... Siz de bunlar üzerinden prim yapacaksınız... O gerzek başkanına söyle, 17 Aralık’a dönmesin!”
Yani;
“Kılıçdaroğlu, 17 Aralık’ta olduğu gibi; yine eline-yüzüne bulaştırmasın!”
İşte bu iddiaya, “Hürriyet aracılığı” ile cevap veren Umut Oran demiş ki;
“Yolsuzlukların hesabını sorduğum için hedef haline getirildim!”
Peki, inanalım mı?..
Özellikle “Gezi Kalkışması” esnasında Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye yönelik; “Yakında hiçbiriniz sokağa çıkamayacaksınız!” diyen, “Hükümete darbe amaçlı kirli 17-25 Aralık operasyonları” sürecinde de; “Erdoğan Malezya’ya kaçacak!” diyerek, “tam bir Paralel ağzı” kullanan bu Umut Oran değil miydi?..
Şimdi kalkmış, diyor ki;
“Sözde şahsımı, gerçekte ise CHP’yi hedef alan ve hükümetin yolsuzluklarını, usulsüzlüklerini, yasaklarını, faşizmini unutturarak seçimlere girmeyi hedefleyen bu senaryoda her şey var. Bu ucuz iftirayı her kim senaryolaştırdıysa asla elimden kurtulamaz. Böylesi bir alçaklık çukurunda kendilerine seviye tespit edenleri bulundukları seviyede tutacağımdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.”
Peki, inanalım mı?..
Dün bunları yapan,
Bugün de yapmaz mı?..
Hele de, Umut Oran ise!..
NEREDE DOSYACI KEMAL?
Star ve Akşam’da yayınlanan haberler üzerine, dün Kılıçdaroğlu da konuşmuş!..
Demiş ki;
“Fuat Avni mesajlaşmaları ve kaset iddialarını okuyunca, ben de şaşkınlığa düşüyorum... Bu kadar büyük, bu kadar deli saçması şeyler nasıl uydurulabiliyor?..”
Bay Kılıçdaroğlu;
“Şaşırdım” diyor, “uydurma” diyor, “deli saçması” diyor, “iftira” diyor,“havuz medyası, yalan medyası oldu” diyor ama, maalesef “iddialara cevap” yok!..
İddialar, hayli ciddi.
Dolayısıyla, bu iddialar, “ayaküstü sorulara, ayak üstü verilen cevaplar”la geçiştirilemez.
“Dosyacı Kemal” olarak bildiğimiz Bay Kılıçdaroğlu’nun, yine bir “dosya”hazırlayıp, “belge”ler ve “rakam”larla cevap vermesi gerekmez miydi?..
Ama, yok!..
“Cevap vermek”yerine, “ironik bir üslûp”la diyor ki;
“Nerede bizim bu paralarımız... İsviçre bankalarında paralarımız varmış... Yaa, varsa bize haber versinler, hesap numarasını versinler, gidip bir an önce alalım... Gerçekten paraya ihtiyacımız var, seçimler de geliyor zaten.”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu açıklama “cevap” mıdır?..
Gösterirsin “belge”leri, açıklarsın “rakam”ları ve dersin ki;
“İşte kanıtlar!.. Gördüğünüz gibi ne hesabımız var, ne de o hesaplarda paramız!.. Hadi, aksini ispat edin!”
Oysa, Star ve Akşam, 4 gündür “çeşitli iddialar” atıyor ortaya... Bir“siyasi”nin, hele hele bir “Anamuhalefet Partisi”nin yapması gereken şey, bu iddiaları “belgeleri ile yalanlamak” değil midir?..
Bay Kılıçdaroğlu ne yapıyor;
“İddiaların ayrıntıları”na girmeden, “ayaküstü” konuşup, meseleyi “lâf kalabalığı” ile geçiştiriyor!..
Uzun lâfın kısası;
“İddia”lar hâlâ ortada!..
Hâlâ “cevap” bekliyor!..
BUNLAR “ALÇAKLIK” İSE!
İddialarla ilgili olarak “konuşan” ama “cevap vermeyen”lerden biri de,Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak’tı...
Dünkü “Okyanus Medyası”nda yer alan haberlere göre; “Hocaefendileri adına” konuşan Nurullah Albayrak demiş ki;
“İnsanların mahrem görüntülerini kaydetmek, şantaj yapmak ve bunları siyasi menfaat için kullanmak nasıl alçaklık ise, hiçbir delil olmadan masum insanlara bu suçu isnat etmek de aynı derecede alçaklıktır!”
Çok doğru bir tesbit...
Gerçekten de;
“Mahremiyet görüntüleri”ni kaydetmek ve bunlarla “şantaj” yapmak;
“Alçaklık”tır,
“Şerefsizlik”tir,
“Namussuzluk”tur,
“Hayvan oğlu hayvanlık”tır!..
Peki, ama, demezler mi Nurullah Bey’e;
“Bak şu konuşana!”
Ya da;
“Bunları sen mi söylüyorsun?”
Veya;
“Bu konuda ahkâm kesecek en son kişi, Nurullah Albayrak veya müvekkili Fethullah Gülen’dir!”
YA, ALÜFTE MESELESİ?!?
Hayır;
“İnsanların mahrem konuşmaları”nı kaydedip, “tape”leyen ve bunları Kılıçdaroğlu’nun eline tutuşturup, “tepe tepe kullanmasını” sağlayan“Paralel İhanet Çetesi”nin “montajlı şantajlar”ından bahsetmeyeceğim!..
Sadece soracağım;
O “tape”leri veya “Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantı”yı dinleyip, gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlatmak “alçaklık” değil miydi?..
Hatta, alçaklık ve şerefsizliğin ötesinde “ihanet” değil miydi?..
Hepsi bir yana da;
Şu “Alüfte” meselesini ne yapacağız?
Malûm; Fethullah Gülen, “neredeyse günde iki defa vaaz” verdiği günlerde, herkesin ilgisini çeken bir “olay”dan söz etmişti.
Demişti ki;
“Bana akşamüstü bir telefon geldi. Burada (Pensilvanya’da) akşamdı. Türkiye’de geceyarısıydı sanıyorum... Dediler ki; nefsine uyarak bir yerde bir alüfte (Hayat Kadını) ile buluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu söz konusu olabilir.
Türkiye’de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim... Kalk dedim; gece yarısı filan deme, evine koş git... Bu bir komplo meselesi ise şayet, günümüzde geldiği konuma gelemezdi.”
Söyleyin Nurullah Bey;
“Dinleme”leri, “tape”lemeleri ve “montajlama”ları geçtik; Fethullah Gülen’in bizzat müdahil olduğu bu “alüfte” olayı, “insanların mahremine girmek” değil midir?..
Fethullah Gülen Pensilvanya’da ne yapıyor?..
“Cemaate hocalık” mı,
Yoksa?!?!?..
BU DEDİKODULAR NEYİN NESİ?
Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak’a son bir soru soracağım...
Doğrudur; “İnsanların mahrem görüntülerini ve konuşmalarını dinlemek, onları kaydetmek ve bunu siyasî menfaat için kullanmak alçaklıktır!”
Peki, “dedikodu” yapmak ve bunu yaymak; İslâm dini tarafından “gıybet”kabul edilmemiş midir?.. “Gıybet” de, “ölü eti” yemiş gibi sayılıp, “haram”kılınmamış mıdır?..
Yani, “alçaklıktan da öte” bir suç!..
Peki, sorarım o zaman;
l “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen Hocaefendimizi arayarak özür dilemiş... Ama Hocaefendi kabul etmeyip, önce aklanıp gelmesini söylemiş” iftirasını yayan kimlerdir?.. “Abi”ler ve “Abla”lar mı, adına “Paralel” denilen “örgüt üyeleri” mi?..
Bir soru daha:
l “Hakan Fidan Pensilvanya’ya giderek Hocaefendi ile görüşmüş!.. Her şeyi anlatacağını ama kendisinin korunmasını istemiş!.. Hocaefendi de, Hakan Fidan’ı huzurundan kovmuş!” şeklinde; saçma sapan ve “akla ziyan”dedikodular yaymak “alçaklık” değil midir, “haram” değil midir?..
Son bir soru;
l “Tayyip Erdoğan’ın 45-50 günlük bir ömrü kaldı!.. Ölüp gidecek, her şey düzelecek!.. Parti, Abdullah Gül’ün eline geçecek!.. AK Partili birçok milletvekili, ailesiyle birlikte ülkeden kaçacak, herkes bizim haklı olduğumuzu görüp, bizden özür dileyecek” şeklinde aslı-astarı olmayan“fitne”ler yaymak, “alçaklığın dik âlâsı” değil midir?..
SIRA 1 NUMARA’YA GELECEK!
Bütün bu “dedikodu”lar, “gıybet” ve “fitne”ler “siyasî menfaat” için kullanılmıyor mu?.. Hem “yalan” söylemek, hem de bu yalanları tabana yayıp, “saf” insanları aldatmak; “alçaklık, şerefsizlik ve namussuzluk”değil midir?..
Star ve Akşam gazetelerinin haberlerine “alçaklık” deyip geçmek bir“kolaycılık”tır!.. Niye “ayrıntı”larına cevap vermiyorsunuz?.. Hepsine cevap verseniz bile, şu “alüfte” meselesini nasıl izah edeceksiniz?..
O da mı yalan?..
Hadi, ona da “alçaklık” deyin!..
Özetleyecek olursak;
4 gündür Türkiye’nin gündemine oturan“iddia”ların muhatapları, tek tek konuşmalı ama“lâfla geçiştirmek”yerine, “belgeli cevap” vermelidir!..
Ne yani;
“Kirli 17-25 Aralık Süreci”nde“medya”ya veCHP’ye servis edilen “montajlı tape”lerin hepsi “doğru”(!)ydu da, “Fuat Avni’nin yazışmaları” mı “yalan”oldu?..
Kim, ne derse desin;
“Takke düşmüş, kel görünmüştür!”
“Türkiye ve dünya imamları listeleri”nden sonra, “Fuat Avni’nin yazışmaları” da deşifre edildiğine göre, “1 numara”ya ulaşmak, çok yakın olsa gerek!..
Hadi, Kanada’ya bir-iki!..
********************************************************************
Bir kar yağdı, CHP’li Beylikdüzü Belediyesi çuvalladı!
“Televizyon”larda izlediniz, “gazete”lerde okudunuz... İstanbul, “son 28 yılın en yoğun kışı”nı yaşamış... Kar kalınlığı Çatalca’da 75 cm’ye kadar çıkmış...
Yine haberlere göre; “son 3 günlük kar yağışı”ndan en çok mağdur olanBeylikdüzü olmuş!..
“Mağduriyeti yaşayanlar”ın anlattığına göre; Beylikdüzü’nde “hiçbir çalışma” yapılmamış!.. “Ara yol”lar neyse de, insanlar “ana cadde”lere girememiş, “araç”larını caddelerde bırakıp, evlerine ulaşabilmek için; o“kar, tipi ve fırtına”da, dakikalarca yürümek zorunda kalmış!.. Ne“tuzlama” yapmış Beylikdüzü Belediyesi, ne de “kar küreme” işlemi... Denildiğine göre; CHP’li Başkan Ekrem İmamoğlu, oturmuş “sıcacık odası”na, “romantik” takılıp, “kar yağışı”nı seyretmiş!..
Beylikdüzü sakinleri şimdi diyorlarmış ki; “Ahh Yusuf Başkan ah... Senin kıymetini bilemedik, gittik İmamoğlu’na oy verdik!.. Ellerimiz kırılaydı da, CHP’ye oy vermeseydik!”
Peki, CHP’li Başkan Ekrem İmamoğlu’nun hiç mi “hizmet”i yok?..
Diyorlar ki; “Elbette var!.. İcraatlarını bilboardlarda ilân ediyor!.. Ya resim ve heykel kurslarını duyuruyor, ya da Laiklik ve Atatürkçülük konferanslarını!.. Bol bol panel ve konferans düzenliyor ama, ilçeye bir çivi çaktığı yok!.. İşte kar yağdı, yollarda kaldık!”
Ben; “Elim kırılaydı da oy vermeseydim” diyenler değil ama; “Yusuf Uzun’dan yemlenip de, Ekrem İmamoğlu’na oy verenler” ne düşünüyor, onu çok merak ediyorum!..
“İkiyüzlü sahtekârlar” hallerinden memnunlar mı acaba?.. Memnunlarsa, karda “kayak” yapsınlar!..
yeniakit