İntihar ve cinayete tek tedbir:İSLAM
Uzmanlara göre, intihar ve cinayetlerin sebebi; manevi ve ahlaki yıkım, din eğitimi eksikliği gibi olumsuzluklar ve dinin tavsiyelerinden uzaklaşmak
Son günlerde medyaya yansıyan vahşi cinayet ve intihar haberleri, Allah korkusundan yoksun, tüm değerlerini kaybetmiş, yüksek öğrenim görmüş ancak manevi morallerini kaybetmiş bir gençliğin içinde bulunduğu acı duruma işaret ederken, uzmanlara göre, intihar ve cinayetlerin sebebi; manevi ve ahlaki yıkım, din eğitimi eksikliği gibi olumsuzluklar ve dinin tavsiyelerinden uzaklaşmak.
Karıncayı bile incitmekten korkan ecdadımızla övündüğümüz günlerden, annesini bile kesecek kadar vahşileşen nesillerin haberlerini okuduğumuz günlere geldik! Vahşi kapitalizm, gelir dağılımındaki adaletsizlik, manevi ve ahlaki yıkım, din eğitimi eksikliği gibi olumsuzluklar, Türkiye'yi adeta bir sosyal patlamaya doğru sürüklüyor! Son günlerde medyaya yansıyan vahşi cinayet ve intihar haberleri, Allah korkusundan yoksun, tüm değerlerini kaybetmiş, yüksek öğrenim görmüş ancak manevi morallerini kaybetmiş bir gençliğin içinde bulunduğu acı duruma işaret ediyor.
DÜNYADA HER 40 SANİYEDE 1 KİŞİ İNTİHARDAN ÖLÜYOR
Türk toplumunun bir kısmının, geçmiş dönemlerde olağanüstü hal şartlarında yaşaması, kriz ve şiddet olaylarının getirdiği psikolojik, sosyal, ekonomik sorunlar büyüyerek yumak halini aldı ve bugün patlama noktasına geldi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), intiharları geleceğin sağlık sorunu olarak ilan etti. Dünyada her 40 saniyede 1 kişi intihar ederek ölürken, her 3 saniyede 1 kişi de intihar girişiminde bulunuyor.
UZMANLAR NE DİYOR
Türkiye'de ise her yıl 5-14 yaş arası 40-50 çocuk canına kıyıyor. İntihar vakalarında mevsimlerin de etkisi büyük! Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında intihar olaylarında ve buna paralel ebeveyn cinayetlerinde büyük artışlar yaşanıyor. İstatistiksel verilerde Mayıs ve Ağustos ayları en çok intihar edilen aylar olarak göze çarpıyor. Din uzmanları ise intiharın ve cinayetlerin en önemli sebebinin dinin tavsiyelerinden uzaklaşmak olduğunun altını önemle çiziyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İzzet Er, dinin tavsiyelerinin toplumda yaygınlaşmasıyla intiharların azalacağını vurgularken, Depresyon ve Panik Atak Merkezi (DEPAM) Uzmanı Psikiyatrist Dr. Nihat Kaya, cinnet geçirenlerin bir kısmının amacının geride kalanlara ders vermek olduğunu, Türk Psikologlar Derneği Genel Merkezi Sözcüsü ve Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Eskin de değerlerin bulanıklaştığını vurguluyorlar.
Geçtiğimiz ay Antalya Şehirlerarası Otobüs Terminali'nde eşinden ayrılarak annesinin yanına gelen ve daha sonra tekrar eşine dönmek isteyen kıza annesinin kurşun yağdırdığını televizyonlardan dehşetle izlemiştik. Bir değer tüyler ürpertici olay ise Adana'nın Ziyapaşa Mahallesi'nde yaşanmıştı. Cinnet geçiren emekli özel harekat polisi, gece yarısı ailesine karşı el bombalı kalaşnikoflu saldırı düzenlemiş, saldırıda 20 yaşındaki oğlu parçalanarak can verirken, 48 yaşındaki eşi Necmiye Yılmaz, 46 yaşındaki baldızı Hanife Avcı ve Hanife Avcı'nın 9 yaşındaki kızı Emine Avcı yaralanmıştı. Önceki gün de Bursa'da tartıştığı annesini önce bıçaklayan, boğarak öldürdükten sonra da satırla parçalara ayıran gencin tüyler ürperten cinayeti kanları dondurdu.
ASARAK İNTİHARLAR İLK SIRADA
Farklı yaş gruplarındaki intiharlarda intihar sebebi bakımından, cinsiyetler ve bölgeler dikkate alınarak Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2006 yılı intihar verilerine göre 2 bin 829 ölümlü intihar gerçekleşti. İntiharda ilk sırayı erkekler alıyor. 2006 yılında bin 782 erkek intihar ederken, kadınlarda bu rakam bin 47 olarak gerçekleşti. En çok intihar eden yaş grubu ise yüzde 27.50 ile 15-29 yaş grubu. 65-74 yaş grubu ise intihara en az teşebbüs eden grup oldu. İntihar etme şekline göre ise asarak intihar etme yüzde 45.35 ile başı çekiyor. 2006 verilerine göre bunalıma girip intihar eden toplam 2 bin 829 kişiden bin 283'ü asarak intihar etmeyi tercih etmiş. Kendini asarak intihar eden erkeklerin sayısı 872 iken bu rakam kadınlarda 411 oldu. İntihar sebeplerinde aile geçimsizliği ikinci sırada yer alıyor. Toplam 373 kişi, aile geçimsizliği sebebiyle intihar etmiş. Bu sebepten intiharda kadınlar 202 kişi ile başı çekiyor.
SİLAHLA İNTİHARDA ARTIŞ
Diğer yandan Türkiye'de 7 milyona yakın insanda da ruhsatlı veya ruhsatsız silah bulunuyor. Bu sebeple insanlar sorunlarından kaçıp çözümü intiharda arıyorlar. İntiharda silah yolunu seçenlerin oranı da bir hayli yüksek. 2000 yılında ateşli silah kullanarak intiharda ölümlü sayı 410 iken, 2006 verilerine göre bu rakam 530'u erkek, 137'si kadın olmak üzere toplam 667 kişiye ulaşmış. İntihar etmede pek rağbet görmeyen yöntemlerin başında yakarak intihar etme geliyor. 2006 yılında yakarak intihar edenlerin sayısı ise sadece 9. Pek tercih edilmeyen yöntemlerin ikinci sırasında da doğalgaz, tüpgaz kullanarak ve tren veya başka motorlu aracın altına atlayarak intihar geliyor. İntihar vakalarında hastalık sebebi de ilk sırada yer alıyor. Verilere göre hastalık nedeniyle daha çok 25-34 yaş grubu erkek ve kadınlar intihar yolunu seçiyor. 2006 yılında hastalık yüzünden intihar edenlerin sayısının toplamı ise 512. Ticari başarısızlıktan intihar edenlerin oranı yüzde 1.98. 2006 yılında borç ödeyememe ve işlerinin bozukluğu sebebiyle toplam 56 kişi intihar ederek hayatına son vermiş. Geçim zorluğundan intiharda ise 215 kişi hayatını kaybederken, 193'ünün erkeklerden oluşması da dikkat çekici. İstediği ile evlenememe ve hissi ilişki sebebiyle intihar edenlerin toplam sayısı 154 iken, öğrenim başarısızlığından intihar eden gençlerin sayısı ise 33.
15-29 YAŞ GRUBU İNTİHARA MEYİLLİ
Yaş gruplarına bakıldığında intihar ederek hayatını kaybeden 2 bin 829 kişiden bin 107'si 15-29 yaş grubunda. Bu yaş grubu, daha çok hastalık ve aile geçimsizliği sebebiyle intihar yolunu seçiyor. Aile geçimsizliğinden intiharda ise başı kızlar çekiyor.
'DİNİMİZİN TAVSİYELERİNDEN UZAKLAŞMAMALIYIZ'
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. İzzet Er; "Sosyal problemleri tek faktöre bağlamak doğru olmaz. İntihar hadisesinin temeline bakmak lazım. Bir problem karşısında acziyete düşmüş olan insanın hayatına son vermesidir. Niye insanlar teşebbüs ediyor, onu intihara iten sebep nedir? Üzerinde durulması lazım. Göçler, hızlı şehirleşme geleneksel toplum yapısından uzaklaşma, değerlerde dejenerasyon oluşturuyor. İnsanlar problemlerde kendisini yalnız hissediyorlar. Şehirleşmiş toplumda bunu bulamıyor, tek başına üstesinden gelemiyorlar. Böylece hayatına son veriyorlar. Dinin esas rolü mensuplarına sosyal sorumluluk şuurunu aşılamasıdır. Bu da kendisi dışındaki Müslüman kardeşlerinin problemleri ile ilgilenmesidir, sıkıntısını gidermesidir, sevincine ortak olmasıdır. Sevinç paylaşılarak acılar azalır. Zaten dinimiz 'bir Müslüman zora düştüğünde onu sıkıntı içerisinde bırakmayınız, aç ise doyurunuz, kederli ise kederini gidermeye çalışınız' der. 'Çok müzmin hastalığa yakalanmışsa onu ziyaret ediniz, dua ediniz' gibi dinimizin emirleri, tavsiyeleri vardır. İşte dinimizin bu tavsiyeleri toplumda yaygınlaştıkça insan kendisini yalnız hissetmeyecektir ve hayatına da kıymayacaktır. Dinimizde aile bağlarını kuvvetlendirici telkinler vardır. Aile bağı kuvvetli olan toplumlarda bu tür hadiselerin oranları çok düşüktür. Bildiğim kadarıyla Protestan toplumunda intihar hadisesi Katolik ve İslam ülkelerine göre çok fazladır. En az olanı İslam ülkeleridir. Özellikle bizim milli ve dini değerlerimiz bu konuda önemli ölçüde kenetleşmeyi sağlayıcı prensiplere sahiptir. Bunları yaşattığımız takdirde bu tür hadiselerin önemli ölçüde azalacağını tahmin etmek zor değildir" diye konuştu.
TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ GENEL MERKEZİ SÖZCÜSÜ PROF. DR. MEHMET ESKİN: DEĞERLER BULANIKLAŞIYOR
"Kuşkusuz intihar ve beraberindeki ebeveyn cinayetleri tek başına değil, çok etmenli bir olay. Bu olayların oluş nedenini bir sürü etmenlerde düşünmek lazım. İnsan dediğimiz yaratık mutlak varlık değil. Biyolojisinde mutlaklık vardır. Ama kültürel boyutuyla bu özelliğini kaybeder. Onu farklı davranmaya iten sistemler vardır. Ekonomik olaylar, değer yargılarını kafasının içinde dönenleri kültür belirler. Mesela adam eşini aldatıyor. Eşi ondan ayrılıyor. 'Bana bunu nasıl yaparsın' diye düşünüyor. Bunu eşinin düşünmesi gerekirken adam düşünüyor. Bu tuhaf bir zıtlık. Kendisinin yaptığını görmeyip eşinin onu terk etmesine odaklanıyor. Cinnetin basamağı burada başlıyor. Öfkeye kapılarak eylemi gerçekleştiriyor. Olayın kültür içerisindeki erkek-kadın pozisyonuna da bakmak lazım. Şiddet olaylarının neredeyse tamamı erkeklerden çıkıyor. Bizim asıl burada sorgulamamız gereken erkekler. Neden böyle davranıyorlar? Kendilerinde bir hak görüyorlar. Bu hakkı görmeseler öfkelenmeyecekler. Öfke duygusuyla üzüntü birbirinden farklı ama erkek üzüntü duyuyor. 'Ben yaparım, sevgili de bulurum' mantığı ile hareket ediyor. Toplumumuz tamamen erkeklerin egemen olduğu bir toplum. Burada bir eşitsizlik sözkonusu. Toplumumuzda kendini sorgulamak diye bir şey maalesef yok. Genel olarak insanların kendisini sorgulaması lazım. Bu da ilk olarak çocuk yetiştirmeyle başlar. Toplumumuz neyin yanlış, neyin doğru olduğunu seçemiyor. İnsanların doğruları yok artık. Gündelik hayatta doğrular çok bulanıklaştı. Eğitim sistemimiz ezberci sisteme dönüştü. Kitle iletişim araçları, bilgi edinme ortadan kalktı. Bunların üzerine bir de gelir adaletsizliğini eklerseniz, değerlerin yok olmaya başladığını görürsünüz. Bu değerler bulanıklaşınca insanların kafasındaki değerler de bulanıklaşıyor. Ruhsal dengede bozulmalar görülüyor. Neticede çocuk ya da karısını öldürebiliyor. Bir kere ebeveynler aile içerisinde çocuklarına kuralları koymuyorlar. 'Benim çocuğum her şeyi yapar, ne yapsa yeridir' mantığıyla hareket ederek kuralları önce kendisi çiğniyor ve sonra kuralsız bir toplum oluyoruz. Bu durumlarda insanları takip edecek değerler silsilesi bulanıklaşıyor. İnsanlarımız son derece ürkekleşiyor ve kendine güveni azalıyor. Bunu da 'ben her şeyim' mantığı ile telafi ediyor. 'Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?' gibi yargılarla kendini değerli görerek güvensizliğini telafi ediyor aslında."
Karıncayı bile incitmekten korkan ecdadımızla övündüğümüz günlerden, annesini bile kesecek kadar vahşileşen nesillerin haberlerini okuduğumuz günlere geldik! Vahşi kapitalizm, gelir dağılımındaki adaletsizlik, manevi ve ahlaki yıkım, din eğitimi eksikliği gibi olumsuzluklar, Türkiye'yi adeta bir sosyal patlamaya doğru sürüklüyor! Son günlerde medyaya yansıyan vahşi cinayet ve intihar haberleri, Allah korkusundan yoksun, tüm değerlerini kaybetmiş, yüksek öğrenim görmüş ancak manevi morallerini kaybetmiş bir gençliğin içinde bulunduğu acı duruma işaret ediyor.
DÜNYADA HER 40 SANİYEDE 1 KİŞİ İNTİHARDAN ÖLÜYOR
Türk toplumunun bir kısmının, geçmiş dönemlerde olağanüstü hal şartlarında yaşaması, kriz ve şiddet olaylarının getirdiği psikolojik, sosyal, ekonomik sorunlar büyüyerek yumak halini aldı ve bugün patlama noktasına geldi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), intiharları geleceğin sağlık sorunu olarak ilan etti. Dünyada her 40 saniyede 1 kişi intihar ederek ölürken, her 3 saniyede 1 kişi de intihar girişiminde bulunuyor.
UZMANLAR NE DİYOR
Türkiye'de ise her yıl 5-14 yaş arası 40-50 çocuk canına kıyıyor. İntihar vakalarında mevsimlerin de etkisi büyük! Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında intihar olaylarında ve buna paralel ebeveyn cinayetlerinde büyük artışlar yaşanıyor. İstatistiksel verilerde Mayıs ve Ağustos ayları en çok intihar edilen aylar olarak göze çarpıyor. Din uzmanları ise intiharın ve cinayetlerin en önemli sebebinin dinin tavsiyelerinden uzaklaşmak olduğunun altını önemle çiziyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İzzet Er, dinin tavsiyelerinin toplumda yaygınlaşmasıyla intiharların azalacağını vurgularken, Depresyon ve Panik Atak Merkezi (DEPAM) Uzmanı Psikiyatrist Dr. Nihat Kaya, cinnet geçirenlerin bir kısmının amacının geride kalanlara ders vermek olduğunu, Türk Psikologlar Derneği Genel Merkezi Sözcüsü ve Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Eskin de değerlerin bulanıklaştığını vurguluyorlar.
Geçtiğimiz ay Antalya Şehirlerarası Otobüs Terminali'nde eşinden ayrılarak annesinin yanına gelen ve daha sonra tekrar eşine dönmek isteyen kıza annesinin kurşun yağdırdığını televizyonlardan dehşetle izlemiştik. Bir değer tüyler ürpertici olay ise Adana'nın Ziyapaşa Mahallesi'nde yaşanmıştı. Cinnet geçiren emekli özel harekat polisi, gece yarısı ailesine karşı el bombalı kalaşnikoflu saldırı düzenlemiş, saldırıda 20 yaşındaki oğlu parçalanarak can verirken, 48 yaşındaki eşi Necmiye Yılmaz, 46 yaşındaki baldızı Hanife Avcı ve Hanife Avcı'nın 9 yaşındaki kızı Emine Avcı yaralanmıştı. Önceki gün de Bursa'da tartıştığı annesini önce bıçaklayan, boğarak öldürdükten sonra da satırla parçalara ayıran gencin tüyler ürperten cinayeti kanları dondurdu.
ASARAK İNTİHARLAR İLK SIRADA
Farklı yaş gruplarındaki intiharlarda intihar sebebi bakımından, cinsiyetler ve bölgeler dikkate alınarak Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2006 yılı intihar verilerine göre 2 bin 829 ölümlü intihar gerçekleşti. İntiharda ilk sırayı erkekler alıyor. 2006 yılında bin 782 erkek intihar ederken, kadınlarda bu rakam bin 47 olarak gerçekleşti. En çok intihar eden yaş grubu ise yüzde 27.50 ile 15-29 yaş grubu. 65-74 yaş grubu ise intihara en az teşebbüs eden grup oldu. İntihar etme şekline göre ise asarak intihar etme yüzde 45.35 ile başı çekiyor. 2006 verilerine göre bunalıma girip intihar eden toplam 2 bin 829 kişiden bin 283'ü asarak intihar etmeyi tercih etmiş. Kendini asarak intihar eden erkeklerin sayısı 872 iken bu rakam kadınlarda 411 oldu. İntihar sebeplerinde aile geçimsizliği ikinci sırada yer alıyor. Toplam 373 kişi, aile geçimsizliği sebebiyle intihar etmiş. Bu sebepten intiharda kadınlar 202 kişi ile başı çekiyor.
SİLAHLA İNTİHARDA ARTIŞ
Diğer yandan Türkiye'de 7 milyona yakın insanda da ruhsatlı veya ruhsatsız silah bulunuyor. Bu sebeple insanlar sorunlarından kaçıp çözümü intiharda arıyorlar. İntiharda silah yolunu seçenlerin oranı da bir hayli yüksek. 2000 yılında ateşli silah kullanarak intiharda ölümlü sayı 410 iken, 2006 verilerine göre bu rakam 530'u erkek, 137'si kadın olmak üzere toplam 667 kişiye ulaşmış. İntihar etmede pek rağbet görmeyen yöntemlerin başında yakarak intihar etme geliyor. 2006 yılında yakarak intihar edenlerin sayısı ise sadece 9. Pek tercih edilmeyen yöntemlerin ikinci sırasında da doğalgaz, tüpgaz kullanarak ve tren veya başka motorlu aracın altına atlayarak intihar geliyor. İntihar vakalarında hastalık sebebi de ilk sırada yer alıyor. Verilere göre hastalık nedeniyle daha çok 25-34 yaş grubu erkek ve kadınlar intihar yolunu seçiyor. 2006 yılında hastalık yüzünden intihar edenlerin sayısının toplamı ise 512. Ticari başarısızlıktan intihar edenlerin oranı yüzde 1.98. 2006 yılında borç ödeyememe ve işlerinin bozukluğu sebebiyle toplam 56 kişi intihar ederek hayatına son vermiş. Geçim zorluğundan intiharda ise 215 kişi hayatını kaybederken, 193'ünün erkeklerden oluşması da dikkat çekici. İstediği ile evlenememe ve hissi ilişki sebebiyle intihar edenlerin toplam sayısı 154 iken, öğrenim başarısızlığından intihar eden gençlerin sayısı ise 33.
15-29 YAŞ GRUBU İNTİHARA MEYİLLİ
Yaş gruplarına bakıldığında intihar ederek hayatını kaybeden 2 bin 829 kişiden bin 107'si 15-29 yaş grubunda. Bu yaş grubu, daha çok hastalık ve aile geçimsizliği sebebiyle intihar yolunu seçiyor. Aile geçimsizliğinden intiharda ise başı kızlar çekiyor.
'DİNİMİZİN TAVSİYELERİNDEN UZAKLAŞMAMALIYIZ'
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. İzzet Er; "Sosyal problemleri tek faktöre bağlamak doğru olmaz. İntihar hadisesinin temeline bakmak lazım. Bir problem karşısında acziyete düşmüş olan insanın hayatına son vermesidir. Niye insanlar teşebbüs ediyor, onu intihara iten sebep nedir? Üzerinde durulması lazım. Göçler, hızlı şehirleşme geleneksel toplum yapısından uzaklaşma, değerlerde dejenerasyon oluşturuyor. İnsanlar problemlerde kendisini yalnız hissediyorlar. Şehirleşmiş toplumda bunu bulamıyor, tek başına üstesinden gelemiyorlar. Böylece hayatına son veriyorlar. Dinin esas rolü mensuplarına sosyal sorumluluk şuurunu aşılamasıdır. Bu da kendisi dışındaki Müslüman kardeşlerinin problemleri ile ilgilenmesidir, sıkıntısını gidermesidir, sevincine ortak olmasıdır. Sevinç paylaşılarak acılar azalır. Zaten dinimiz 'bir Müslüman zora düştüğünde onu sıkıntı içerisinde bırakmayınız, aç ise doyurunuz, kederli ise kederini gidermeye çalışınız' der. 'Çok müzmin hastalığa yakalanmışsa onu ziyaret ediniz, dua ediniz' gibi dinimizin emirleri, tavsiyeleri vardır. İşte dinimizin bu tavsiyeleri toplumda yaygınlaştıkça insan kendisini yalnız hissetmeyecektir ve hayatına da kıymayacaktır. Dinimizde aile bağlarını kuvvetlendirici telkinler vardır. Aile bağı kuvvetli olan toplumlarda bu tür hadiselerin oranları çok düşüktür. Bildiğim kadarıyla Protestan toplumunda intihar hadisesi Katolik ve İslam ülkelerine göre çok fazladır. En az olanı İslam ülkeleridir. Özellikle bizim milli ve dini değerlerimiz bu konuda önemli ölçüde kenetleşmeyi sağlayıcı prensiplere sahiptir. Bunları yaşattığımız takdirde bu tür hadiselerin önemli ölçüde azalacağını tahmin etmek zor değildir" diye konuştu.
TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ GENEL MERKEZİ SÖZCÜSÜ PROF. DR. MEHMET ESKİN: DEĞERLER BULANIKLAŞIYOR
"Kuşkusuz intihar ve beraberindeki ebeveyn cinayetleri tek başına değil, çok etmenli bir olay. Bu olayların oluş nedenini bir sürü etmenlerde düşünmek lazım. İnsan dediğimiz yaratık mutlak varlık değil. Biyolojisinde mutlaklık vardır. Ama kültürel boyutuyla bu özelliğini kaybeder. Onu farklı davranmaya iten sistemler vardır. Ekonomik olaylar, değer yargılarını kafasının içinde dönenleri kültür belirler. Mesela adam eşini aldatıyor. Eşi ondan ayrılıyor. 'Bana bunu nasıl yaparsın' diye düşünüyor. Bunu eşinin düşünmesi gerekirken adam düşünüyor. Bu tuhaf bir zıtlık. Kendisinin yaptığını görmeyip eşinin onu terk etmesine odaklanıyor. Cinnetin basamağı burada başlıyor. Öfkeye kapılarak eylemi gerçekleştiriyor. Olayın kültür içerisindeki erkek-kadın pozisyonuna da bakmak lazım. Şiddet olaylarının neredeyse tamamı erkeklerden çıkıyor. Bizim asıl burada sorgulamamız gereken erkekler. Neden böyle davranıyorlar? Kendilerinde bir hak görüyorlar. Bu hakkı görmeseler öfkelenmeyecekler. Öfke duygusuyla üzüntü birbirinden farklı ama erkek üzüntü duyuyor. 'Ben yaparım, sevgili de bulurum' mantığı ile hareket ediyor. Toplumumuz tamamen erkeklerin egemen olduğu bir toplum. Burada bir eşitsizlik sözkonusu. Toplumumuzda kendini sorgulamak diye bir şey maalesef yok. Genel olarak insanların kendisini sorgulaması lazım. Bu da ilk olarak çocuk yetiştirmeyle başlar. Toplumumuz neyin yanlış, neyin doğru olduğunu seçemiyor. İnsanların doğruları yok artık. Gündelik hayatta doğrular çok bulanıklaştı. Eğitim sistemimiz ezberci sisteme dönüştü. Kitle iletişim araçları, bilgi edinme ortadan kalktı. Bunların üzerine bir de gelir adaletsizliğini eklerseniz, değerlerin yok olmaya başladığını görürsünüz. Bu değerler bulanıklaşınca insanların kafasındaki değerler de bulanıklaşıyor. Ruhsal dengede bozulmalar görülüyor. Neticede çocuk ya da karısını öldürebiliyor. Bir kere ebeveynler aile içerisinde çocuklarına kuralları koymuyorlar. 'Benim çocuğum her şeyi yapar, ne yapsa yeridir' mantığıyla hareket ederek kuralları önce kendisi çiğniyor ve sonra kuralsız bir toplum oluyoruz. Bu durumlarda insanları takip edecek değerler silsilesi bulanıklaşıyor. İnsanlarımız son derece ürkekleşiyor ve kendine güveni azalıyor. Bunu da 'ben her şeyim' mantığı ile telafi ediyor. 'Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?' gibi yargılarla kendini değerli görerek güvensizliğini telafi ediyor aslında."