"İslam Alemine Atom Bombası Atalım"
Batı'nın İslam korkusu ve düşmalığı akıl almaz boyutlarda
Bugünlerde Amerika'da İslam konusu çok işleniyor. Hatta bir Kitap, korkunun boyutlarını o denli büyütmüş ki, sanki tüm İslam âlemi terörist olmuş sanırsınız...
Yaman Törüner'in köşe yazısı
Bugünlerde Amerika'da İslam konusu çok işleniyor. Lee Harris de Radikal İslamın Batı'ya Tehdidi (Radical Islam's Threat to the West-The Suicide of Reason) isimli, bu konuyu işleyen bir kitap yazmış.
Kitap, tehlikeyi o denli büyütmüş ki, sanki tüm İslam âlemi terörist olmuş sanırsınız. Hatta, kendisinin taraftar olmadığını belirtmesine rağmen, bazı Amerikalıların tüm İslam âlemini atom bombalarıyla yok etmeye kadar varan istekleri olduğundan bahsediyor.
Kitap, Haçlılar, Naziler ve radikal İslamın aynı gerekçelerle hareket ettiğini, ancak, radikal İslamın Batı için çok büyük bir tehdit olduğunu savunuyor. Yazara göre, Batı bu soruna bir çare bulamazsa, "orman kanunu" her yere hâkim olacak.
Kitapta konu edilen bazı ilginç noktalar şöyle:
Batı'nın vazgeçilmez değerleri, "hoşgörü", "liberalizm" ve "uygulama gerekçesinin bulunması"dır. İslam toplumlarının "kaçınılmaz modernleşmesi"ni beklerken, Batı bu değerlerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Vietnam Savaşı sırasında kendilerini yakan Budist rahiplerin, Japon kamikaze pilotlarının ve radikal İslamın canlı bombalarının bu eylemler için kendilerini nasıl hazırladıkları, fakirlikle ve demokrasi eksikliğiyle açıklanamaz.
Osmanlı'da padişahın kardeşlerini öldürtmesi normal karşılanırdı. Bu, belki de Darwin'in "Güçlü ayakta kalır" teorisinin bir uygulaması. Ama, barışın ve istikrarın sağlanması, bazen rakiplerin yok edilmesini gerektiriyor. Batı'nın buradan çıkaracağı dersler var.
Laik eğitim konusuna dikkat
Osmanlı, "devşirme" sayesinde, düşmanı olabilecek milletlerden aldığı gençlerin beynini yıkayıp gerektiğinde onları kendi milletlerine karşı savaştırabilmişti. Ancak ilginç olan, Batı'da yerleşip çalışan, hatta vatandaş olan ve bir anlamda devşirilmiş sayılan yabancıların, nasıl olup da, zamanla "Batı değerleri"ni kabul etmeden, çoğunun kendi dar çevrelerinde yaşayıp kültürlerini sürdürebilmeleri. Batı, Müslümanları kendine benzeteceğine, zamanla kendisi onlara tavizler verdi.
Olayların nedenini sorgulamama ve eleştiriye katlanamama, fanatizmin başlangıcıdır. Sorgulamadan inanmak ve körü körüne denileni yapmak, fanatizmin ruhunda var. Din, kaçınılmaz olarak içinde fanatizmi besleyen değerler taşıyor. Sadece, "laik eğitim" fanatizmden kaçınmayı sağlayan bir kapı olabilir.
İslamdaki "cihat" fikrine karşı, Batı'nın hiçbir silahı kalmamış durumda. Halbuki, "cihat" İslamın temel mesajlarına karşı. "Cihat" kişilerin, kendilerini değil, toplumu koruma adına gerçekleştirdiği bir eylem. Amaç, güç kazanmak değil de, İslamı yaymak olunca, Batı'nın, olan biteni anlayabilmesi güçleşiyor.
Radikal İslamın temel derdi, İslami düzeni elden geldiğince yerleştirmektir. Bunun için, gereğinde demokrasi kullanılır. Hitler de demokratik usullerle seçilmişti. Hedefe ulaşmak adına yapılan her şey mubahtır. Öldürmek ve ölmek dahil.
Batı'nın yok olmamak için, İslamın koyduğu "orman kanunu"na göre savaşması lazım. Bu nüfus artışıyla, Müslümanların modernleşmesini beklemek hata. Geri kalmayı ve "orman kanunu" ile yaşamayı onlar seçtiler. Osmanlılar, tüfek kullanmayı bilmeyen Memluklara karşı tüfekle savaştıkları için, hiçbir zaman kınanmadılar. Batı da aynısını yapmalı.
[email protected]
(Milliyet)