İslam Devrimi karşıtlarının Devrim ve İmam Humeyni ile ilgili itirafları
İslam Devrimi karşıtlarının (Süruş, Beni Sadr, Muhacirani, Zahidi) Devrim ve İmam Humeyni ile ilgili itirafları
Süruş: Humeyni, bu ülkenin bugüne kadar gördüğü en bilgili liderdi. Hahamenişler döneminden bugüne kadar hiç kimse ilmi açıdan onun ayağına yetişemez. Neden? Çünkü o, birinci derece bir fakihti, irfan da okumuştu felsefe de!
“İslam Cumhuriyeti'nin hiçbir ciddi ve saygıdeğer alternatifi yoktur.” Bu, bir zamanlar İran'da çeşitli görevler üstlenmiş, daha sonra ise muhalif olarak Batılı ülkelerde yaşamayı tercih etmiş kişilerin ortak görüşü.
Dünyanın diğer tarafında İslam Cumhuriyeti'ne ve bunun oluşumunu sağlayan halkın iradesine karşı mücadele etmek için bir araya gelen bu insanlar, binlerce sebep yüzünden de kendi aralarında görüş ayrılıklarına sahipler. Bunlardan en önemlisi de İslam Cumhuriyeti'ne alternatiflerinin olmaması. Bu durum onların konuşmalarına ve açıklamalarına da yansıyor.
Bazı Devrim karşıtlarının konuşmalarına bakıldığında onların şu üç konuyu itiraf ettikleri görülüyor: Birincisi, Devrim liderlerinin yani İmam Humeyni ile Ayetullah Hamenei'nin ellerinin temiz olduğu, ikincisi İran'ın Devrim öncesine kıyasla olağanüstü ölçüde ilerlemiş olduğu, sonuncusu ise bu nizamın alternatifinin bulunmadığı ve rejimi devirecekleri iddiasında olanların da sefahat ve zayıflık içinde olduğudur.
Muhammed Rıza Pehlevi'nin damadının İslam Cumhuriyeti'nin hizmetlerine duyduğu saygı
Muhammed Rıza Pehlevi'nin damadı, beş yıl dışişleri bakanlığı yapan ve Pehlevilerin Amerika'daki son büyükelçisi Erdeşir Zahidi, İslam Devrimi'nin 40. Yıldönümü dolayısıyla Russia Today televizyonuna demeç verdi. Zahidi, İran'ın bugünkü durumu ve geçen 40 yıl içinde sağladığı ilerlemeler konusunda şunları söyledi:
“Bugünkü İran, 40 yıl öncekinden farklıdır. İran'ın bugün 83 milyon nüfusu var. Bugün İran halkının yüzde 60'ı tahsillidir. İran içindeki 40 milyon kişi, çeşitli alanlarda tahsil görmüştür ve geleceğin liderleridir. Şu an size bahsettiğim bu 83 milyonluk nüfustan 30 milyonu, çalışıyor. Kimi doktordur, kimi başhekimdir, kimi üniversite hocasıdır veya başka bir iş yapmaktadır. Bu 30 milyonun üçte ikisi kadındır, tahsilli kadın. Ben bu durumla iftihar ediyorum. Bu benim ülkem, bunlar, son 40 yılda olmuştur.”
Zahidi, İran'ın Devrim'den sonra sağladığı ilerlemeleri sayıp bitirdikten sonra, İslam Cumhuriyeti'nin muhaliflerini yabancı ülkelerin paralarıyla nefes alan “hain” ve “yozlaşmış” kişiler olarak niteledi. O, hiçbir halk desteği bulunmayan İran muhaliflerine alaycı bir şekilde askeri güçlerle İran jetlerine mi hâkim olacaksınız diye sordu.
O, söyleşisinde Amerika'nın ve muhalif grupların İran İslam Cumhuriyeti'ni devirmeye yönelik çabalarını “faydasız” diye niteledi ve “birçok rejim karşıtı grup, yabancılardan para alıyor ve kendi halkına karşı çalışıyor” dedi.
Zahidi, şöyle devam etti: “Birleşik Devletler, rejimi devirme peşinde, o da (Rıza Pehlevi) alternatiflerden biri. Bu, sadece hoş bir hayal… O, elbette benim oğlum gibidir; ama ben tüm muhalifler için söylüyorum: Onlar paralarını nereden alıyorlar? Onları kimler destekliyor? Kendileriyle birlikte ne kadar askeri güçleri var? İran'a bu kadar kolay gidilemez. İran'ın bugün ordusu var, polisi var, bizim sahip olduğumuz her şeyi var. Nasıl gidecekler? Özel bir uçak mı onları götürecek?...”
Zahidi, son olarak şunları söyledi: “Bunlar sadece ham bir hayal, ben bunları dikkate almıyorum. Çünkü onların çoğunun yozlaşmış kişiler olduğunu biliyorum. Kendi halklarına karşı yabancılardan para alıyorlar. Ben onları hain olarak görüyorum.”
Muhacirani'nin acı itirafı
Birkaç yıl önce İran İslam Cumhuriyeti karşıtı birkaç sitenin de yöneticiliğini yapan Londra'daki İslam Devrimi karşıtı grupların düşünce kuruluşu yetkilisi, sorulu cevaplı bir toplantıda iki gerçekliği itiraf etti.
Ataullah Muhacirani, Mısır'da halk protestolarının zirvede olduğu günlerde İngiltere'deki bir üniversitede devrim karşıtı grupların kendi medyalarında İran'daki durumla Mısır'daki durumu birbirine benzeten analizlerini reddederek bunu o şahısların bir kuruntusu olarak niteledi.
Reformcu hükümetin (Hatemi hükümeti) kültür bakanı olan ve 2009 yılındaki fitnede de halkın seçimine karşı tavır takınan Muhacirani, İran İslam Cumhuriyeti'nin bağımsız olduğunu vurguladıktan sonra Devrim Lideri'nin hayatında değil bir siyah nokta, kendisinin ve çocuklarının ekonomik yolsuzlukla ilgili tek bir gri nokta bile bulunmadığını söyledi: “Ben Ayetullah Hamenei'yi çok iyi tanıyorum. Kendisinin ve akrabalarının ekonomi karnelerinde değil bir siyah nokta, tek bir gri nokta bile bulmak mümkün değildir.”
Beni Sadr da anladı
Halkın ideallerine ihanet ettiği için azledilen ve yurt dışına kaçan İran İslam Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Beni Sadr, son dönemlerde katıldığı bir toplantıda yurtdışındaki muhaliflerin düzeysizliğini ve içeriksizliğini itiraf etti.
Şu an Fransa'da yaşamakta olan Beni Sadr, 9 Şubat 2019'da bir söyleşi sırasında Rıza Pehlevi'ye şiddetle saldırdı. Yabancı medyanın yurt dışında Rıza Pehlevi etrafında bir muhalefet yaratmaya çalıştığı bir dönemde o “Sayın Rıza Pehlevi, baban ve büyük baban ne fayda gördü de sen de yabancılara sarıldın?” diye soruyordu.
Beni Sadr, muhaliflerin yabancılara dayanmaması gerektiğine ve halkın onlara ilgisizliğine değinerek şöyle dedi:
“İran toplumu kendi kaderinin sorumlusu olarak kendisini tanımalıdır. ‘Siz halk hiçbir role sahip değilsiniz, sadece seçkinlerin elinde araçsınız' şeklindeki bu yalan propagandaya artık son verilmelidir. Şu an 40 yıl geçti ve bakın bu 40 yılda bu siyasi gruplardan hangisinin muhatabı halktır? Hepsinin muhatabı ya Amerika Birleşik Devletleridir veya rejimdir; sanki bu halk yokmuş gibi. Beyefendi gitti Amerikan Kongresinde Demokrat ve Cumhuriyetçi temsilcilerle İran halkını desteklemek için alınacak tedbirlerle ilgili olarak görüşmeler yaptı. Siz İran halkıyla konuşmuyorsunuz, gidip Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörlerle İran hakkında ne yapmak gerekir, İran'da ne olması gerekir diye konuşuyorsunuz.
Eğer bir millet kendini idare etmeye layık değilse ben neden yabancıların sultasının oyuncağı olayım? Ben liyakat kazanacak bir halkın peşinde olmalıyım. Ama bana göre bağımsızlığa ve özgürlüğe layık olmayan sıradan İran halkı değil, kendilerini yabancılara bırakmış olan İran'ın emir kulu aydınlarının bir kısmıdır.”
O, bir zamanlar kendi yandaşı olan terörist Recevi grubunu da nasipsiz bırakmadı: “O beyefendiye (Recevi) dedim ki Bağdat'a gitme, gidiyorsun ve barış yanlısı oluyorsun. Gitti ve Saddam iflas etti, ondan sonra her yabancıya emir kulu oldular. Biz yüzde yüz bağımsızlık hassasiyetine sahip olmalıyız. Vallahi şunu kesinlikle emin bir şekilde söylüyorum: İran'ın ulusal hayatı tehlikededir.”
Süruş itiraf ediyor
Abdulkerim Süruş diye tanınan Hüseyin Hac Ferecullah Debbağ, İslam Cumhuriyeti'ne karşı liberal muhalefetin düşünsel liderliğini yapıyordu. O, yıllar önce İran'dan ayrıldı ve Amerika'ya sığınarak teorilerini yayıyor. Ulema tarafından sert eleştirilen ve İslam'ın açık ilkeleriyle çelişen teorileri, 1990'lı yıllarda çok tartışılmıştı.
O, son konuşmalarında İslam Cumhuriyeti'ne insafsız saldırılarda bulunmuştu; ama bununla birlikte önemli bir gerçekliğe işaret etmeden de geçememişti. Bu, Devrim karşıtlarına çok zor gelen ve onların kaygılanmasına neden olan bir gerçekliktir.
Süruş, Kaliforniya'da (mekân belli değil) yakınlarda yaptığı İmam Humeyni'yi anlatan bir konuşmasında onu Hahamenişlerden bugüne kadar eşsiz bir lider olarak andı. O, İmam'ın bazı özelliklerini saydı; Kur'an ve nübüvvetten Şiilik ve velayet-i fakihe kadar birçok şeyi sorgulayan Suruş'un ağzından çıkan bu itiraflar oldukça düşündürücüydü.
“Eğer şimdi sizi Şah ile Humeyni Bey arasında tercihte bıraksalar hangisini tercih edersiniz? Farz edin ki başka seçme şansınız yok ya Şahı ya da Humeyni Bey'i seçeceksiniz. Ben yüzde yüz Humeyni Bey'i tercih ederim.
Çünkü Humeyni Bey, İran tarihinde şimdiye kadar ortaya çıkmış en halkçı liderdi. Onun geldiğinde nasıl karşılandığına ve öldüğünde nasıl uğurlandığına bakmanız yeter. Biz İran tarihinde halkın kalbinde bu kadar yer edinmiş başka bir lider görmedik. Değil Şah, Şahın babası da böyle bir halk desteğini rüyasında bile göremez.
Her halükarda halk, bir şey görmüştü ve gösterdiği bir aşktı. Onda gördükleri bir şeyden dolayı sevdikleri bir lidere bağlılık gösterdi. Humeyni, bu ülkenin bugüne kadar gördüğü en bilgili liderdi. Hahamenişler döneminden bugüne kadar hiç kimse ilmi açıdan onun ayağına yetişemez.
Neden? Çünkü o, birinci derece bir fakihti, irfan da okumuştu felsefe de! Şah, Humeyni Bey'den önce neydi? 20 yaşında İsviçre'den kalkıp gelmiş ve İran'a padişah olmuş bir gençti. Padişahlığından sonra okul, ders vs. yüzü görmedi. Öncesinde ise en fazla bir lise diploması… Eğer o diplomaya da sahiptiyse, en azından ben bilmiyorum. Bilgisi yoktu, Peki ondan önceki padişahlar farklı mı? Bunu tarih bize yazıyor, onlar okuma yazma bilmiyorlardı. Mesafe o kadar büyük ki bizim bu konuda tarihi delil getirmemiz bile gereksiz. Sadece İran da değil, İngiliz ve Fransız krallarına gidin. Onlar da fikir, ilim, bilgi sahibi adamlar değildi.
Bizim tarihimizde Humeyni Bey, yöneticilik makamında gerçekten eşsiz biridir. Onun geçmişinde hiçbir kirlilik yoktu, ne halkın malını yedi ne bir adam öldürdü ne de kimsenin hakkını yedi, bunların hiçbiri yoktu. Cesaret sahibi bir insandı, bizim tarihimizde cesaretli adam azdır. Zorba adamlarımız vardı; ama cesaret ahlaki bir erdemdir. Bu, sizin gücünüzün fazla olmasından başka bir şeydir. Nadir Şah zorba bir adamdı. Ama cesaret başka bir şeydir. Şah döneminin boğucu atmosferinde kimsenin konuşmaya cesareti yoktu. Kum kentinden bir adam çıkıyor ve bağırıyordu. Şah yönetimine karşı çıkıyordu. Ben göğsümü sizin süngülerinize hazırladım diyordu. Bu, nasıl bir cesaret gerektirir?”
(Rajanews - Çeviri: Hüseyin Mahir, medyasafak)