Ahmet Taşgetiren
İslam ikliminin korunması
Pazar akşamı teravih namazını Üsküdar Yeni Valide Camiinde kıldım. Caminin içi doluydu. Dışarda avluda da büyükçe bir cemaat vardı. Kadınlar, çocuklar saf tutmuşlardı.
Cami imamı çok güzel kıldırdı namazı. Malum 33 rekatlık bir namazdır, yatsı, teravih ve vitir… Süre olarak uzundur. Bunu imamların güzel Kur’an okuyuşu, müezzinlerin tatlı ilahileri, kasideleri huzurla ifa edebilmeyi mümkün kılar.
İmamın kıraati çok güzeldi. Rekatlarda kısa ayetler okudu ama Kur’an’ın her kelimesinin hakkını vererek. Sesi de latifti. Kur’an’dan dua ayetlerini seçmişti her rekat için.
Müezzinler vardı. Yani tek müezzin yoktu. “Enderun teravihi” mi deniyor ona, evet öyle coşkulu bir teravihi yaşattı bize müezzinler. Ramazan’ın son günleri ya, artık “Elveda”kasideleri okuyorlar. “Allahümme salli ala…” diye başlayan Salat-ı ümmiyeyi okurken gencinden yaşlısına tüm cemaat katılır camilerde. İnsanlarımız bilir salat-ı ümmiyeyi ve tekbiri… Büyük bir duygu iklimi oluşur herkesin katılımıyla…
Dün gece “Leyle-i Kadr”i idrak ettik. Kur’an’da “1000 aydan hayırlı” diye nitelenen bir kutlu gece Kadir Gecesi. Mü’minler, Yaratan’ın bir gece içine dercettiği bu bin ayın sırrını anlamaya çalışırlar evel ezel.
Kadir Gecesi de dolar taşar camiler.
Ben memleketimizde yaşanan Ramazan iklimine ve gece vakti sokakları ruhaniyetle dolduran teravih coşkusuna bayılırım.
Şurada birkaç gün kaldı, Bayram geliyor. Bayram namazları da o coşkuyu yansıtır. İnsanlar, belki beş vakit namazı kılamayan insanlar, hatta belki teravih namazlarına da gidememiş olan insanlar, tutarlar çocuklarının elinden camilere, bayram namazına yetişmeye çalışırlar.
Bu coşku azalıyor mu, bilmiyorum. Mesafe mi giriyor insanlarımızla cami arasına, bilmiyorum. Korkum odur bu ülke adına…
Hep yazdım, “Bir insan dolmuşa binerken -Bismillahirrahmanirrahim- diyorsa, onun Müslümanlığını önemsemek lazım. Artırılabiliyorsa artırmak ama hiçbir şekilde azaltmamak lazım.”
Bir otobüste, metroda, iftar vakti pideyi paylaşmak da bizim ülkemizin “İslam kültürü”nün toplumsal derinliği ile ilgilidir. Onu da önemsemek lazım. Onun aşınmasından da endişe etmek lazım.
Çocuklarımızın camilere gitmekten sevinç duyması o kadar önemli ki…
Şimdi buraya kadar yazdıklarım sizin için bir anlam taşıyorsa, içinden geçmekte olduğumuz siyaset ikliminin bu toplumsal zemini nasıl etkilediğini de değerlendirmenizi isterim.
İslam’ın, camilerin, Ramazanların, teravihlerin, iftarların ortak payda olmaktan çıkmasından rahatsızlık duymalıyız diye düşünüyorum.
Bilge insanlar, yüreği geniş hocalar “Şunu yapmıyorsan şunu yapmanın sana bir gram faydası olmaz” türünden dışlamalardan kaçınırlar. Kimde ne tür bir olumlu renk bulurlarsa ondan yola çıkıp, daha çok iyilik geliştirmeye çalışırlar. Onlar için Peygamberimizin şu ikazı çok temel bir davranış tarzını telkin eder:
“Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin!” (Buharî, 3:72)
Yaşadığımız zeminin “siyaset dili” çok keskin bir nitelik kazandı. İnsanların İslam’la ilişkilerinin siyaset farklılaşması bakımından sorgulanması gibi bir durum üretiliyor. “Giderlerse gitsinler” üslubunun dinde de yaşanmasının sağlıklı olmadığını, hele bunu söyleme hakkının kimsede bulunmadığını düşünüyorum.
Peygamberimizin Hazreti Ali’ye tavsiye ettiği rivayet edilir:
“Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.” (Buhari 7/3468, Müslim 2406/34)
Bir tek kişinin bile bizim yanlış bir davranışımız yüzünden İslam’ın dışına savrulması nasıl bir vebal olur, diye düşünürüm.
Keskin, çok keskin dini – siyasi açıklamalar yapıyoruz. Keskin kriterler belirliyoruz. O kriterlerle insanları içeri – dışarı alıyoruz. Bunu “Hoca” kisvesi altında yapıyoruz.
Düşünüyorum da, bunlar, gerçekten mahşer sorumluluğunu dikkate alarak yaptığımız işler mi, diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Kadir Gecesine “bin aylık” bir değer yüklemek… Onu kazanmak… İnce işçilik gerektiriyor. Müslümanlık bütün zamanlarda ve bütün davranışlarda gerçekten ince işçilik gerektiren bir aidiyet. Öyle kasap satırı ile davranılmaz İslami kimlik içinde…
Neyse, duamız o sağlıklı kimliğin içini doldurmak olsun. Bir anınız bin aylık güzelliklerle dolu olsun. Hepimize vaktin hukukunu bilmek nasip olsun.