İslamda Fikir Hürriyetine Örnekler

İslamda Fikir Hürriyetine Örnekler

Hz. Peygamber, kendi insanlık hali ve peygamberlik vazifesini her zaman birbirinden ayırt edebiliyordu.

Bir defasında Hazreti Peygamber efendimiz (a.s.) Medine'de bahçıvanlara, hurma ağaçlarının yetiştirilmesi konusunda bazı öğütlerde bulundu. Bahçıvan ve çiftçiler bu öğütlere göre hareket etliler, ancak ürün iyi olmadı. Konu Hz. Peygamber (a.s.)’e bildirilince kendisi şöyle buyurdular: "Ben tahminlerime göre bir şey söylemiştim. Benim tahmin ve şahsi fikirlerime fazla ehemmiyet vermeyin. Fakat bir şeyin Allah tarafından olduğunu söylediğim zaman bana inanın. Çünkü Allah hakkında yalan söylemem."

Bedir savaşında Hz. Peygamber (a.s.)'in konakladığı yer iyi değildi. Hz. Hubab bin Münzir (r.a.) çadırın kurulması için yer seçiminin, vahye göre mi yoksa bir muharebe tedbiri olarak mı yapıldığını sordu. Hz. Peygamber (a.s.) buyurdular ki, konak yeri vahye göre seçilmemiştir. Bunun üzerine Hz. Hubab, çadırın başka bir yerde kurulmasının dâha iyi olacağı- nı belirtti ve Hz. Peygamber (a.s.) de bu fikri kabul etti.
Bedir savaşının esirleri konusunda Hz. Peygamber (a.s.) sahabelerin fikrini sordu ve kendisi de kişisel görüşünü ileri sürdü. Tarih kitaplarına göre, Hz. Ömer ile Hz. Ebû Bekr (r.a.) bu görüşe karşı çıktılar. Aynı toplantıda Hz. Peygamber, damadı Ebu'l Ass'ın durumunu da ortaya attı ve sahabelere, ona fidye olarak alınan kolyenin geri verilip verilmemesini sordu. Sahabeler bu fikri kabul edince kolye, Ebu'l Ass'a geri verildi.
Hendek savaşı sırasında, Hz. Peygamber (a.s.) Beni Gatafan ile sulh yapma niyetini açıkladı. Medine'deki Ensâr kabilelerinin reisleri bu düşünceye karşı çıktılar ve dediler ki: "Eğer sulh yapmak vahiy ile bildirilmişse, hiçbir itirazımız yoktur, ama değilse o zaman bazı maruzatımız vardır". Hz. Peygamber, onların itirazlarını dinledikten sonra anlaşma metnini yırtıp attı.
Hudeybiye Anlaşması imzalanırken Müslümanlardan bazısı, kâfirlere taviz verilmeme ve onların üstünlüğünü kabul etmeme eğiliminde idiler. Hz. Ömer bu anlaşmaya açıkça karşı çıktı. Ancak, Hz. Muhammed (a.s.) bu işi Allah'ın peygamberi olarak yapmakla olduğunu söyleyince durumdan şikayet eden ve hayli üzülen Müslümanlardan çıt çıkmadı. Hz. Ömer ise ömrünün sonuna kadar, Hz. Muhammed (a.s.)'in bir peygamber olarak yaptığı işe karşı çıkmasının pişmanlığını ve burukluğunu duydu.
Huneyn savaşının ardından ganimetlerin dağıtımı sırasında küçük bir ihtilaf ortaya çıktı. Ensâr bazı kimselere ganimet mallarının gerektiğinden çok cömertçe dağıtılmasına itiraz elliler. Hz. Peygamber onları yanına çağırdı ve: "Ben Allah'ın peygamberiyim, ne istersem yaparım" demedi. Aksine, özgürlükçü bir rejimde hürriyetçi bir liderin tavrıyla ganimet mallarının dağıtımının çeşitli yönlerini arılattı, dağılımın neden böyle yapıldığını açıkladı. Yani peygamberliğini karşısındakileri sindirmek amacıyla bir silâh olarak da kullanmadı, aksine kabaran duygularını yatıştırdı, akıl ve mantığa göre hareket etmelerini sağladı. Ensâr da evlerine memnun döndüler.
Hazreti Peygamber (a.s.)'in bu davranışı sadece sahabelere, yakınlarına ve toplumun üst tabakasında yer alanlara karşı değildi. Aynı alçak gönüllülüğü, açık kalpliliği, yumuşak tavrı toplumun en alt tabakasında yer alan köle ve hizmetçilere karşı da gösteriyordu. Kölelere hürriyet fikrini o verdi. Berre adlı cariye, kocasından nefret ederdi, ama kocası onu bırakmak istemiyordu, halla ona öylesine aşıktı ki caddelerde, sokaklarda onun için gözyaşı döküyordu. Olayı duyan Hazreti Peygamber (a.s.) cariye kıza kocasına dönmesini söyledi. Kız, "ya Rasûlallah bu bir emir midir?" diye sordu. Hz. Peygamber dedi ki, "bu bir emir değil, bir tavsiyedir". Kız dedi ki, "eğer bu tavsiye ise, ben onun yanına girmek istemiyorum."
Bu gibi örnekler daha da çoğaltılabilir. Fakat burada önemle belirtmek istediğimiz şey, Hz. Peygamber'in fikir hürriyeti kavramını müslümanlara nasıl yerleştirmiş olduğudur. Gördüğünüz gibi, Hz. Peygamber, kendi insanlık hali ve peygamberlik vazifesini her zaman birbirinden ayırt edebiliyordu. Şahsen uygun gördüğü görüşü ileri sürerdi ve arkadaşları buna serbestçe karşı çıkabilirlerdi. Başkalarının şahsî fikrine karşı çıkmak şöyle dursun, bunu teşvik ederdi. Uygun olmayan fikir ve tutmayan bazı tahminlerini geri alacak kadar da geniş kalpliydi.

Mevdudi