Hasan Karakaya
İsmet İnönü, Atatürk'ün silah arkadaşı mıydı?
Hani, atalarımız; "Bir adama kırk gün boyunca 'Deli' derseniz, o adam delirir" demişler ya... Ve bir de; "Siz, adama 'Deli' der, onu delirtir, dama çıkartır, sonra da 'Damda deli var' diyerek, başlarsınız onu taşlamaya!" demişler ya...
Aynen böyledir...
Adama 40 gün "Deli" deriz, onu "delirtir" ve sonunda "dam"a çıkartır, sonra da "Damda deli var" deyip, başlarız taşlamaya... Yani, "akıllı" adamı "delirten" aslında bizizdir!..
Şimdi de, bunun "tersini" düşünelim... Adama "Deli" değil, "Kahraman" ve "Önder" diyelim... Ehh, kahramanı da "dam"a çıkartacak halimiz yok ya... Onu da "Köşk"lere çıkartalım...
Köşk'teki adama da "taş" atılmaz ki... Atılsa atılsa, "gülücük" atılır!..
İşte, millet olarak yıllardır yaptığımız tam da budur...
"Sevmediğimiz" bir adam olduğunda onun için "itibarsızlaştırma" kampanyaları açar ve konuyu "Deli" demekle bırakmaz, "Damda deli var"a kadar götürürüz!..
Ama adam "sevdiğimiz" biri ise, onu da "pohpohladıkça" pohpohlar, "kahraman" yapar, "önder" yapar, yere-göğe sığdıramayız!..
Uzun lâfın kısası;
Kimini "rezil" ederiz,
Kimini de "vezir!"
İNÖNÜ, NEYİN ÖNDERİ?
Bu "girizgâh"tan sonra, "gündemdeki bir tartışma"ya gelmek istiyorum.
Efendim;
Önceki günkü Aydınlık gazetesinde manşetten verilen şöyle bir başlık vardı:
"Siz İsmet İnönü'nün tırnağı olamazsınız!"
"Düğün değil, bayram değil; eniştem beni niye öptü?" misali, bu başlığın nereden çıktığını merak ediyordum ki, manşetin spotunda izah etmişler:
"AKP iktidarı; Kurtuluş Savaşı önderlerinden İsmet İnönü'nün adını, Uluslararası İlişkiler dersi müfredatından kaldırıyor... İsmet Paşa'nın adını ders kitaplarından silenlerin hedefinin Atatürk olduğunu söyleyen siyasetçi ve aydınlar, bu girişimle tarihin tahrif edilmek istendiğini söylediler."
Haber, özetle bu...
Aydınlık, sadece haberi vermekle kalmamış, haberini destekleyen "görüş"ler de almış... Meselâ Demirel demiş ki; "Bu kin milleti birleştirmez, ayrıştırır!.."
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan; "Bir sonraki adım Atatürk'tür" derken, eski CHP milletvekili Şahin Mengü de, "İntihalden sabıkalı Bakan'dan farklı bir davranış beklenemez" ifadeleri kullanmış!..
İsmet İnönü'nün torunu olan CHP milletvekili Gülsün Bilgehan da; Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'e şu soruları yöneltmiş;
"Oy kaygıları ile ülke ve dünya tarihini değiştirmek mümkün mü?.. Şu Atatürk ve İnönü olmasa, öğrencilere tarihimizi nasıl anlatırdık acaba?"
Lütfen dikkat...
Tüm bu "haber"ler, "görüş"ler ve "eleştiri"ler, bir tek temele oturtuluyor:
"İsmet İnönü, Atatürk'ün en yakın silâh arkadaşıdır!.. İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı önderlerindendir!"
Mi acaba?..
İSMET AĞA... KAZIM AĞA!
Şahsen ben; "Atatürk ve millî mücadele" ile ilgili onlarca kitap okumuş biri olarak, İnönü'nün "Atatürk'ün en yakın silâh arkadaşı" olduğuna dair bir belgeye rastlayamadım!..
Hele de, Feridun Kandemir'in kitaplarında anlatılan "çiftlik" olayından sonra!..
Herhalde duymuşsunuzdur.
İsmet İnönü, işgalden kurtuluş savaşı veren Kazım Karabekir'e der ki;
"Bırak bu savaşı... Asla başarılı olamazsın!.. Savaşmak yerine, gel birer çiftlik alalım... Sen Kazım Ağa ol, ben İsmet Ağa!"
İsmet İnönü'nün bu "teklif"ine karşı, Kazım Karabekir'in cevabı şu olmuştur:
"Ülkemde tüten son baca sönünceye ve üzerine çıkacağım son taş buluncaya kadar Amerikan mandasını kabul etmeyecek ve hürriyet mücadelesi vereceğim!"
Bunu aktardıktan sonra, şimdi de Adalet gazetesinin 8 Ağustos 1966 tarihli manşetinden söz etmek istiyorum.
ABD MANDASI İSTEDİ!
"Kupür"den de göreceğiniz gibi; bu tartışma "46 yıl önce" de yapılmış... Gazetenin başlığı gayet net ve yorum gerektirmeyecek kadar açık;
"Dün Amerikan mandalığı isteyen ve bugün Cumhuriyet'in kurucusu olarak gösterilen Millî Şef İsmet İnönü, İstiklâl Harbi'nden nasıl kaçmıştı?"
Meğer;
2002'de ölen İnönü'nün damadı Metin Toker, o yıllarda çıkardığı Akis adlı derginin 11 Haziran 1966 tarihli sayısında, kayınpederinin 3 resmini yayınlamış, altına da şu "resimaltı"nı yazmış:
"İsmet İnönü basın toplantısında konuşuyor... Cumhuriyet'in kurucusu konuşuyor."
Adalet gazetesi, işte bu satırları aktarıp, arkasından soruyor:
"Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk değil; İnönü, öyle mi?.. Nasıl olur bu?.. Yıllarca Türk vatanı ve Türk milleti için çırpınan, büyük zaferler kazanan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet'in kurucusu değil de, İnönü ha?!?"
Gazete; İnönü'nün, merhum Kazım Karabekir Paşa'ya yazdığı mektubun kupürünü de yayınlamış.
O mektupta; İsmet İnönü, Kazım Karabekir'e diyor ki;
"Kurtuluş yolu mücadelede değil, yabancı yardımı sağlamakta. (...) Bugünkü siyasî vaziyete göre; Sivas Kongresi'nin, dört devlet temsilcisinden, Amerika mandasını istemesinin pek mühim bir fayda sağlayacağı ve mühim surette lehimize ağır bastıracağı teklif ve beyan olunur!"
İnönü, bir "teklif"te daha bulunuyor Kazım Karabekir'e:
"Elimizde biraz paramız var, gidelim Anadolu'ya, birer çiftlik alıp, hayatımızı devam ettirelim... Girişilecek mücadelenin bir netice vereceğini zannetmiyorum."
Enteresan olan şu ki;
İsmet İnönü ve o dönemin "kalburüstü şahsiyetler"i İstanbul'da oturup, "Amerikan mandası"nı isterlerken, Atatürk; en yakın ve samimi "ideal arkadaşları" ile birlikte Anadolu'dadır ve Erzurum Kongresi'nin kararlarını tesbit ve tatbikle, yani "İstiklâl Savaşı"nı başlatmakla meşguldür!..
Diyeceksiniz ki; tüm bunların "Aydınlık'ın haberi" ile ilgisi ne?..
İlgisi şurada ki;
Aydınlık'a görüş verenlerin iddia ettiği gibi, CHP; "Cumhuriyet'i kuran parti", İnönü de "Cumhuriyet'in kurucusu" değildir!.. Millet, bu "dolma"lardan bıkmıştır!..
İNÖNÜ, NERELERDEYDİ?
Tüm bunlardan sonra;
Birisi, bana, Atatürk ile İsmet İnönü'nün "yakın silah arkadaşları" olduğuna dair bir belge göstersin!..
Atatürk ile İnönü'nün, "cephede çekilmiş fotoğrafları", onların "yakın silâh arkadaşı" olduğunun delili değildir!..
Hani, hep "İkinci İnönü Zaferi"nden söz edilir ya; birisi çıksın ve bana, bunun "birincisi"nin nerede ve ne zaman olduğunu belgeleriyle anlatsın!..
Yok böyle bir savaş!..
Dolayısıyla, "zafer" de yok!..
Söyleyin Allah aşkına;
Atatürk, Samsun'a çıkarken...
Atatürk Erzurum'da, Kazım Karabekir'le "kongre" toplarken!..
Atatürk, "Sivas Kongresi"ni yaparken, İnönü nerelerdeydi acaba?..
Aydınlık, şimdi kalkmış; "Kurtuluş Savaşı önderlerinden" diyor İsmet İnönü için!..
Söyleyin Allah aşkına;
"Kurtuluş Savaşı"nda hiç yer almayan adam, nasıl "önder" olur?..
O, MİLLETLE SAVAŞTI!
Millî Eğitim, bence "son derece isabetli" bir karar almış... Çünkü İsmet İnönü'nün adının geçmesi gereken yer "Kurtuluş Savaşı" değil, "milletin inançlarıyla savaş"tır!..
"İsmet İnönü" denildi mi, akla ilk gelen kavram "Millî Şef"liktir, "despotluk"tur ve dahi "Kur'an-ı Kerim'in yasaklanması, ezanın Türkçe okutulmasıdır!.."
Buyrun, iki örnek verelim:
Yıl 1944... Yani ülke yönetimine, tek başına "CHP'nin egemen" olduğu yıllar!..
O yıllarda, "Hazreti Muhammed" adlı bir kitap çıkarılır piyasaya... Çıkarılır çıkarılmaz da, "toplatma" kararı verilir ve toplatılır!..
Oysa, kitapta; "İslâmiyet" ve "Peygamberimiz" hakkında bilgiler vardır.
Kitap toplatılınca, yayınevi ve yazar, İçişleri Bakanlığı'na, o günkü adıyla Dahiliye Vekâleti'ne bir "mektup" gönderip, "kitabın niye toplattırıldığını" sorarlar...
Verilen cevap şudur:
"Mektubunuzu aldım... Biz, her ne şekil ve surette olursa olsun; memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak, dinî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dinî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz!"
Bu "resmî yazı"nın altında kimin imzası var dersiniz?..
Vedat Nedim Tör'ün!..
Vedat Nedim Tör; o yıllarda "Matbuat Umum Müdürü"dür!.. Yani, bugünkü adıyla Basın Yayın Genel Müdürü!..
Dahası da var!..
Yıl, 1945'tir!.. Yani, iktidarda "tek parti" olan CHP vardır!..
O yıllarda, "gençlere okutulan bir kitap"ta, aynen şu ifadeler vardır:
"Tanrıların en sonuncusu, en verimlisi Muhammed'in haber verdiği Tanrı'dır... Bu Tanrı'nın da, diğer ilkel tanrılara benzer tarafları vardır!"
"Ümit edelim ki; yarının dünyası; göklerden gelecek görünmez kuvvetlerle ve fizik ötesi fikirlerle beslenmesin!"
Hemen "kaynağını" açıklayalım... Yukarıdaki satırlar Köy Enstitüleri Dergisi'nden alınmıştır!..
Dahası;
"Millî Eğitim Basımevi"nde basılmıştır!..
Bana inanmayanlar, arşivlere gidip, bu derginin 1945 tarihli nüshasının "2. sayı"sına ve o sayının "304. sayfası"na bakabilirler!..
MİLLET, ARTIK YEMİYOR!
Diyeceğim o ki;
İsmet İnönü isminin "Uluslararası İlişkiler" müfredatından çıkarılacak olması, doğru bir karardır.
Çünkü İnönü, "Kurtuluş Savaşı önderlerinden" biri olmadığı gibi, hiçbir şekilde "Atatürk'ün yakın silâh arkadaşı" da olmamıştır!..
Yıllar yılı, bize bu "dolma"ları yutturmaya çalıştılar, hiç olmazsa, bundan sonraki nesil "gerçek"leri okusun!..
Bırakın artık;
"Despot"lara "Kahraman" demeyi!..
Yıllar yılı; kendiniz çaldınız, kendiniz oynadınız... Ama millet oyununuza gelmedi!..
Vazgeçin artık "oyun"dan!..
7 yaşındaki general!
Dün öğle saatlerinde ajanslardan geçen bir haberde;
"Ergenekon" dâvâsında "tutuksuz" yargılanan Emekli Org. Şener Eruygur'un, mevcut rahatsızlığının "ceza ehliyeti"ni etkileyip etkilemediğinin tesbiti için Adlî Tıp Kurumu'na yatırıldığı ve burada "en fazla 3 hafta gözlem altında tutulacağı" bildiriliyordu.
Eruygur'un Adlî Tıp'a götürülmesinin sebebi, avukatı Filiz Esen'in iddialarıydı...
Çünkü, avukat Filiz Esen; son duruşmada müvekkilinin hiçbir şekilde ifade vermesinin mümkün olmadığını söylemişti... Eruygur'daki "organik beyin sendromu"nun kalıcı olduğunu, her iki beyinde de hasar olduğu için iyileşme sağlanmadığını, demansın ilerlediğini ifade eden Esen, "Şu anda 7 yaşında bir çocuk gibi. Okuma yazma bilmiyor" diye konuşmuştu...
İşte bu sözler üzerine, Org. Şener Eruygur, "7 yaşında bir çocuk" gibi olup olmadığının tesbiti için Adlî Tıp'a yatırılmış!..
Haberlere göre;
Eşi Mukaddes Eruygur da "bir çocuk gibi" elinden tutmuş!..
Merak ettim; "anne ve babasının ismini bile hatırlayamayan" 7 yaşındaki Eruygur(!) acaba "eşi"nin adını hatırlayabildi mi?..
Ve elinden tuttuğu kadını kim zannetti, ona nasıl hitap etti?..
yeniakit