"İsrail Akıllıysa Bize Engel Olmasın!"
Üsküdar meydanında düzenlenen "İstanbul'dan Kudüs'e Dayanışma Günleri" devam ediyor
Vatandaşların yoğun katılımıyla devam eden "İstanbul'dan Kudüs'e Dayanışma Günleri'nin konuğu İHH Başkanı Bülent Yıldırım'dı.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım'ın "İstanbul'dan Kudüs'e Dayanışma Günleri" etkinliklerinde yaptığı konuşmasının tam metnini sunuyoruz:
"Ambargo uygulandığı günden bugüne kadar uzun bir süre geçti. Hani Allah resulüne uygulanan bir ambargo vardı. Yiyecek içecek içeriye sokulmuyordu. Hiç kimse onlarla konuşmuyordu. Ama bir gün öyle oldu ki Müslüman olmayan vicdan sahibi insanlar bu ambargonun bitmesi gerektiğine karar verdiler. Sonra da o dönemin Müslümanlarıyla birlikte ambargoyu bitirdiler.
Şimdi İslam tarihinde bunun bir benzeri gerçekleşti. Kime yaptılar bunu? Gazze'ye yaptılar. Niçin yaptılar? Gazze neden ambargoya uğradı. Hani bir söz var ya bunlar önce kendi putunu yapar sonra da yer. Bunlar da hep diyordu ya dünyaya demokrasi gelsin, seçimle iş başına gelinsin. Sonra Hamas bir gün istişare mekanizmalarını çalıştırdı ve tamam dedi. Haklı Filistin davasında, bu haklılığımızı insanlar da anlasın diye "seçimlere girelim" dediler. Seçimlere girdiler. Ve Hamas seçimleri kazandı. Sonuçta ne oldu. Sonuçta, bütün dünya birleşti. Dünyadaki birkaç ülkenin dışındaki tüm ülkeler ya sessiz kalarak ya da yanında yer alarak bu ambargoyu desteklediler. Ve dediler ki Filistinlilere siz yanlış yaptınız. Biz, size seçim yapın dedik ama Hamas'ı mı kazandırın? dedik. Siz, Hamas'ı kazandırmayacaktınız. Çünkü, Hamas'ın düşünce dünyası, Hamas'ın dünyaya bakışı, dünya düzeninin dışında bir şey. Yeni dünya düzeni, sömürü düzenidir. İşte Afrika'yı sömürüyor, Orta Asya'yı sömürüyor. İslam ülkelerini sömürüyor. Birbirlerini sömürüyorlar. Veya birbirleriyle mücadele ederken Müslümanları kart olarak kullanıyorlar.
Dediler ki seçimler oldu. Anne ve babalar, Hamas'ı seçtikleri için suçlular. Bu suçluların cezasını çocuklar da çekmeli. Ne yapacağız? Ambargoda çocukları da hapsedeceğiz. Şuanda Gazze'de bir cezaevi var. Bu cezaevi, yarı açık cezaevidir. Biz, oraya gittiğimiz zaman, sanki bayramlarda ziyarete gider ya yakınları insanların, ya da ayda bir ziyarete gidersiniz, işte insanlar öyle sevindiler. Hele o savaş sırasında gittiğimizde, ilk o bombalar yağdığında girdiğimizde, insanlar içeride bayram ediyordu. Anlayamadık. Bunlar neden seviniyor. Sonra baktım ki bu insanlar neden sevinmesinler? Bu insanlar 4 yıldır sadece birbirlerini görüyorlar. Dışarıdan birileri geliyor. Hem de bu gelenler her şeyleriyle birlikte geliyorlar. Onlarla beraber her türlü bedeli ödemek için geliyorlar. Sanki onlar için bayram oldu.
Sonra savaş bitti. Savaşı aslında Hamas ve Filistin kazandı. Bunda tereddüdünüz olmasın. Dünyanın en güçlü ordularından birisine karşı, dünyanın en zayıf silahlarına sahip olan ama gözlerine baktığında gözlerinin içine bakınca cenneti yaşayan ve yaşatanlar savaştı ve sonuçta cennet aşıkları kazandı.
Rahmetli Necip Fazıl bir ihtilal zamanı diyordu ki "yoğurttan hükümete kartondan bıçak saplandı." Yani aslında İsrail'in dünyaya sunmuş olduğu güç var ya çok büyük güç, her şeyden haberdar, her şeyi bilir, dünyayı yönetir. Öyle bir noktaya geldik ki haşa İsrail, Allah'tan daha büyük. Sanki onların oyununa karşı oyun kuramazmış gibi. Sanki onlar Müslümanlardan üstünmüş gibi. Korku bütün hücrelerimize sinmiş. Ama, birkaç tane genç, mücadele etti. Önce Hizbullah, Lübnan'da onlara dersini verdi. Sonra da Gazze'de Hamas, onlara dersini verdi. Ve İsrail, yenildi. Peki bu yenilgi, İsrail'in geri çekilmesine sebep oldu mu? Hayır! Bu sefer birden bire feryad etmeye başladı. İşte Gazze'de teröristler var. Şimdi Amerika öyle diyor Aslında bakmayın Obama, İsrail hükümetinin kulağını biraz çekiyor ama Amerika devletinin görüşü şudur: Gazze'deki teröristlerin hepsi öldürülmediği sürece, bu ambargo kalkmayacak."
Amerikalı bazı diplomatlar, Türkiye'deki bazı sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek bu mesajı vermiştir. Bir gerçek daha var. Avrupa'da da İngiltere'de de dünyanın her yerinde, nasıl ki Allah resulü (s.a) uygulanan ambargo karşısında yer alan müşrikler olduysa buralarda da ambargoyu ortadan kaldırmak isteyen adalet ve vicdan sahipleri var. O kadar hayret ettim ki 78 yaşındaki bir karı-koca kalkmış ve konvoya katılmış. Aynen ifadeleri şuydu: Bir 78 sene daha beklesek bu kapıda, girmeden geri dönemeyeceğiz. Allah'a şükürler olsun ki girdik.
Geçen bir televizyon muhabiri soruyor. Dedim ki bakın (Bu konvoyda da bunu test ettik. Şimdi gemide de bunu test ediyoruz. O kadar çok başvuran var ki gemiyle gitmek isteyen İnsanlar, yolumuzu kesiyor. Yalvarıyor. Biz, insanlara sizi alamayız demeye utanıyoruz. Bunlar biliyorlar belki de orada her şeyle karşılaşacaklar.) Bu gemiye binen herkes canıyla, kanıyla ve malıyla biniyor. O kadar dünyadan insan, bu gemilere malıyla, canıyla binmek istiyorsa o ambargo kalkacak, hiç çaresi yok Allah'ın izniyle. Ve buna tüm yüreğimle de inanıyorum. Çünkü en zor şey karar vermektir. Dikkat edin! Ambargo uygulandığı dönemlerde, insanların kararı çok alt düzeydeydi. İnsanlar, bir basın açıklaması yapalım ve ambargoyu gündeme getirelim diyorlardı. En fazla ufkumuz buydu. İşte Beyazıt meydanına çıkalım. İsrail Konsolosluğu'nun önüne gidelim. İşte, dünyadaki çeşitli sivili toplum örgütlerine faxlar çekelim. Diyelim ki bu ambargo halksız ve kaldıralım. Ama şimdi öyle değil. Kararlılığımız derinleşti. Neye mal olursa olsun bu ambargo kalkacak. Ve bu ambargo kalkarken de inşallah sebebi bizler olacağız. Allah, bizlere bunu nasip etsin.
Böyle bir kararlılığın arkasında hiçbir güç duramaz. Hele İsrail gibi bir gücün durması mümkün değil. Bunu da böylece bilesiniz. Yani, öyle çok güçlü olduğuna bakmayın. İsrail'in son yaptığı çılgınlıklardan sonra İsrail'in içerisinde dahi 1 milyona yakın insan İsrail'den göç etti. Bugünkü çılgın hükümetin, bu tavırlarını benimsemedikleri için. Siz ne yapıyorsunuz? Bütün dünyayı karşınıza alıyorsunuz. İsrail de bunun karşısında dünyadaki bütün fanatikleri İsrail'e çağırdı. Şuanda öyle bir duruma geldik ki İsrail hükümetinin kabinesi, tamamen fanatiklerden oluşmaktadır. Kabinenin %85'i bunların elinde. Diyorlar ki Lieberman, daha sert. Netanyahu ise ılımlıdır. Yahu Netanayahu, psikopatın teki. Ne kadar suikast varsa, bunu Netanyahu vermiştir. Ne kadar Müslümana zulüm varsa. Bunlardan birisinin altında Şaron diğerinin altında da Netanyahu vardır. Öyle bir hükümet kurdular ki Netanyahu bile ılımlı kalıyor. İşte Amerika da bundan korkmaktadır. Çünkü Amerika dengeli bir şekilde İsrail'i orada tutmak ve Müslümanların kulağını çekmek istiyordu. Ama baktı ki yaramaz bir çocuk var karşısında. Ve bu hükümet bu kabine Amerika'nın dediğini değil, kendi çılgın planlarını yapıyor. Şimdi Amerika'da böyle bir oyun sergileniyor.
Peki bizim için önemli olan hangisidir? Evet Avrupa Amerika ve dünyanın farklı bölgelerinden vicdan sahibi insanlar bizim yanımızda yer alacak. Ama hiç kimse kendi gücünün dışında başarıya ulaşamaz. Bizim gücümüz, İslam ümmetidir, İslam birliğidir. Eğer İslam ümmeti, harekete geçip, kendi aralarında birlik oluşturmazsa ne Gazze'yi ne de Doğu Türkistan'ı kurtarabilirler. Geçen birisi bana diyor ki "Doğu Türkistan'daki Müslümanların nüfusu 20-30 milyon, Çin'in nüfusu ise 1 milyar 300 milyon. Yanlış dedim. Çin'in nüfusu, 1 milyar 300 milyon. Ama İslam ümmetinin nüfusu, 2 milyara yakın. Yani bir kere yenik başlamayacaksınız olaya. Biz, kendi aramızdaki ihtilafları ortadan kaldırdığımız gün, nüfus olarak da dünyanın en büyük dini gücü oluyoruz. Ve biz bunu başarabiliriz. İşte Mısır'da gördünüz. En basit bir konvoyu engellediklerinden ötürü, bütün İslam halklarını birleştirdi. Şuanda bir çok devlet, "tekrar böyle bir konvoy yaparsanız, biz de yardımcı olalım da bu şeyler bir daha yaşanmasın" demeye başladı. Çünkü bundan sonra hiçbir iktidar, halkın iradesinin dışında hareket edemeyecek. Bunu kim sağlayacak. Bunu siz sağlayacaksınız. Bunun için değerli kardeşler! Bu dönemin adalet savaşçıları! Bir saniye vaktiniz yok. Sokağa çıkarak insanlara tek tek anlatacaksınız. Sayınız ne kadar çok olursa, ikna etme gücünüz ne kadar kuvvetli olursa, yeryüzünde o kadar adaletsizliği engelleriz.
Şimdi şöyle bir tabloya bakalım. Birisi diyor ki "İHH sadece İslam topraklarında çalışma yapıyor." Eğer bir yardım kuruluşuysanız, ya da açılımınızda insan hakları kuruluşu varsa, neden sadece İslam topraklarında çalışma yapıyorsunuz?" Ben de ona "yanlış düşünüyorsun" dedim. Haiti'ye giden ilk biziz. Haiti'de kimsenin giremediği yerlere giden biziz. Nerede bir zulüm varsa biz oradayız. Onda bir sorunumuz yok. Hatta her zaman iftihar ederiz. Eğer Gazze'de Yahudiler olsaydı. Ve Müslümanlar, Yahudiler'e zulmetseydi. Ona da engel olurduk.
Mesela katarak ameliyatlarında Hristiyanlar da var. Öyle bir ayırım yapamayız. Bu kişiye dedim ki "sana bir tablo çıkaracağım. Dünyadaki bütün savaşlara şöyle bir göz gezdirelim. Amerika, Müslüman öldürüyor. Nerede öldürüyor? Afganistan'da. NATO güçleri, Müslüman öldürüyor. Nerede? Irak'ta. Rusya, Müslüman öldürüyor. Nerede? Çeçenistan'da. Çin, Müslüman öldürüyor. Nerede? Doğu Türkistan'da. İsrail, Müslüman öldürüyor. Nerede? Filistin'de. Tayland, Patani'de Müslüman öldürüyor. Filipinler, Moro'da Müslüman öldürüyor. Hindistan, Keşmir'de Müslüman öldürüyor. Bunun dışında başka bir savaş bilen var mı dünyada? Afrika'daki savaşlar bile bitti. Dünya da başka bir savaş var mı? Öldürülen hep Müslüman. Öldürenlerse dünyanın emperyalist güçleri. O halde ne yapacağız. Hala birbirimizle mi uğraşacağız. Vallahi, bu kadar açık bir tablo da hala birliği ve beraberliği kuramayan, hatta birlik ve beraberliği kurma yolunda engel olan her vakıf, her şahıs, her siyasetçi ve her aydın kendisine zarar vermiştir. Kıyamet günü bunu görecektir. Gerçekten de kendisine ve ailesine zarar verenler bunlardır.
Bundan ötürü değerli kardeşlerim. Bizim hedefimiz. Biz, doğru bilgiye ulaşırsak, üzerimizde neler hesaplanıyor bunu bilirsek kendi aramızdaki o bütün küçük ihtilaflar var ya işte onlar karı kocanın arasındaki ihtilaflar gibi istersen bitirebilirsin istersen devam ettirebilirsin. Bu sana kalmış bir şeydir. Nefisini ayaklar altına alırsan biter. Ama, Şeytan gibi kendini büyük görürsen, "benim aklım kardeşimin aklından üstündür. Benim dediğimi yapması gerekir" dersen o zaman senin, senin oluşturduğun zayıflık kapısından gözler göremediğin bir füze geçiyor ve Gazze'deki Ammar'ın Yasir'in başına düşüyor. Bu kadar basittir. İhtilafları bitirecek bir çalışmayı ortaya koymamız lazım.
Bu nasıl olur? Yıllardır "vahdet" dedik, "birlik ve beraberlik, kardeşlik" dedik. Değerli kardeşlerim, sözün artık anlamı kalmadı. Çok konuşmanın da artık vakti geçmiştir. Çok konuşarak öldürülen, katledilen, hakları gasbedilen, sömürülen kardeşlerimize hiçbir yardımda bulunamayız. Az konuşup, çok ilim sahibi olup, somut adımlar atanlar gerçek yiğitlerdir. O nedenle somut bir şeyler yapacağız. Şimdi hep beraber yapıyoruz. Hepiniz, tarihe yazılacaksınız. Buna inanın. Evet, biz karadan gittik. Ve bu konvoyu deldik. Biz orada, şunu ortaya çıkardık. İnsanlar zannediyordu ki bu ambargonun sahibi sadece İsrail'dir.
Müslüman, asla zalimlere ve kafirlere yenik düşmez. Katliama uğrar, belli bölgelerde işkence görür. Ama sonunda başarıya ulaşır. Ne zaman yenik düşeriz? Kendi içimizde işbirlikçiler çıkıp, kendi içimizde işbirlikçiler çıkıp yönetimi ele geçirirse ve kendi toplumunun halkının isteklerini değil de ailesinin, nefsinin isteklerini yerine getirirse ve de batıya köle olmayı en büyük erdem kabul ederse işte o gün yenilgiyi tadarız. Bugün Irak'ta, Afganistan'da, Çeçenistan'da yaşadığımız da budur. Ama inşallah, Filistin'de buna izin verilmeyecek. Filistin'in gerçek sahipleri mücadele ediyor.
Bazıları gazete ya da sivil toplum kuruluşları adı altında, gelip görüşüyorlar. Bizler, bunların hangi niyetle geldiklerini biliyoruz. Bu ambargonun devam edip etmemesini araştırıyorlar. Ben de onlara "Siz yanlış yapıyorsunuz" diyorum. Çünkü bu ambargo devam ettiği sürece yok etmeye çalıştığınız Hamas güçleniyor. Siz zannediyorsunuz ki Hamas'ı yok edebilmek için ambargoyu sıklaştıracağız ve sonra da insanlar diyecek ki "Bu Hamas, yönetimi bize ev vermedi" diyecekler. Onlara "Bu Filistinliler, günlerce çadırda kalsalar hatta çadırı da kaldırsanız.. Bir kadın gördüm ben. 40 senedir, çadırda yaşıyor. Ama gözlerine baksanız, bizim kadınlarımızdan daha metanetliydi. Hani her gün sıcak suya, her gün farklı bir yemeği çocuğunun önüne getiren kadınlarımız var ya.. İşte onlardan daha metanetliydi. Çünkü direniş, onları daha da güçlendirmişti.
Şimdi bu ambargo aslında direnişi de güçlendiriyor. Bizim görevimiz ise ambargoyu kaldırmaktır. İçerdekilerin görevi de direnişi güçlendirmektir. Ambargo devam ettiği sürece de direniş güçlenecektir. Size şu kadarını söyleyeyim. Dünyanın her bölgesindeki savaş yerlerini gezdim. Gazze'de ilginç bir şey gördüm. O çocukların yenilmesi mümkün değil. Boşuna uğraşıyorlar. Yani onlar, nasıl bir yerde yaşıyorlar biliyor musunuz? Sanki cennete bir adım kalmış. Sen onlarla konuşuyorsun. Seni kırmamak için senle konuşuyorlar. Aslında bu dünyada değiller. Kendilerini öyle adapte ediyorlar. Anlatıyor fotoğraftakileri: bu şehid oldu, bu şehid oldu, bu da şehid olacak"
Bizden birisinin kardeşi şehid olsa üzülür. Gazze'ye ilk girdiğimizde bizi yaşlı bir adam aldı. Akşam ayrılmak istedi. Ben de bizimle kalmasını istedim. İki çocuğu şehid olmuş. Taziye kabul ediyor. Ama akşama kadar bize hissettirmedi. Böyle bir topluluk, değerli kardeşlerim. Bundan ötürü orası yenilmez, bunda hiçbir tereddüdünüz olmasın. Siz ne kazanıyorsunuz ona bakın. Gazze, siz olsanız da olmasanız da bu savaşı kazanır. Ama Gazzelilerin daha az bir bedel ödemesi için bizim Allah'a karşı görevimizi yerine getirmek için biz ne yapıyoruz ona bakalım.
Şuanda dünyada bir gemi organizasyonu yapılıyor. Şuanda bu organizasyona 8 gemi katılıyor. Bunların iki tanesi çok büyük. İrlanda, İngiltere, Yunanistan'dan ve Türkiye'den iki tane gemi alındı. Bu gemilerden bir tanesi, 3.500 tonluk. Bir tanesi de yolcu gemisi.
Büyük gazeteler, şimdiye kadar bu gemilerle ilgili olumsuz bir şey yazmadılar. Çünkü, Filistin'de Mescid-i Aksa var. Mescid-i Aksa'yı kalbinin bir köşesinde tutmayanın imanı zayıftır. Müslümanlar, mutlaka, Mescid-i Aksa'yı düşünmek, yardım etmek ve Aksa için gerekirse canını ve malını feda etmeyi göze almak zorundadır. Çünkü Mescid-i Aksa, kilit taşıdır.
Dünya hakimiyeti kimdedir diye birisi size sorarsa, Kudüs'ün kimin elinde olduğuna bakın. Eğer Kudüs'ün sahibi Müslümansa, dünya hakimiyeti de Müslümanların elindedir. Bugün Kudüs'ün sahibi, Yahudilerdir, Siyonistlerdir. Dünyadaki zulümlerin hemen hepsi de bunlardan ötürü olmaktadır. O nedenle Kudüs, özgürleşmelidir.
Bize soruyorlar: Gemiyle çıktığınız zaman ne yapacaksınız? İsrail sizi engellerse ne yapacaksınız? A, B, C planınız var mı? Var dedim. A planımız, içeri girmek, B planımız içeri girmek, C planımız içeri girmek. Başka şansımız var mı? İçeriye gireceğiz.
Peki biz ne zaman kazanıyoruz. İçeriye girerek mi? Hayır! Biz, bu gemileri hareket ettirdiğimiz anda kazanıyoruz. Şuanda bu kazanımların adımları başlamış bulunmakta. Bu konvoy olmadan önce bu ambargoyu bu kadar düşünüyor muydunuz? Kitle iletişim araçlarının bulunduğu bir dönemde size unutturulmadı mı? Konvoydan önce ambargonun içerisinde bazı işbirlikçi Arap ülkelerinin hatta bazı Filistinlilerin de olduğunu biliyor muydunuz? Bilmiyordunuz. Çünkü insanoğlu unutmayı sever. Dünyanın bir tarafını katlederken diğer tarafına güzel bir zenin hazırlasalar, insanoğlu o zeminde yaşamayı sever. Dolayısıyla konvoyu hareket ettirmekle hem Mısır hem de işbirlikçi adamlar kaybettiler. Şimdi sıra kimde? Şimdi sıra, İsrail'in tamamen yalnızlaştırılmasıdır. Ve bunu Allah'ın izniyle başaracağız. Bakın İsrail, Türkiye'yi kaybediyor. Mısır'ı da Ürdün'ü de kaybedecek. Bölgede hiçbir dostu kalmayacak. Bunda hiç tereddüdünüz olmasın. Konvoy, Mısır, Ürdün, Suriye, Türkiye hattındaki insanlar büyük değişim yaşadılar. İnsanlarda özgüven oluştu.
Şimdi bu gemiyle yola çıktığımız zaman planlarımızı yapıyoruz. Nasıl gidecek? Gemi, denizde görünecek inşallah. İşte o görüntü, insanlarda evet biz, bir şeyler yapabiliriz demesine yol açacak. Ve biz buradan çıktığımız günden itibaren İsrail akıllıysa bize engel olmadan gemilerin içeriye girmesine izin verecek. Çünkü, bu gemi içeriye hızlı girerse gündemde çok az kalır. Ambargo zaten kalkacak. Bunun ötesi yok. Bütün dünya ambargonun kalkması gerektiğini söylüyor. O zaman bu ambargoyu, daha fazla devam ettirip kendisini küçültmek istiyorsa, kendisi bilir. Ama bu gemilerin içeriye hemen girerse, dünyada "bu İsrail'de biraz da vicdan var. Bakın, çocukların ölmemesi için ambargonun delinmesine izin verdi" denilir. Bu birinci seçenek. Bu, İsrail için iyi olur. Bizim için de fena sayılmaz.
Ama bizim için iyi olan bir kere içeriye girmek değil. Ambargonun tamamen kalkmasını sağlamak. Diyelim ki İsrail, önümüze çıktı ve gemileri önümüze dizdi. Ne olacak? Uluslararası kanuna göre İsrail'in yaptığı kanun dışıdır. Birleşmiş Milletler bile İsrail'i kınıyor, deniz yolunu kapatmasını kanun dışı bulmaktadır. Bu kabul edilebilir durum değildir. Diyelim ki biz gemimize 40 farklı ülkeden temsilci aldık. İsrail, bizim gemimize çıkmak isterse, kanunen çıkamaz. İsrail, bizim gemilerimizi durdurmaya dahi hakkı yok. Bundan ötürü biz hiç durmadan gideceğiz.
Diyelim ki gemiye çıkmak istedi. O zaman da gemide 40 farklı ülkeden insan varsa, 40 ayrı temsilcinin gelmesi gerekiyor. Bu da bize zaman kazandıracak. Bu adamlar yazışacak gelecek gidecek. 15-20 gün geçer. Biz gemide kalırız. Bir ay da kalırız. Ne olacak o zaman? Bütün bu ülkelerin sivil toplum kuruluşları, aktivistleri, protestolar yapacak. Meclislerde bunlar konuşulacak. İnsanlar harekete geçecek. Büyük gösteriler düzenlenecek. Ve İsrail'in haksızlığını duymayan varsa da artık duyacak. Amerika halkından duymayanlar da duymuş olacak. Bundan ötürü bizi durdurursalar, kendilerine daha çok zarar verirler, biz denizde dursak zaman kazanırız. O ülkelerin bütün bürokratları bunlarla uğraşır. Bundan sonra İsrail'in dostu olan bürokratlar bile İsrail'le olan dostluğundan vazgeçer.
Üçüncü olarak ne olabilir. Burası dananın kuyruğunun koptuğu yer. Biliyorsunuz, daha önce 5 defa gemiyle, bu ambargo kırılmak için organizasyon yapıldı. Ben de dahil tüm Müslümanlar utansın diye söylüyorum. Yunanistan'dan bir grup aktivist, bir gemi yaptırdı. İçine 15-20 kişi aldı. Ve ilk ambargoyu delen onlar oldu biliyor musunuz? Tam 5 defa sefer düzenlendi. 3 defa girdiler. Hatta, "10 dk sonra sizi vuracağız" demelerine rağmen içeriye girdiler.
Fakat dördüncü seferde vuruldular. Beşincisinde gemilerine el konuldu. Bir defasında gemilerini yaktılar. Şimdi biz de gemileri o noktada korumaya çalışıyoruz. İsrail ne yapabilir? Bizi vurmaya mı kalkabilir? Zaten gemiye binenler, bunu göze almışlar. Biz, karar verdik. Biz, başarıyı karar verdiğimiz anda elde ettik. Biz, vurulsak da bizim lehimizedir. Bekletilsek de bizim lehimizedir. İçeriye girsek de bizim lehimizedir. Bu da ambargonun artık anlamının kalmadığı anlamına gelmektedir.
İsrail, Lazikiye'den Ariş'e gemiyi götürürken tatbikat ilan etti. 18 binlik alanını 35 bin alana çıkarttılar. Gemiyi taciz ettiler, hatta gemiye çıkmak istediler. Kaptan da cesur çıktı. İsrail, botu yaklaşınca, durması için bir şeyler söyledi. Kaptan dedi ki "boş verin hiçbir şey olmaz. Bizi durdurma hakları yok. Bizi vurmaya kalkarsalar, zaten gemi eskidir."
Bazıları da bize şimdi, "gemileri, neden satın aldınız da kiralamadınız" diye soruyor. Değerli kardeşlerim, kiralamak için çok uğraştık ama hiç kimse kiralamadı. Çünkü risk alanı. Diğer bir konu da bu gemi, başka yardım çalışmaları için kullanılacak.
Size son olarak şunları söylemek istiyorum. Bu gemilere saldıramazlar. Çünkü bu gemiler, Türk bayrağı taşıyan gemiler. Bir ülkenin bayrağını taşıyor. Bu gemi, bir konsolosluk gibidir. Bu gemiye saldırdığı an, Türkiye'nin konsolosluğuna saldırmış olacak. Bundan ötürü öyle kolay değil.
İmşaallah, bir gün Filistin'in özgürleştireceğini göreceğiz. Kudüs'ün özgürleştireceğini göreceğiz. Kudüs, özgürleşince Hristiyanlar da Yahudiler de zulüm görmeyecek. Onların bize yaptığını biz onlara yapmayacağız. Çünkü biz, her insanın yaşam hakkı olduğuna, ibadet özgürlüğüne sahip olması gerektiğine inanıyoruz.
Allah'a emanet olun.. "
isra haber