Kabe İmamının Arkasında Namaza Durmak Caiz mi?
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kurucusu Mehmet Doğan’ın Karar’da 20 Eylül 2017’de yayınlanan yazısı TYB’nin sitesinde tekrar paylaşıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kurucusu Mehmet Doğan’ın Karar’da 20 Eylül 2017’de yayınlanan yazısı TYB’nin sitesinde tekrar paylaşıldı.
Son olarak İsrailli yetkililerle fotoğrafları ortaya çıkan Kabe İmamı Sudeys’i konu alan yazı şu şekilde:
Bunların asıl mekânı Kâbe değil, Ağlama duvarı. Çok yakın zamanda bunların Ağlama duvarı resimlerini de göreceğiz.
Din âlimi değilim, kendi çabamla öğrendiklerim var. Bu bilgiler beni “fakih” yapmaz elbette. Fakat, müminlerin vicdanı doğru istikameti gösterir. Vicdanıma dayanarak diyorum ki, “Kâbe imamı” olduğu söylenen Abdurrahman Sudeysi’nin arkasında namaz kılmak caiz değildir!
Dedim ya, dinî bilgim, kendime göre. Çok okudum, kıyasladım, yaşanan müslümanlıkla gerçek İslâm konusunda bir hayli düşündüm. İşte sonuç: Müslüman olmak müslüman görünmek değildir!
Kur’an’ı güzel okumak, hıfzetmek elbette çok önemli. Fakat bu güzel okuma, hıfzetme Kitab’ın özünü kavramamızı sağlamıyorsa, ne yapacağız? Adam Kur’an’ı güzel okuyor, elhak hâfız. Fakat Kitab-ı Kerim’i hiç anlamamış. (Belki de Kur’an bu adama kendini kapatmış! Bu idraksizliği başka bir şekilde açıklayamıyorum.)
“Kâbe imamı” ABD’ye gidebilir mi? Elbette! Gider, gezer, dolaşır, ibret nazarıyla bakar, kıyaslar ve bazı sonuçlara varır. Bu zülum imparatorluğunun ihtişamında mazlum müslümanların emeği, tabii kaynakları, sermayesinin rolü nedir? Bu onu derin düşüncelere sevkeder. Acaba öyle mi olmuş? Abdülkadir Sudeysi, Nevyork’ta açıklama yapmış. Demiş ki, “Suudi Arabistan ile Amerika dünyanın iki kutbudur.” Kutup deyince zıtlık anlaşılmaz mı? Meğer öyle değilmiş! ABD ve Suudi Arabistan dünyayı birlikte yönetiyorlarmış!
Hamakatın böyle kıt’alar aşabileceğini tahmin etmezdim!
Bu okyanus aşan bir ahmaklık!
Hangi aklı başında insan (müslüman olması şart değil) ABD’nin dünyayı Suudilerle birlikte yönettiğini söyleyebilir? ABD’nin dünya hâkimiyeti zayıflasa da sürüyor. Suudilerin bu hakimiyette payı etken değil, edilgendir. ABD buyurur, Suudiler yapar! “Petrol fiyatlarını düşür!” Fiyatlar düşer. “Yükselt!” Yükselir. Sahibinin sesi!
ABD Suudilerden haracını muntazaman alır. Son alarak Tramp Kralın elini sıktı, bilmem kaç milyar dolarlık silah anlaşması yaptı. Bu bir gösteriş. Haraç almanın kılıfı silah satışı!
Behey, haşa huzurdan, “Kâbe imamı!” Sen hiç düşünmez misin? Fikretmezmisin? Tezekkür, teemmül senin lügatinde yok mu?
Eğer ABD ile Suudi Arabistan dünyayı birlikte yönetiyorlarsa, bu ayyuka çıkan zulümler dünyasından haberin yok mu? Arakanlı yetimlerin ahı sana ulaşmaz mı? Mescid-i Aksa’nın tutsaklığı seni rencide etmez mi? Filistinli çocuklakların feryatları, maşrıktan mağribe mazlum müslümanların çığlıkları kulaklarında uğuldamaz mı? Sen, bu zulüm dünyasını ABD ve Suud birlikte oluşturuyor dediğinin farkında değil misin?
Resmine baktım. Besili, tombul bir tip. Hiç acı görmemiş, yokluk çekmemiş. Bir eli yağda, bir elin balda ömrü geçmiş. Müslüman kardeşlerinin dertleri onu asla ilgilendirmemiş. Kızıldeniz’in öte yakasında Somali var... Sen sürekli semirirken, orada açlık var, susuzluk var, kıtlık var. Bir an bile aklından geçti mi, bu ülke halkına yardım eli uzatmak? Suriye nüfusunun yarısından fazlası ülkesini terketmek zorunda kaldı. Bir tek Suriyeli kardeşine el uzattın mı? Değil sen, devletin uzatttı mı? Sen akleden biri değilsin ki!
Sen rahmetten, merhametten yoksun birisin, bunda şüphe yok.
Sen hüzün, acı, ıztırap nedir bilir misin? Melâl, semtine hiç uğradı mı? Gözyaşı nedir anlar mısın?
İslam dünyası acılar içinde kıvranıyor, ümmetin gözyaşları sel olmuş akıyor.
Dünya bugün bir zulüm dünyası, sömürü dünyası. Bu dünyanın yönetiminde ülkenin payı olduğunu düşünüyorsan, hemen bu ülkenin tabiyetinden çıkman lâzım. Zulme ortak olan da zâlimdir! Vay o zâlimlere!
Bu “Kâbe imamı”nın ardında namaz kılınmaz; bunu tekrar tekrar kayda geçiriyorum. Büyük şeytanın başkanı Tramp’a dua eden adamın arkasında saf tutulmaz!
İsterse “Kâbe imamı” olsun!
Kâbe’de vaktiyle 360’dan fazla put varmış...Yani her güne bir put! Peygamber efendimiz bunların hepsini yerle bir etti...Peki putperestlik böylece bitti mi? Görünüşte bitti, fakat öyleleri var ki, müslüman görünüşlü putperest! Bunların kalbleri kararmış. Bugün dolara tapan, ABD’ye tapan az “müslüman” yok!
Bir atasözümüz var: “İt kağnı gölgesinde yatar da kendini arslan sanırmış!”
Bu haşa “Kâbe imamı”na sorum şu: Suudiler Haremeyn’in tuvaletlerini yönetebiliyorlar mı?
“Bu ne abes soru”, diyeceksiniz. Suud kralları “hadimülharameyn” değiller mi? Yani iki haremin, Kâbe ve Mescidi Nebevi’nin hademeleri veya koruyucuları onlar değil mi?
Bu sıfatı ilk defa Yavuz Sultan Selim’in üstlendiğini hatırlayalım. O zamana kadar Hicaz bölgesine hâkim olanlar “hâkimülharemeyn” olarak anılmıştır. Hutbede kendisinden böyle bahsedilmesi üzerine İslâm dünyasını son defa bir bayrak altında toplayan koca sultan, “hayır hatib efendi, hakimülharemeyn değil, hadimülharemeyn” diye düzeltmişti. Onun tevazu dolu sünneti bugüne kadar geldi. Suudiler de bu geleneği sürdürmek zorunda kaldılar. Şimdilerde bunun değiştirileceği söyleniyor. Güya Suudiler “laik” olacakmış da, bu sıfat da kalkacakmış. Bize göre Suudiler ne olur bilmeyiz, fakat laik olsalar bugünkünden daha fazla Müslüman olabilirler, diyebiliriz!
Onlara “gasıbülharameyn” sıfatı yakışır!