Hasan Karakaya
“Kaset” denince, akla... Paralel, Paralel, Paralel!
Dünkü Hürriyet’in manşeti ile Zaman’ın sürmanşeti “aynı konu”daydı...“Aynı konuda” derken; aralarında bir “paralellik”, bir “ittifak” ya da “ağız birliği” olduğunu iddia ediyor değilim...
“Aynı konuda” dememin sebebi; “Meral Akşener konusu”nu manşet veya sürmanşetlerine taşımalarıydı!..
Hürriyet, manşetten diyordu ki;
“İftira ters tepti!”
Hemen altında da, şu ifadeler vardı: Hakkında “Kasedi var” iftirası atılan MHP’li Meral Akşener’e; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile Sare Davutoğlu ve Hayrünnisa Gül’den destek telefonu geldi.”
Okuduğunuz gibi; Meral Akşener’i, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, eşiEmine Erdoğan da aramışlar!..
ZAMAN NİYE GİZLEDİ?
Ama, Zaman’ın 1. sayfada sürmanşetten verdiği haberde, bu “ayrıntı” yok...Zaman’ın haberinde; “Akşener, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’nun kendisini telefonla aradıklarını, üzüntülerini paylaştıklarını açıkladı” diyor ama, “Tayyip Bey ve eşinin telefonu”ndan hiç bahsetmiyor!..
Acaba niye?..
Bu “görmezden gelme”nin sebebini kendilerine sormak lâzım ama,“oluşturmak istedikleri algı”yı ben söyleyeyim:
“Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ı, kaset iddiasını sahipleniyor şeklinde gösterip, onları yıpratmak!”
Değilse, Akşener’e; “Erdoğan’ların da telefon açtığını” niye gizlediler?..
“Erdoğan düşmanlığı”ndan mı?..
KASET İDDİASININ ASLI
Bu “ayrıntı”yı dikkatlerinize sunduktan sonra, gelelim “asıl mesele”ye!..
Birkaç gündür, “Meral Akşener’in kasedi var” iddiaları üzerinden yazarımız Latif Erdoğan ve Haber X Yönetmeni Cemil Barlas’a yönelik bir “linç kampanyası” yürütülüyor!..
Olayın özü ve özeti şu: 13 Mayıs günü, A Haber’de yayınlanan Gece Ajansı programında gazeteci Cemil Barlas’ın “Onun da kasedi mi var nesi var, nasıl ele geçirdiler” demesi üzerine devreye giren Latif Erdoğan, “Cemil Bey’in dediği çok önemli. O kasedi olan birisidir ve şu an esaret altındadır” dedi.
“Kaset nerede” sorusu üzerine ise “Kaset... biliyor da, paralelcilerin elinde bir kadın için hiç de yakışmayacak kasetler var. Dolayısıyla o artık bir esire durumundadır. Ne derlerse yaptırırlar. Samanyolu’na da çıkar, hatta ‘Minarede röportaj yapacağız’ derlerse oraya da çıkar. Şu an acınacak halde. Bu kesin... Bunu ben bilgi olarak söylüyorum” ifadelerini kullandı.
Meral Akşener’in tepkisi üzerine;
“Merel Akşener’e yönelik iftira kasedi”nin Mustafa Yeşil tarafından yayıldığını açıklayan Latif Erdoğan; benzer iftiraların Kemalettin Özdemir’e de atıldığını söyledi... Bu açıklamalarından sonra Gülen veMustafa Yeşil’i “yeminleşmeye” davet eden Latif Erdoğan, bundan sonra yargıda konuşacağını söyledi.
GÜLEN VERDİ, İZLETTİRDİ!
Latif Erdoğan, Twitter hesabından “Son sözüm” başlığıyla 14 Mayıs günü paylaştığı mesajında da, şunları söyledi:
“Cevabımın gecikme sebebi, gösterilen yanlış tepkilerden habersiz oluşumdur. Dostlarımın bizzat arayarak bilgilendirmesi sebebiyle böyle bir açıklama zorunlu olmuştur.
Bundan sonra söyleyeceklerim tamamen vicdanımın ve imanımın gereğidir.
İlgili şahsın mahkemeye vermesi veya çevresinin aşırı tepki göstermesinin bu açıklamayla bir alakası yoktur ve mahkemeye vermesi ayrıca isabetlidir; paralelcilerin bir iğrenç sayfası daha böylece hukuk sayfasına geçmiş olur.
Bana dört sene önce ilgili kasedi izletmek isteyen önde gelen bir cemaat üyesinin (savcılıkta ismini açıklarım), bunun büyük bir iftira olduğunu başka şeyden değil sadece bir mü’min olma sıfatıyla zaten söyledim ve izlemedim.
İkincisi; aynı kasedin diğer mağdurunu kaç defa basın yoluyla açıkça tebrie ve tezkiye ettim.
Bu da Meral Akşener’e yapılan komplo ve iftiraları da ret anlamına gelir.
Benim kastım, alçakça hazırlanmış böyle bir kasedin varlığını söylemektir. Yoksa o kasedin içeriğini kabul anlamında değildir. Zaten hiçbir Müslüman böyle bir iftirayı kabullenemez.
Diğer taraftan; bu kasedi hazırlayan paralel örgütle siyasi anlamda dahi olsa bir birlikteliğin yanlışlığını başta Meral Akşener olmak üzere bütün MHP camiasına hatırlatmaktır.
Ayrıca; bu kasedin cemaat kurmaylarına bizzat örgüt başı tarafından verildiğini ve izlettirildiğini de yakinen onlarca şahidin bildirmesiyle biliyorum.
Ben; diğer iftira kasetleri gibi, bu kasedin de montaj olarak kurgulandığına kesinlikle inanan bir kişiyim ve asla böyle bir içeriği hiç kimse hakkında kabul etmem mümkün değildir.
Dünkü TV programındaki ifadelerimin başı ve sonu kesilerek tahrif edilmiştir. Bunu kasıtlı yapanları Rabbime havale ediyorum. Bütün hakaret edenlerin sözlerini de kendilerine misliyle iade ettiğimi bu vesileyle bildiriyorum.”
Cemil Barlas’ın dedikleri de şu:
BU OLAYIN NERESİNDELER?
Bana kalırsa; bu açıklamasına rağmen, “Latif Erdoğan hakkında linç kampanyası” açanlar, öncelikle bu “iddia”nın nereden kaynaklandığına bakmalıdır!..
Meselâ Mustafa Yeşil’e, meselâ Kemalettin Özdemir’e, meselâ Mustafa Özcan’a, meselâ Ramazan Akyürek’e sormalıdırlar: “Meral Akşener’in kasedi olduğuna dair iddiaların neresindesiniz?.. İçinde mi, dışında mı, yanında mı, arkasında mı?.. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e götürüp de, ısrarla izlemesini istediğiniz kasette, Kemalettin Özdemir’in hangi kadınla ilişkisi(!) vardı?.. Bu kaset gerçek miydi, montaj mı?..”
Evet, Mustafa Yeşil konuşmalıdır!..
Mustafa Özcan konuşmalıdır!..
Ramazan Akyürek konuşmalıdır!..
Konuşmalıdırlar ki; Kemalettin Özdemir’in de bir “iftira”ya uğrayıp uğramadığı ortaya çıkmalıdır!..
Özellikle Mustafa Yeşil, Latif Erdoğan’ın “yeminleşme” davetine cevap vermelidir... Aksi halde bu iş “yargı”ya taşınacak ve orada açıklığa kavuşacak!..
ÖNDER AYTAÇ YAZMIŞTI
Bu vesileyle, şu “soru” da sorulmalı;
“Kaset denilince akla,
Niye hep Cemaat geliyor?!?”
Öyle ya;
Eskiden “kaset” denildiğinde, akla “şarkıcı-türkücü-popçu”lar gelirdi!..
“Kasedi çıkan” şarkıcı, türkücü ve popçular ekranlara çıkarılır, şarkı-türkülerinden bir-iki örnek söyleyip, “reklâm”larını yaparlardı!..
Ama şimdi;
“Kaset” denildiğinde, her ne hikmetse, herkesin aklına; “Fetullah Gülen ve cemaati” geliyor!..
Bunu düşünen ve söyleyenler, pek haksız da sayılmazlar!.. Öyle ya; ne zaman “kaset” lâfı geçse, ne zaman “tape”den, “montaj”dan ve“dublaj”dan söz edilse, altından hep “Gülen ve cemaati” çıkıyor!..
Şimdi sizleri, 12 Eylül 2013’e götürmek ve şu anda “firarda” olan“Cemaat’in gözde yazarlarından Önder Aytaç’ın yazısı”nı hatırlatmak istiyorum!..
Önder Aytaç, 12 Eylül 2013 tarihli, “Kasetçiler kim?.. Camia mı, Camia’ya oyun kuranlar mı?” başlıklı yazısında; ortada henüz “kaset” mevzuları yokken; bu mevzuya girmiş ve “kasetleri çıkan bazı kişiler”den örnekler vermişti...
Yani özetle şöyleydi:
l Hatırlayanınız vardır muhakkak; eski DGM savcısı Sn. Nuh Mete Yüksel, görevde bulunduğu süreçte Sn. Fethullah Gülen’e bir dava açtı. Sn. Gülen’in açılan bu davadan beraat etmesinin hemen arkasından, onun hakkında Sn. Yüksel yeni bir dava daha açtı. Bu savcı neredeyse mesaisinin tamamını Sn. Gülen’e dava açmakla geçirdi ki daha sonrasında, Nuh Mete Yüksel’in kendisi ile ilgili bir kaset ortaya çıktı. (...)
l Hatırlayacaksınız; 17 Haziran 1999’da “düğmeci” anlatımıyla özdeşleşen bir iftira kampanyası başlatıldı. Adeta bir düğmeye basılmışçasına malum bir gazete ve meşum bir televizyon kanalı ve bazı dergiler, Sn. Fethullah Gülen ile ilgili türlü iftiralar ortaya attı. Hiçbir dayanağı ve mesnedi olmadan yapılan bu karalamacı yayınlar, Sn. Gülen’in sağlığının bozulmasına ve yıllarca yurtdışında kalmasına sebep oldu... ‘Düğmeye kimin bastığı’ sonradan kendi itirafıyla ortaya çıktı... Ali Kırca, “Düğmeye ben bastım” dedi. (...)
Ve hemen sonrasında da Ali Kırca’nın kendisine ait olan bir kasedi ortaya çıkıverdi. (...)
l “Fatih Altaylı’nın TEKETEK programına çıkan Cübbeli Ahmet Hoca’nın, Nur Cemaati ve Risale Nurlarla ilgili sorulan bir soruya verdiği cevapta, (...) “diyalogcular” diyerek belli çevrelere net bir şekilde dokundurması / ilişmesi söz konusu oldu. Daha sonra Cübbeli’nin (...) bazı kasetleri ortaya çıktı(...)
l 12 Eylül 2010 Referandumu öncesi tavrını açıktan ifade eden Sn. Fethullah Gülen, “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da” dedi...
Bu açıklamaya en büyük tepki ise Sn. Devlet BAHÇELİ’den geldi.
Sn. Gülen’in açıklamasında MHP’ye karşı hiçbir eleştiri yok iken, cevabın Sn. Bahçeli’den gelmesi, çoğu milliyetçi-muhafazakâr olan pek çok insanı şaşırttı. Bu olaylardan kısa bir süre sonra da MHP’li yöneticilerin kasetleri internete düşmeye başladı.
Sn. Devlet BAHÇELİ’nin MHP’ye atadığı 16 Genel Başkan Yardımcısının neredeyse 10 tanesinin kasedi ortaya çıktı ve bu kişiler 2011 seçimlerinde aday olamayarak, siyaset sahnesine veda ettiler.”
HEP CEMAAT, HEP CEMAAT!
Lütfen dikkat;
Önder Aytaç, bu yazısını 12 Eylül 2013’te yazmıştır!..
Yani, “Dershane olayı”ndan iki ay önce!.. Yani, “Kirli 17-25 Aralık Operasyonu”ndan 3 ay önce!..
“Ortada fol yok, yumurta yok”ken, Önder Aytaç bu yazıyı niye yazdı?..
Acaba, “daha sonra ortaya çıkacak muhtemel kasetler” hakkında “mesaj”verip, AK Parti’ye “ayar” mı çekiyordu?..
Öyle ya;
Nuh Mete Yüksel’in, Ali Kırca’nın, Cübbeli Ahmet Hoca’nın ve “MHP’li yöneticiler”in kasetlerinin ortaya çıktığı günlerde, herkes diyordu ki;
“Bunları Cemaat servis etti!”
Söyleyin Allah aşkına;
“Kaset” denildiğinde; niye “başkaları” değil de, hemen “cemaat” geliyor akla?..
Hani, bir reklâm vardı:
“Bisküvi denince akla,
Eti, Eti, Eti!”
Son yıllarda ise;
“Kaset denince akla,
Cemaat, Cemaat, Cemaat!”
Bu iddialar, tıpkı “kızartma yağı” kokusu gibi, üzerlerine öyle bir “sindi”, çiğnenmiş “sakız” gibi, üzerlerine öyle bir “yapıştı” ki; çıkmak bilmiyor!..
HÜRRİYET DE MAĞDUR ETMİŞTİ!
Bu vesileyle; “kaset mağduru Meral Akşener”e bir çift hatırlatmada bulunmak istiyorum...
Doğrudur, “kaset” iddialarından dolayı, Meral Akşener mağdur olmuştur... Ama bu mağduriyet, “ilk mağduriyeti” değildir!..
Meral Akşener, “1998 yılı”nda da “kaset mağduru” olmuştur... İşin tuhaf tarafı, onu, o yıllarda mağdur eden, bugün “Meral Akşener’e sahip çıkıyor”görünen Hürriyet’ten başkası değildir!..
Tarih, 17 Aralık 1998...
O günlerde DYP Genel Başkan Yardımcısı olan Meral Akşener, düzenlediği“basın toplantısı”nda; “Aydın Doğan Grubu ile ilgili olarak, bir vatanseverin kendisine gönderdiği bazı kasetleri kamuoyu ile paylaşmak istediğini” söylüyordu...
O kasetlerde; dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün, yine dönemin Ekonomi Bakanı Güneş Taner’le yaptığı, “Karton Fabrikası pazarlığı” vardır... Özkök, o konuşmada; “ana-avrat”lı cümleler de kullanmaktaydı...
Uzatmayalım... Bugün “Meral Akşener’e sahip çıkıyor” görünen Hürriyet; o günlerde Meral Akşener hakkında, günlerce süren “linç kampanyası”başlatmıştı...
22 Ekim 1999 tarihine gelindiğinde, Hürriyet, şu manşetle çıkmıştı:
“Telekulak’a rekor tazminat cezası!”
DYP’li Meral Akşener; telefon dinleyip, kamuoyuna açıkladığı için 15 milyarlık ağır tazminata mahkûm edildi.”
Ne var ki; Meral Akşener bu parayı ödeyemez... Zaten, tazminat da, faizi ile birlikte 35 milyar liraya çıkmıştır!..
Cezayı ödeyemeyince, “İstanbul’daki dairesine haciz” konulur!..
Bu da yetmez; “maaşına haciz” gelir!..
O da yetmez;
“Otomobilini satıp, tazminat cezasının bir kısmını öder!”
Yine yetmez;
İstenen “tazminat parası”nın 14 milyar lirasını Çiller öder!..
DOST KİM, DÜŞMAN KİM?
Bunları niye hatırlattım?
Öğrendim ki, Meral Hanım; dün “Latif Erdoğan hakkında suç duyurusu”nda bulunmuş ve hakkında “soruşturma” açılmasını sağlamış...
Elbette hakkıdır...
Zaten, “Latif Erdoğan’ın istediği” de buydu!.. Latif Hoca, öyle sanıyorum ki; mahkemede, “alçakça hazırlanmış böyle bir kasedin varlığını, hem de Cemaat kurmaylarının isimlerini vererek” ispatlayacak, “o kasedi Gülen’in verdiğini ve izlettirildiğini” de “şahit”lerle açıklayacaktır!..
Ama Akşener, şunu bilmelidir:
“Latif Erdoğan, Meral Akşener’in düşmanı değildir!.. Tam aksine; ona kurulan komplo ve yapılan iftiraları gündeme getirmek istemiştir.”
Meral Hanım, bunları bilmeli ve “dost kim, düşman kim” tanımalı, safını iyi seçmelidir!..
Zira, “Paralel” için asla “dost” yok, “kullanılacak insan” vardır!..
Sadece “Paralelciler” değil, “1998’li yıllarda mücadele ettiği kartel medyası” da ona dost olmaz!..
Benden söylemesi!..
********************************************************************
Aysel Ekşi ölmüş, Fetullah Gülen “taziye” yayınlamış!
“Dinlerarası Diyalog” diyen ve bu “Vatikan Projesi”ni gerçekleştirmek için var gücüyle çalışan Fetullah Gülen’in; bugüne kadar “Hıristiyanlar” ve“Museviler”le diyalog kurduğunu ama “Müslümanlarla diyalog”a hiç yanaşmadığını zaten biliyorduk da, bunun “yeni yeni örneklerini” görünce, şaşırmıyor değiliz...
Efendim, “Alçakları tanıyalım” diyerek bazı gazetecileri “hedef” gösterenOktay Ekşi’nin eşi Prof.Dr. Aysel Ekşi vefat etmiş... Fetullah Gülen de, bir“taziye” ilanı vermiş dünkü Hürriyet’e...
Oktay Ekşi için “Duayen gazeteci” demiş, Aysel Ekşi için de, “Cenab-ı Hak’tan rahmet” dilemiş!..
Peki, Fetullah Gülen’in “rahmet” dilediği Aysel Ekşi kimdir ve geçmişte neler demiştir?..
23 Temmuz 2010 tarihli gazetelerde, “Aysel Ekşi’nin Cumhuriyet’teki yazısında kullandığı” şu cümleler aktarılıyordu:
l “Camiler, her yerde mantar gibi bitiyor!.. Tezgâhlarda dini kitaplar, sokaklarda başörtülü kadın ve sakallı erkekler bollaştı!”
l “Başörtülü ve sakallı insanların bollaştığını görünce, 1989’da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurduk... Bunu, Çağlayan Meydanı’ndaki Laiklik Yürüyüşü izledi!”
l “Kuşkusuz inancı gereği kapananlar vardı ama büyük kısmı parasal destek aldığı için kapanıyordu!”
Bunlar, Aysel Ekşi’nin sözleri... Fetullah Gülen, işte bu Aysel Ekşi için“taziye” mesajı yayınlamış!..
Allah “laik”ini ve “lâyık”ını versin!..
yeniakit