Mehmet GÖKTAŞ
“Kavganızı yukarıdan, balkondan izliyordum”
Heyecanlı ve kendinden emin bir halde bir gün önceki kavgayı anlatıyor, yanındakiler de pür dikkat onu dinliyordu. Kavga yapan taraflardan biriydi. Bizzat işin içinde olmanın verdiği güvenle dinleyenlere anlattıklarını kabullenmekten başka bir şey bırakmıyordu.
Sandalyesi sohbet halkasının bir kaç metre dışarıda olan birisi sakince söze karıştı, bir noktada adamın anlattıklarından başka şeyler de söylemeye başladı. Kavga eden adam biraz öfkelendi; “Sen kimsin, nereden biliyorsun kardeşim, ben bizzat kavganın içindeydim!” dedi. Dinleyenler de merakla adamın vereceği cevabı bekliyordu, adam aynı sakinlikle;
“Ben yukarıda balkondaydım, kavganızı oradan izliyordum” deyince dinleyenler bu defa ona döndüler;
“Tamam, ben de biliyorum, sen bizzat kavganın içindeydin, anlattıklarının hepsi de doğru ama eksik. Hani o kargaşa esnasında sen geriye dönmüştün ve adamın birisi sana sarılıyor ve kavgayı ayırmak istiyor gibi elini senin omuzuna koymuştu ya, aslında o adamın öteki elinde bıçak vardı, sana vurmak için geliyordu, sen aniden dönünce onu gizledi ve gülerek sarıldı..”
Daha adamın görmediği, ancak balkon gibi böyle yukarıdan görülebilecek birçok ayrıntıyı anlattı. O esnada orada bulunan birçok komşu esnafın bu kavgada sergiledikleri tavırları aktarmaya çalıştı, kavga yapan adam ve dinleyenler hiç itiraz etmediler, hayretle dinlediler ve kabullendiler.
Zaman zaman dile getiriyorum; bazı olayları biraz uzaktan, biraz yukarıdan, balkondan izleyerek daha net anlaşılabileceğini düşünüyorum. Galiba bugün buna “fotoğrafın tamamını görme” diyorlar.
Kavganın bizzat içinde olmanız olup biteni en iyi şekilde anlamış olmanızı gerektirmez.
Şöyle de söyleyebiliriz; bir kavgayı, bir mücadeleyi sağlıklı bir şekilde değerlendirip doğru bir hükme varabilmek için sakin ve soğukkanlı bir şekilde uzaktan izleyenleri de dinlemek durumundayız.
Fakat her zaman her şeyi bu şekilde balkondan izlemeliyiz dediğimiz anlaşılmasın. Bazen öyle durumlar olur ki, derhal balkondan inmemiz ve kavgadaki yerimizi almamız gerekir.
Böyle bir durumda bize düşen görev şahitlik değil bizzat özne olmak, birinci şahıs olarak olup bitene müdahale etmek, el koymaktır. O esnada balkonda kim bulunacaksa bulunsun.