Mehmet GÖKTAŞ
Kesin şu sirenleri, çıkın sığınaklardan, hücuma geçin artık!
Biliyorsunuz bu kavramlar savaş ortamına ait kavramlardır, son olarak Ukrayna’yla birlikte hafızalarda bir daha tazelenmiş durumda; hava saldırılarında sirenler çalar ve insanlar sığınaklara koşuşur.
Fakat o an için insanlar canlarını kurtarmış olsalar bile bu şekilde zafer kazanılmaz, nihayetinde bu bir savunmadır, zafer hücumla kazanılır.
Üstelik siz önemli bir tehlike olmadığı halde ikide bir sirenleri çalar, insanların sığınaklara girmesini ve dışarı çıkmamalarını isterseniz bunun bir noktadan sonra bıkkınlık ve hezimet getirdiğini görürsünüz.
Özellikle savaşması gereken insanları sirenlerle sığınaklarda bloke ederseniz gecikmeli de olsa bunun sonu mağlubiyettir.
Bu kavramlar her ne kadar savaş ortamlarına ait olsa da iyice dikkat ederseniz hayatın bütün alanlarında ve normal zamanlarda da geçerli olduğunu fark edersiniz.
Sözü fazla uzatmayalım, Müslümanların aile hayatına yönelik tehlike konusunda aynı hatalı tavrı gösterdiklerini söylemek istiyorum.
Tamam, aile hayatımızın Batı kaynaklı sapkınlıklarla karşı karşıya olduğunun farkındayız ve bunu küçümsemiyoruz. Fakat yapılması gereken ikide bir sirenleri çalıp milleti sığınaklara sokmak mıdır?
Allah aşkına, aileyi koruma adına derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle web sayfalarının yaptıklarına bir bakar mısınız? Bıkıp usanmadan sapkınlıkları tasvir etmek, en ince detaylarına kadar anlatmak, ne kadar güçlü ve örgütlü olduklarını, arkalarında hangi devletlerin olduğunu göstermek...
Hiç kimse böyle yapmakla Müslümanca bir aile yapısı kurma ve koruma adına iyi bir şeylerin yapıldığını zannetmesin. Düşmanı gözümüzde büyütmek ve yelkenleri indirmektir bu. “Kuşatılmışız, boşuna direnmeyelim, teslim olmaktan başka çaremiz yok..” anlamına gelmektedir.
Halbuki bitip tükenmekte olan Batıdır, Batının sapkın aile yapısıdır, atak vaziyette olan İslam’dır, böyle bir durumda Müslümanlara düşen görev Hücumdur.
Hücumla kastettiğimiz öncelikle evliliklerin çoğaltılması, Müslüman gençlerin vaktinde evlenmeleri, kolay evliliklerle örneklik oluşturmalarıdır.
Ellerinden tuttukları çocuklarıyla gözlerinin içi gülen, etraflarına mutluluk yayan genç anne babaların, hayatın görünen bütün alanlarında yerlerini almaları hücuma geçmenin, sığınaklardan çıkmanın, sirenlere aldırış etmemenin ta kendisidir.
Söz konusu hücum sadece Müslüman bireylere düşen bir görev değil, aileye önem veren yönetimler bu hücumun önünü açmalı, gençlerin evlenip yuva kurabilmeleri için gereken desteği vermelidir. İnsanımız da bütün bunları yönetimden öncelikle istemelidir.