Abdurrahman Dilipak
Keyfiniz nasıl?
Dünya en çok antidepresan kullanan ülkelerin en başında ABD geliyor.
Türkiye’de 10 kişiden biri antidepresan kullanıyor. 2017'de 48 milyon kutu antidepresan satılırken, 2020'de bu sayı yaklaşık 55 milyona, 2021'de ise yaklaşık 60 milyona çıktı. Bugün bu sayı 70 milyonun üstünde. Kişi başına antidepresan kullanımı son 12 yılda %76 artmış.
Antidepresan kullanım oranında dünyada ilk üçte ABD, İzlanda, ve Avustralya var. Türkiye de artık Antidepresan kullanımında ilk 20’de. İlk 10’da ayrıca Kanada, İngiltere, Danimarka, İsveç, Belçika gibi gelişmiş, refah içinde yüzen ülkeler var. Yani “keyif” peşinde koşan mürtefinler topluluğunun keyfi kaçmış gibi. Ölüm’den korkuyorlar, kaybetmekten korkuyorlar, kendilerini kalabalıklar içinde yalnız hissediyorlar. Onlar nefis’leri peşinde koşarken ruhları azab içinde. Sağlıklı da değiller mesud da. Hiçbir şeye inanmıyorlar. Agnostik oldular, derin bir boşluğa düştüler, intihar toplumu oldular.
2014 yılında toplam harcamaların % 30’unu oluşturan sağlık harcamaları % 45’e kadar çıkarak 2015’de “Dünya sağlık harcamaları 12.7 trilyona çıkacak” deniyordu. TÜİK verilerine göre ülkemizde 2023’de Sosyal korumaya 2 trilyon 693 milyar 497 milyon TL harcandı. Bu harcamanın %98,2'sini 2 trilyon 645 milyar 267 milyon TL ile sosyal koruma yardımları oluşturdu. Sosyal koruma yardımlarında ise en büyük harcama 1 trilyon 175 milyar 190 milyon TL ile emekli/yaşlılara yapılan harcamalar oldu. Bunu 809 milyar 343 milyon TL ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları takip etti.
Türkiye’de 10.12.2024 — Kişi başına sağlık harcaması 2022 yılında 7 bin 141 TL iken, 2023 yılında yüzde 104,2 artarak 14 bin 582 TL'ye yükseldi. Harcama artıyor, ama sağlık kalitesi artmıyor. Aksine insanlar daha çok hasta oluyor. Ne kadar çok hastahane’ye gidiyor, ne kadar çok ilaç tüketiyorsanız, daha sağlıklı olmuyorsunuz. Çünkü artık oralar Şifahane değil hastahane. Oralar bir ticarethane. Orada Hekimler ve Tabib’ler değil, doktorlar çalışıyor. Eczahane’lerde de ilaç yapılmıyor artık satılıyor. Eczahane de artık bir ticarethane. Neyse bize dair iyi haberler de var: OECD ülkelerinde alkol tüketiminin verdiği hasarlar, sağlık harcamalarında ortalama % 2,5-%5 artışa sebep olmaktadır. Avusturya, Kore ve Fransa yıllık 12 litre’nin üzerinde tüketimle başı çekerken şimdi bu liderliği Litvanya (12,1) ve Letonya’ya (12,2 l.) bırakmış görünüyorlar. Türkiye kişi başı 1,4 litre ile en az alkol tüketen OECD ülkesi olma özelliğini koruyor. Türkiye’nin ardından 3,1 litre ile İsrail gelmektedir. CHP’li belediyelerin performansı ile bu rakamlar birkaç derece yükselebilir.
Kansere bağlı ölümlerde CoVID’e kadar bizde çok gerideydi, mRNA’dan sonra Turbo kanser patladı. oldukça iyi durumda olduğumuz görünüyor. Kore’de 100.000 kişide 160, Japonya’da 175, İspanya’da 182, Almanya’da 216, İngiltere’de 222, Macaristan’da 286 kanser ölümü gerçekleşirken, Türkiye’de bu sayının CoVID öncesi 160 civarındaydı.. İntihar vakaları da Türkiye’de 100.000 kişide 4,4. Bu sayı Meksika’da 5,6, İspanya’da 7,6, Portekiz ve İngiltere’de 8,6, Almanya’da 9,7, Amerika’da 10,1, Japonya’da 15,4 ve Kore’de 24,1. 2018’de Türkiye’de sağlık harcaması 165 milyar 234 milyon iken bu rakam 5 yıllık dönemde %236 arttı. Ayrıca kişi başına sağlık harcaması da 2018’de 2.030 TL iken b 2021 de bu rakam 4.206’ya yükseldi. 3 yıldaki artış %107 oldu. Dünyada 2019da küresel sağlık harcamaları 7.3 Trilyon dolar iken yıllık ortalama %5 oranında artıyor. Bizim bir yanda sağlık harcamalarımız artıyor, bir o kadar da sağlığımız bozuluyor. Çünkü uygulamaya ilişkin yanlışlar ve ilaçların sebeb olduğu rahatsızlıklar sebebi ile sonuç olumsuz yönde gelişiyor.
Sağlık ve gıda artık dünyanın en büyük istismar konusu. Hatta sağlık ve gıda artık Mafia’nın elinde. Dünyanın tüm sağlık sistemi (Donanım, ilaç, yöntem, akademik veriler, ARGE çalışmaları, Laboratuvarlar, akıllı ilaçlar), yapay zeka, ve bir takım özel kişiler tarafından yönetiliyor. Sağlık sisteminde tedavi şekline, kullanılacak ilaçlara Sigortacılık, İlaç sektörü, Sigorta endüstrisi, Sigorta şirketleri ve Global Reset çetesi karar veriyor. Özellikle hayat sigortası, emeklilik sigortası gibi şirketler sizin ne zaman öleceğinizi/ölmeniz gerektiğinin hesabını yapıyor. Yapay zeka sizin her anınızı takip ediyor ve sizi ona göre sigortalıyorlar. Durduk yerde “Ötenazi hakkı” gündeme gelmedi. Yakında hamile kalan bir anne eğer hamileliğinin ilk evresinde çocuğunun engelli olma ihtimali ya da az gelişmiş olması sebebi ile bebeğini aldırma talebiyle karşılaşması sürpriz olmamalı. Dikkat: Aslında bu tahliller sırasında da çocuğunu sakatlanabilir. Ya da sizin sağlık durumunuz bir doğum için elverişli değil raporu verilirse, size yapılan tavsiyeye uymazsanız, sigorta kapsamından çıkartılabilirsiniz. Hatta çocuğunuzun sağlığı için önerilen ilaç ve beslenme çocuğunuzu kaybetmenize sebeb olabilir. Sağlık mafiası’nın entübe edilen çocuklar üzerindeki aşağılık operasyonların çok daha vahim bir başka gerçek var. Ve hedefte sadece bebekler değil, yaşlılar, daha doğrusu herkes var. Bakın bu sağlık mafiası’nın elinde öyle bilgiler var ki, ellerindeki hasta kayıtları laboratuvar sonuçlarının ötesinde, sizin dini, etnik, ideolojik ve politik kişiliğiniz ve coğrafi konumunuza kadar her şey ellerinde. Siz bir denek olarak da kullanılabilirsiniz, organ mafyasının eline de düşmüş olabilirsiniz, ya da bebeğinizin kanını da çalıyor olabilirler. Çünkü VİP ve CIP’ler için mutluluk hormonu üretmeleri gerekiyor.
Kim hangi ilacı kullanıyor, o ilacı hangi doktor yazmış hepsi izleniyor ve sistem içi doktorlar cömert bir şekilde mükafatlandırılıyor. Birileri gerek olmayan tahliller ve MR için yönlendirilmiş de olabilir. Ya da olmayan tahliller üzerinden birileri sistemden para çalıyor da olabilir. Hedef seçilen kişilerin kullandığı ilaçlar üzerinden negatif ilaç gibi yöntemler kullanılarak aslında cinayet işlemek de mümkün. Ya da yapay zeka, o günkü duruma göre ne kadar yaşayabileceğinizi de öngörebilir. Modern teknoloji kullanan zamana kahinleri kişilerin sağlık durumuna bakıp ona ömür biçebilir. Aslında Simpson’lar da siyaset ve toplum hayatına ilişkin benzer kehanetlerde bulunmuyor mu? Aynı şeyi The Economist de yapıyor. Artık bunlar imkansız değil. Söz konusu sağlık olduğunda biz kendimize ait bilgilerin çoğundan habersiziz ve bu verilerdeki değişikliklerin hayatımızdaki muhtemel riskleri hakkında da yeterli bilgiye sahip değiliz. Ama birileri bu bilgileri biliyor ve bu verileri kullanarak hedeflerindeki kişiler üzerinde hayati sonuçları olan kararlar verebilirler.
En iyisi hasta olmayın. Zaten bizim Tebabetimiz’de, hasta olmamak esastır. Bugünkü tıp Fakülteleri, Eczacılık Fakülteleri bu temel değerlerden çok uzaktalar. Bu hastahane’ler, hele de Şehir Hastahaneler’i mantık olarak AVM mantığı ile inşa edilmiş yerler. Bizde ilim parçalanmaz, ilmimizi de ahlakımızı da ailemizi de paramparça ettiler. Şimdi bir çok şeyi yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Onun için hayatınıza bir düzen vermemiz gerekiyor. Bakın, aklımız, kalbimiz, midemiz, damarlarımız, evimiz, sokak işgal edilmiş durumda.. Amentü’ye inanıyorsanız korku yok. Bizi gören, duyan, bilen, kadir-i mutlak, hüküm sahibi bir Allah’ımız var. Tevbe eder, onun ipine tutunursak kurtuluş uzak değil. Allah'a ve ahiret gününe kadere, rızga ve ecele iman eden birinin hayatında strese de yer yok. Kur’an-ı Kerim Mü’minler için şifa ve rahmet vesilesidir. Helale-harama, yeme içme alışkanlıklarımıza dikkat edelim. Uyku düzeni önemli. Değilse kahır yüklü, acılarla dolu bir dünya bizi bekliyor.
Sağlık 3-5 kapitalistin doymak bilmeyen iştihalarına peşkeş çekilecek bir sektör değildir.
Şair ne diyordu: (…) “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; / Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; /Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; / Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; / Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; / Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!” (…)
İçinde yaşadığımız dünya, fiziki ve sosyal çevre, ekonomik ve politik gerçekler aslında hepsi bizi hasta ediyor. Hayatımıza yeni bir çeki düzen vermemiz gerek.
Eğer bir takım semptomlar / bulgular belli bir hastalığı işaret ediyorsa, bakın bakalım o hastalık neyin eksikliği ve neyin fazlalığından oluyor? Onu biliyorsanız, gıdanıza dikkat edin, o eksik neyse onu tamamlayın. Ya ette ya da hayvansal ürünlerde, ya bitkide ya da madende ve/veya toprakta vardır. Onu oradan alın, bitki/baharat türlerini zeytinyağında bekleterek, onun eczasını oradan sağabilirsiniz. Fazla olan varsa oruç tutun, perhiz yapın. Bu sizin için sağlıklı yaşama, hasta olmama, olmuşsanız tedavisi için iyi bir başlangıç olacaktır. Tabiat eczanesinde eksik ilaç yoktur. Çok ucuzdur, yan etkisi yok denecek kadar azdır, tabi ölçüsüne uyarsanız ve onu helal ve temiz bir şekilde elde edebilirseniz.
Ve tabi dua. Hastalığın da, o hastalığın şifasının yaratıcı da Allah’tır. Herşey O’nun iradesi içindedir. Biz O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olursa, o zaman Maddi ve manevi hastalıklardan korunmak için O’nun adı ile şifa verecek Salih ve Alim, Hekim zatların himmeti yeter! Şafi olan Allah’a emanet olun. Selam ve dua ile.