Kıble"yi hatırlıyor musunuz?
Sibel ERASLAN / Vakit Gazetesi
Hatırlamak; tuhaf bir şeydir.
İçiniz cız eder. Yüreğinize yüzlerce iğne sokulur hatırlayınca. Sadece mutluluğu değil, belki de en çok neyi kaybettiğimizi idrak ettirir bize "hatıra"lar" Hatıra, koleksiyon defterimizdeki rengi solgun, eski ve öldürülmüş bir kelebek değildir. Hatıra, istikametimiz olarak "an"ımız ve geleceğimizdir de. Hatıra, "asıl" olmadığı halde, belki de insanoğlunun fevkalade bir kabiliyeti olarak, bizi asıl"lara bağlayan delillerimizdir"
Çağımız hız ve haz çağı oysa. Hatıraların hoyratça parçalandığı bir çağda, asıl olanı gözden yitirdiğimiz zaten çok oluyor! Asıllarımız, asallarımız, esaslarımız, kalın bir toz bulutunun altında artık. Dilsiz, sessiz balıklar gibiyiz, dipte ve derinde" Harflerimizi kaybettik önce. Meramımızı anlatacak cümleleri kuramaz olduk. Kitaplarımızı çaldılar, kitaplarımızı yaktılar. Esir düştük"
ABD"nin Bağdat"ı işgal ettiği günlerde beni çok etkileyen manzaralardan biriydi: Evkaf Kütüphanesi"ni ateşe veren işgal askerleri, Beytül Hikme"den arta kalmış dünyada bir eşi daha olmayan 5000 el yazmasını da gözlerini kırpmadan yakıyorlardı. Buhari"nin, İmam Azam"ın, Farabi"nin, Tusi"nin bizzat kendi elleriyle yazdıkları kitaplar. Çaresizlik içinde "Keşke çalsalardı, götürselerdi kendi ülkelerine veya kaçakçıların mezatlarında satılsalardı da yanmasalardı" diye geçiyordu içimden"
Ben her zaman, hayatın ve gerçeğin tarafını tuttum. Onca yanan ev, okul ve fabrika, onca öldürülen çocuk ve kadının yanı sıra, Bağdat"ta yakılan binlerce "eski kitap"ın yazısını hiç kaleme almadım bugüne kadar. Hayatta kalabilmek hep birinci meselem oldu.
Halbuki geniş zamanlı başka bir hesabı var Bağdat işgalinin. Petrolden, doğalgazdan, askeri stratejiden daha üstte bir şey bu. Amerika"nın dünyanın en zengin ve güçlü ülkesi olduğu halde asla sahip olamayacağı başka bir şeyden bahsediyorum: İnsanlık tarihinin icad edildiği ve yazıldığı, dinlerin ve kutsal kitapların içinde harmanlandığı büyük bir tarih mirasıydı Orta Doğu" ABD"nin ve diğer hiçbir servet zengininin de asla sahip olamayacağı ortak insanlık tarihiydi yağmalanan. Sahip olamadığını tahrip ediyordu, yıkıyordu, yakıyordu işgal gücü"
Hafızanın ve hatıranın imha edilişi projesiydi bu"
¥
Geçen gün, Hicaz Kuvve-i Seferiye Kumandanı Fahreddin Paşa"nın 1. Dünya Savaşı sırasında, Medine"nin işgal tehdidi günlerinde çektiği bir fotoğraf geçti elime. Demiryolunu Mescid-i Nebevi"nin yanına kadar uzatmışlar. Mukaddes Emanetler"i, üzerinde "Esselamu Aleyke Ya Resulallah" yazan bir trene bindirmişler. İşgalden kurtarmak için son çare olarak düşünülen bu "son tren"de neler var neler var" Hz. İbrahim"in yemek kaynattığı büyük kazan, Hz. Musa"nın asası, Hz. Yusuf"un sarığı, Sevgili Efendimiz (sav)"in üzerinde teyemmüm ettiği Asurlular"dan kalma iki taş tablet, yine kendilerine ait mübarek terlik ve nalinlar, Hz. Aişe annemizin bürgüsü, Hz. Fatıma"mızın elbisesi, gelinlik duvağı, seccadesi, Hz. Hüseyin"imizin Kerbela"da şehit olduğu toprak ve kanlı şehadet gömleğinden parçalar" Sanki canlı birer tarih gibi, her biri de işte o "son tren"le birlikte işgalden kaçırılıyor. Acıklı bir fotoğraf"
¥
Bosna"da ziyaret ettiğimiz Gazi Hüsrev Paşa Medresesi de benzer bir işgal tecrübesi yaşamıştı. İnsanları, kütüphaneleri, köprüleri gözlerini kırpmadan günlerce yakan Sırp zulmünden, muz sandıkları içinde saklanarak kaçırılan tarihi kitapların hikayesini bizzat saklayıcılarından dinlerken ağlamıştım"
Şimdi diyeceksiniz ki; on binlerce insan katledilirken, sen durup da kitaplardan bahsediyorsun, mukaddes emanetlerden söz ediyorsun" İş mi bu! Haklısınız, hayatı hep önde tutmamız gerekiyor. Ama hayat nedir? Hayatın ve hayatta kalmanın anlamı nedir? Hayvanların ve bitkilerin de hayatta kalmaya dair ciddi bir dirençleri var, peki bizimkini onlardan farklı kılan ne?
¥
Kabe"nin örtüsünden el içi kadar bir parça veya yılda bir defa Kadir Gecesi"nde kırk kat bohçasından dualarla çıkarılıp seyredilen ufak bir "kıl parçası": Sakal-ı Şerif! Ne demektir, "kaybedenler"in nazarından sormak lazım" Efendimiz (sav)"in, bir tek tüyü için, bir tek kılı için ciltlerce şiirler yazan, ciltlerce mecmualar tertip edenler, sayısız hat levhaları yazıp, şahikalar halinde tezhipler çizen, en ince ve revnaklı minyatürleri boyayanlar, neyi anlattılar asırladır. Allah ve Peygamber aşkı değil de nedir mü"minleri asırladır ayakta tutan?
"Asıl"lara yetişemedik. Hatıra ve emanet bunun için önemli. Aslolanın en büyük delili ve hafızası olduğu için kıymetli. Bugün, hafıza ve hatıraya karşı açılmış açık bir meydan okumayla yüz yüzeyiz" İnsanlığın son savaşı, bu yüzden "Hatıralar Savaşı"dır.
İsrail ve ABD"nin açık kuşatması altındaki Mekke ve Medine"nin İslâm milletleri üzerindeki hatıra ve hafıza cihetindeki anlamı, bizzat ümmetin varoluşu ve hayatıyla ilgilidir. Allah korusun, Beytullah"ın işgalini görmektense ölmeyi tercih etmeyecek bir mü"min yoktur yeryüzünde" Zira O, Allah"ın hatırasıdır! İstikametimizdir!
İçiniz cız eder. Yüreğinize yüzlerce iğne sokulur hatırlayınca. Sadece mutluluğu değil, belki de en çok neyi kaybettiğimizi idrak ettirir bize "hatıra"lar" Hatıra, koleksiyon defterimizdeki rengi solgun, eski ve öldürülmüş bir kelebek değildir. Hatıra, istikametimiz olarak "an"ımız ve geleceğimizdir de. Hatıra, "asıl" olmadığı halde, belki de insanoğlunun fevkalade bir kabiliyeti olarak, bizi asıl"lara bağlayan delillerimizdir"
Çağımız hız ve haz çağı oysa. Hatıraların hoyratça parçalandığı bir çağda, asıl olanı gözden yitirdiğimiz zaten çok oluyor! Asıllarımız, asallarımız, esaslarımız, kalın bir toz bulutunun altında artık. Dilsiz, sessiz balıklar gibiyiz, dipte ve derinde" Harflerimizi kaybettik önce. Meramımızı anlatacak cümleleri kuramaz olduk. Kitaplarımızı çaldılar, kitaplarımızı yaktılar. Esir düştük"
ABD"nin Bağdat"ı işgal ettiği günlerde beni çok etkileyen manzaralardan biriydi: Evkaf Kütüphanesi"ni ateşe veren işgal askerleri, Beytül Hikme"den arta kalmış dünyada bir eşi daha olmayan 5000 el yazmasını da gözlerini kırpmadan yakıyorlardı. Buhari"nin, İmam Azam"ın, Farabi"nin, Tusi"nin bizzat kendi elleriyle yazdıkları kitaplar. Çaresizlik içinde "Keşke çalsalardı, götürselerdi kendi ülkelerine veya kaçakçıların mezatlarında satılsalardı da yanmasalardı" diye geçiyordu içimden"
Ben her zaman, hayatın ve gerçeğin tarafını tuttum. Onca yanan ev, okul ve fabrika, onca öldürülen çocuk ve kadının yanı sıra, Bağdat"ta yakılan binlerce "eski kitap"ın yazısını hiç kaleme almadım bugüne kadar. Hayatta kalabilmek hep birinci meselem oldu.
Halbuki geniş zamanlı başka bir hesabı var Bağdat işgalinin. Petrolden, doğalgazdan, askeri stratejiden daha üstte bir şey bu. Amerika"nın dünyanın en zengin ve güçlü ülkesi olduğu halde asla sahip olamayacağı başka bir şeyden bahsediyorum: İnsanlık tarihinin icad edildiği ve yazıldığı, dinlerin ve kutsal kitapların içinde harmanlandığı büyük bir tarih mirasıydı Orta Doğu" ABD"nin ve diğer hiçbir servet zengininin de asla sahip olamayacağı ortak insanlık tarihiydi yağmalanan. Sahip olamadığını tahrip ediyordu, yıkıyordu, yakıyordu işgal gücü"
Hafızanın ve hatıranın imha edilişi projesiydi bu"
¥
Geçen gün, Hicaz Kuvve-i Seferiye Kumandanı Fahreddin Paşa"nın 1. Dünya Savaşı sırasında, Medine"nin işgal tehdidi günlerinde çektiği bir fotoğraf geçti elime. Demiryolunu Mescid-i Nebevi"nin yanına kadar uzatmışlar. Mukaddes Emanetler"i, üzerinde "Esselamu Aleyke Ya Resulallah" yazan bir trene bindirmişler. İşgalden kurtarmak için son çare olarak düşünülen bu "son tren"de neler var neler var" Hz. İbrahim"in yemek kaynattığı büyük kazan, Hz. Musa"nın asası, Hz. Yusuf"un sarığı, Sevgili Efendimiz (sav)"in üzerinde teyemmüm ettiği Asurlular"dan kalma iki taş tablet, yine kendilerine ait mübarek terlik ve nalinlar, Hz. Aişe annemizin bürgüsü, Hz. Fatıma"mızın elbisesi, gelinlik duvağı, seccadesi, Hz. Hüseyin"imizin Kerbela"da şehit olduğu toprak ve kanlı şehadet gömleğinden parçalar" Sanki canlı birer tarih gibi, her biri de işte o "son tren"le birlikte işgalden kaçırılıyor. Acıklı bir fotoğraf"
¥
Bosna"da ziyaret ettiğimiz Gazi Hüsrev Paşa Medresesi de benzer bir işgal tecrübesi yaşamıştı. İnsanları, kütüphaneleri, köprüleri gözlerini kırpmadan günlerce yakan Sırp zulmünden, muz sandıkları içinde saklanarak kaçırılan tarihi kitapların hikayesini bizzat saklayıcılarından dinlerken ağlamıştım"
Şimdi diyeceksiniz ki; on binlerce insan katledilirken, sen durup da kitaplardan bahsediyorsun, mukaddes emanetlerden söz ediyorsun" İş mi bu! Haklısınız, hayatı hep önde tutmamız gerekiyor. Ama hayat nedir? Hayatın ve hayatta kalmanın anlamı nedir? Hayvanların ve bitkilerin de hayatta kalmaya dair ciddi bir dirençleri var, peki bizimkini onlardan farklı kılan ne?
¥
Kabe"nin örtüsünden el içi kadar bir parça veya yılda bir defa Kadir Gecesi"nde kırk kat bohçasından dualarla çıkarılıp seyredilen ufak bir "kıl parçası": Sakal-ı Şerif! Ne demektir, "kaybedenler"in nazarından sormak lazım" Efendimiz (sav)"in, bir tek tüyü için, bir tek kılı için ciltlerce şiirler yazan, ciltlerce mecmualar tertip edenler, sayısız hat levhaları yazıp, şahikalar halinde tezhipler çizen, en ince ve revnaklı minyatürleri boyayanlar, neyi anlattılar asırladır. Allah ve Peygamber aşkı değil de nedir mü"minleri asırladır ayakta tutan?
"Asıl"lara yetişemedik. Hatıra ve emanet bunun için önemli. Aslolanın en büyük delili ve hafızası olduğu için kıymetli. Bugün, hafıza ve hatıraya karşı açılmış açık bir meydan okumayla yüz yüzeyiz" İnsanlığın son savaşı, bu yüzden "Hatıralar Savaşı"dır.
İsrail ve ABD"nin açık kuşatması altındaki Mekke ve Medine"nin İslâm milletleri üzerindeki hatıra ve hafıza cihetindeki anlamı, bizzat ümmetin varoluşu ve hayatıyla ilgilidir. Allah korusun, Beytullah"ın işgalini görmektense ölmeyi tercih etmeyecek bir mü"min yoktur yeryüzünde" Zira O, Allah"ın hatırasıdır! İstikametimizdir!