Abdurrahman Dilipak
Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca
Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca arkasında bir ormanı kaybediyoruz.
Mevsimler gelip geçiyor, çocuklar büyüyor.
Biz Demokrasicilik oyunu oynuyoruz, Ortadoğu, Kürt meselesi ile vakit geçiriyoruz..
Sadece siyaset ve para, felsefe, estetik, ahlak, hukuk ayrıntılarda kaybolup gidiyor..
Bilim susmuş. Çünkü saf bilgiye ulaşmak zor ve bilim adamları başka işlerle uğraşıyor.. Onun için üniversitelerimizin, hemen herkesin her gün konuştuğu konularla ilgili pek söyleyecekleri bir şey yok..
Bilim de, sanat da, felsefe de ideolojik militanlara teslim olmuş, rehin alınmış ya da maaşa bağlanmış durumda.
Hiç bir genelleme doğru değildir kuşkusuz, ama genel olarak manzara bu. Dürüst bilim, sanat adamı ve düşünürler istisna konumuna düştü..
Yargının haline baksanıza.. İstanbul Barosu’nda yine kim kazandı? Sadece Kocasakal’a kızmayın. O sandığa gitmeyenleri de unutmayın. Ya da sandığa gidenlerin oy verdiği adama bakın. Neden, niçin, nasıl sorusunu sorun..
Toplumun kaymak tabakası diyeceğiniz siyasi aktörlere bakın, oda yöneticilerine bakın..
İşte seviye bu. Sorun da buradan kaynaklanıyor..
Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olur. Tencere yuvarlanır ve kapağını bulur..
Siyasetin hali ortada. Sermayenin de. Bilimi ortada. STK’ları da..
Keşke hükümet her akademisyene eşit bir mali katkı sağlamasa da, kaç projede çalışıyor, kaç makale yazmış, kaç tebliğ sunmuş ona göre bir ödül programı uygulansa bundan sonra..
Ama ahlak olmayınca bakarsanız, bilimsel değeri olmayan makaleleri bilimsel diye yayınlarlar.. Bu işler böyle.. Lise mezununu doktor yapan anlayış bu.. Onun hocasının kitaplarını okumuş, okumayı bırak makalesinin yayınlandığı dergiyi dağıtmış olmak, onların gözünde iki fakülte bitirmekten daha değerli..
İçimiz dışımız siyaset oldu.. Her gün kavga, çatışma, canlı bomba haberleri. Yol kesme, haraca bağlama.. Ama artık sıkmaya başladı bu haberler..
İki türkü söylemeyi sanat, iki şiir yazmayı edebiyat zanneden insanlarla nereye gidebilirsiniz..
Dünyada ulus devlet biterken birileri hâlâ uluslaşma çabasında..
Dünyanın en kısa ömürlü ve kanlı siyasi süreçlerinden biridir ulus devlet süreci.. Bir sömürge dönemi, iki devrimler ve dünya savaşları süreci..
Düzeni yokederek düzen inşa edemezsiniz.. Kanton ya da federasyondan söz ediyorsanız, sizi taşıyacak yapıyı zaafa uğratarak onun üzerinde güçlü olamazsınız.. Bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz..
Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor, 40 akıllı, 40 gün uğraşıyor..
Yapılan terörün, cinayetin kutsanmasıdır. Bunu din, mezhep, ırk, ideoloji adına da yapabilirsiniz ve yapılan da budur aslında..
Özgürlük ve demokrasi şarkıları ile süslenmiş bir intihar ideolojisi, bir cinayet senaryosu hayata geçirilmeye çalışılıyor..
Birileri Suriye’deki terör bitsin istemiyor, aksine bulanık suda balık avlamak için Suriye krizini siyasi bir fırsata, ranta dönüştürmek istiyor.. Onun için Esed’in zulmüne karşı ses çıkartmıyorlar.
ABD de öyle, İran da, İngiltere de öyle, Fransa da. Suudi Arabistan da öyle, başkaları da..
Suriye üzerinde iç içe geçmiş bir sürü savaş yaşanıyor. Şii-Sünni, Arap-Kürt, Müslim-Gayrimüslim.. Batı yanlıları, karşı taraf, krallık yanlıları, demokrasi yanlıları, say sayabildiğin kadar, din, mezhep, ideoloji, siyaset, felsefi kanaat..
Kürt’ün kendi içinde kaç türlüsü var, Türk’ün, Arab’ın da. Hepimiz akraba ve komşu halklarıyız. Hepsinden önemlisi insanız.. Müslümanımız var, kâfiri var, erdem sahibi olanı var, ahlaksızı var.. Biz birbirimize benzeriz sonuçta ve de her insan tek bir kişi olarak parmak uçları gibi birbirinden farklıdır.. Herkes her yerde.. Kaç bin yıllık bir birlikteliği siyasi bir ütopya uğruna berhava etmek hangi akla hizmet eder bir düşünün..
Irkçılık, fahşa ve katl, şeytanın en tehlikeli 3 silahıdır..
Hepimizin Alevi’si var, Sünni’si var, hepimizin sağı var, solu var..
Kimse saf bir ırki özellik göstermez bu coğrafyada.. Türk’ün de, Kürd’ün de Arab’ın da 40 çeşidi vardır.. Fikri kavmiyyeti tel’in eder peygamber.. Bir bölünmeye başladınız mı, durduramazsınız..
Siyonizm, Kapitalizm, Faşizm ve Komünizm, siyasi hesaplar uğruna toplumları bölüp parçalamaya devam ediyor.. Ortak bir adalet, ortak bir barış ve ortak bir özgürlük ortamı sağlamak yerine, herkes ötekine karşı bunu başarmaya çalışıyor.. Oysa tek bir adalet, barış ve özgürlük var, o da birbirimize karşı kazanacağımız değil, birlikte kazanacağımız bir şeydir..
Baksanıza, Rum diye eskiden Anadolu halklarına denirdi. Selçuklular zamanında Rum dediğinizde Müslüman anlaşılırdı. Ahiyanı Rum, Caciyanı Rum, Gaziyanı Rum.. Arzı Rum, Rumeli, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Eşrefoğlu Rumi gibi isimler de bu gerçeği ifade eder.. Rum diye ayrı bir etnik kimlik yok. Bunlar Anadolu Hristiyanlarıdır ve 1000 yıllık tarihimizde akrabalarının büyük bir bölümü Müslüman olmuş bir halktır.. Grekle-Yunanla bir alakaları da yoktur. Mübadele yolu ile Anadolu’nun Hristiyan halkları Yunanlılara temlik edilmiştir. Peki Kıbrıs Rum kesimi ne oluyor?
Bakın bütün bunlar kirli ve çirkin bir oyunun parçası.. Osmanlı sultanları, Müslümanların halifesi, Türklerin Hakanı, Arab’ın ve Acem’in padişahı, diğer halkların sultanı ve Doğu Roma, Bizans’ın, en geniş anlamda Rumların imparatoru idi..
Bizi tearüf edip bilişelim ve ünsiyet peyda edelim, aramızda adaletle hükmedelim diye kabileler halinde yaratan Allahım bize hakkı hak, batılı batıl göster ve hakta toplanmayı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil..
Selam ve dua ile..
yeniakit