Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Çocuklar nasıl bir dünya istiyor?

Uzun zamandır düşünüyorum, belki biz büyürken yaşlılarımızın konuşmalarına benzeteceğim sözlerimi ama biz de kaçınılmaz şekilde birileri için yaşlılar sınıfına girdiğimizden aslında çok da yadırganmaması gerektiğini düşünerek bunu yapacağım ve bizim zamanımızda diye başlayan cümleler kuracağım. Evet bizim zamanımızda, bilmem ama çocuklar böyle değildi. Gençler hiç böyle değildi. Serbest piyasa ekonomisi olduğu iddia edilen ve yaşadıkça, tecrübe ettikçe hiç de serbest olmadığı anlaşılan ekonomimiz bu denli kapitalizme dayandırılmıyordu. Dünya henüz bu kadar küreselleşmemiş, bu hız ve ivmede küçülmemişti. Cep telefonu “yurtdışı” kaynaklıydı, onsuz bir hayat bal gibi de hayattı ve yaşanabiliyordu. İnsanlar gittikleri yere çabuk çabuk gidiyor, vardıklarında buldukları telefona sarılıp, sağ salim vasıl oldum diyebiliyorlardı. Kimse de meraktan ölmüyor, bir dakika Facebook’a girmese, Twitter’i kolaçan etmese dünya yıkılmıyordu.

İnsan insana daha yakın, daha temasta, daha insan’dı. İnsani ilişkiler, ruhlara temas anlamına geliyordu. Üzerinde onlarca uygulama bulunan bir akıllı telefonun, metal, soğuk bir makinenin veremeyeceğini bir dokunuş, bir gülümseme, bir kaş çatış, dudak büküş verebiliyordu. Sözler, kelimeler de şimdiki gibi “şu kadar karakter”le sınırlanma kuralıyla beraber gelmiyor, insanlar aceleciliğe az ve öz kelimelerle iletişim yapmaya teşvik edilmiyordu. Onun içindir ki sarfedilen sözler şimdiki gibi keskin, şimdilerdeki gibi acıtıcı değildi. Akıllı olduğu kadar da soğuk olan telefonlarda yazılanlara nazaran daha esnek, daha kucaklayıcıydı, bizatihi ağızdan dökülen sözler. Sesle gelen tonlama, bir sevinci de bir sitemi de içinde rahatlıkla barındırabilen konuşmalar, ekrana düşen ve metalik bir sesle geldiğini bildiren bir mesajdan çok daha fazlasını anlatıyordu.

Şimdi her şey değişti. Elimizdekiler, üstümüzdekiler, başımızdakiler, çantamızda taşıdıklarımız ve kafamızın içindekiler… Gözlerimizin gördüğü kadar, kulaklarımızın işittikleri de değişti. Dilimiz de din’imiz de değişti. Ehem kadar mühimlerimiz de.

Çocuklar idealizmden uzak, amaçsız, canları hiç bir şey yapmak istememekle geçiriyor ömürlerini. Çünkü her şeyleri var. Çünkü hiçbir şeyleri yok. Her şeyin hiçbir şey olmadığını idrak edemeyecek kadar da olgunluktan uzaklar. Zorluklar, aşılması gereken engeller, yıkılması gereken tabular eskiden insanları körükler, birlik ve beraberliğe iter, biraz daha fazlasını, istemeye, başarmaya, gayret etmeye, teşvik ederdi. Bugün bunlardan da eser kalmadı.

Geçen gün kendine ideal arayan bir gençle bir başkasının diyaloğuna şahit olurken buldum kendimi. “Ne yapabilirim?” “olmalı, bir şey olmalı, düşününce, içinde heyecan uyandıracak bir şey mutlaka olmalı” “hayır, yok, düşünüyorum, hayır, hiçbir şey yok.”

yeniakit

Bu yazı toplam 1062 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar