Kocaeli'de 162. Başörtüsü Eylemi
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 162. başörtüsü eylemini gerçekleştirdi.
Basın açıklamasının metni:
162. haftasına giren "Başörtüsüne Özgürlük" eyleminden hayata, yaşama, dil ve anlayışa hak ve adalet perspektifinden bakanlara selam olsun. Hayat ve anlayışları ile tüm zalimleri, onları doğuran büyüten ve besleyen sistemleri ve tahakküm etmeyi meşrulaştırmaya çalışan zihniyeti deşifre eden her fert bugün insanlık önünde tarihi vazifesini yerine getiriyor.
Haftayı, ay, ayı yıl yaparak kızgın sıcakta, dondurucu soğukta, yağmurda çamurda bir "bayram"ın buruk tadından, bir hüznün ince bir sevincinde sabırla sebatla burada; statükocuların baskı ve öteleme politikaları ve toplumun hafızasında oluşturmaya çalıştıkları korkuluğa ve sizinle aynı inanç ve düşüncedeniz ama bu böyle meydanda sürdürülemez anlayışsızlığına rağmen varlığını sürdüren bir mücadele oldu.
Bizler geldik burada, direnişi öğrendik, öğrettik. Zamanla daha kavi bir mücadele kültürü oluşturduk. Yasakçıyı, yardakçıyı, dayatmacıyı, iki yüzlüyü ifşa ettik. Burası bizim okulumuz oldu. Kalsak da gitsek de, yaşasak da, ölsek de bu mücadele bizden sonrakilere emanetimizdir.
Bu meydanlar bizi ve mücadelemizi ne kadar büyüttü ise birilerini de o kadar küçülttü. Dayatmacıya statükocuya, sadece tek yönlü mücadele geliştirmeyen bizler başörtüsü inancını ve düşüncesini taşıyan, mücadeleyi bir üst perdeden yürütecek olan insanlarında omuzdaşı olacağımızı taahhüt ediyoruz buradan. Yasağa eli, dili, yüreği, beyni ile direnen her bir gönüldaşımız, kardeşimiz, bizler biliyoruz ki bu kısır bir zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyet eline aldığı kılıçla halk, hukuk, hak, ahlak tanımadan annesini kardeşini evladını vuran zihniyettir. Bu zihniyet demoklesin kılıcı gibi halkın tepesinde duran ve onu kıracak bahanesi olan zihniyettir. Bu zihniyetin fark edemediği şey ise artık halkın 60'ların,70'lerin, 80'lerin halkı olmadığıdır. Ve bu zihniyetin bitmesi kaçınılmazdır.
Bugünlerde bu zihniyet bir başka şekilde tezahür ediyor. Hukuku kendine göre eğip büken onu siyasallaştıran, komediye çeviren ve rezaletini halkın gözünün içine baka baka ilan eden hukuk okuyucuları ve yorumlayıcılarının akıl dışı yorumu şeklinde yansıyor.
Anayasa Mahkemesi'nin kararını açıklama sürecinde Yargıtay bir bildiri yayınlıyor. Yargının bağımsızlığını, erkler ayrılığı ilkesini, dava sürecini etkileyecek yargı erkanının baskı altına almanın suç olmasını hesaba katmadan, yürütme organının hiçe sayarak tarihe kara bir leke olarak düşecek bir bildirinin altına imza atıyor. Şimdi soruyoruz bu bildiri yargıyı etkilemiyor mu? Yargı bağımsızlığına ters değil mi? Meclisi göreve davet ediyoruz. Siz bu muameleyi kabullenseniz de halkı kuklaya çevirenlere halk adına hesap sormalısınız! Yargıtay'ın bildirinsin den sonra ÜAK (Üniversiteler Arası Kurul) bildiriye destek veren bir açıklama yaptı. ÜAK işgüzarlığı bırakıp kendi işine bakmalıdır. ÜAK Başkanı, aynı zamanda Antalya Üniversitesi rektörü olan Mustafa Akaydın, önce kendi üniversitesinde oynana kirli oyunlar üzerinde ki perdeyi kaldırsın. Biri açıklama yapsa, öbürü destek verse de bunlar birbirinin şahitleri bir bozacı bir şıracı. Beyler, bırakın hukuk adı altında çalışmayı siyasi bir parti oluverin de bu komedi son bulsun. Bunlar kendilerine göre yırtıp biçtikleri hukuku paçavraya çevirseler de Adalet mücadelemiz devam edecektir.
162. haftasına giren "Başörtüsüne Özgürlük" eyleminden hayata, yaşama, dil ve anlayışa hak ve adalet perspektifinden bakanlara selam olsun. Hayat ve anlayışları ile tüm zalimleri, onları doğuran büyüten ve besleyen sistemleri ve tahakküm etmeyi meşrulaştırmaya çalışan zihniyeti deşifre eden her fert bugün insanlık önünde tarihi vazifesini yerine getiriyor.
Haftayı, ay, ayı yıl yaparak kızgın sıcakta, dondurucu soğukta, yağmurda çamurda bir "bayram"ın buruk tadından, bir hüznün ince bir sevincinde sabırla sebatla burada; statükocuların baskı ve öteleme politikaları ve toplumun hafızasında oluşturmaya çalıştıkları korkuluğa ve sizinle aynı inanç ve düşüncedeniz ama bu böyle meydanda sürdürülemez anlayışsızlığına rağmen varlığını sürdüren bir mücadele oldu.
Bizler geldik burada, direnişi öğrendik, öğrettik. Zamanla daha kavi bir mücadele kültürü oluşturduk. Yasakçıyı, yardakçıyı, dayatmacıyı, iki yüzlüyü ifşa ettik. Burası bizim okulumuz oldu. Kalsak da gitsek de, yaşasak da, ölsek de bu mücadele bizden sonrakilere emanetimizdir.
Bu meydanlar bizi ve mücadelemizi ne kadar büyüttü ise birilerini de o kadar küçülttü. Dayatmacıya statükocuya, sadece tek yönlü mücadele geliştirmeyen bizler başörtüsü inancını ve düşüncesini taşıyan, mücadeleyi bir üst perdeden yürütecek olan insanlarında omuzdaşı olacağımızı taahhüt ediyoruz buradan. Yasağa eli, dili, yüreği, beyni ile direnen her bir gönüldaşımız, kardeşimiz, bizler biliyoruz ki bu kısır bir zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyet eline aldığı kılıçla halk, hukuk, hak, ahlak tanımadan annesini kardeşini evladını vuran zihniyettir. Bu zihniyet demoklesin kılıcı gibi halkın tepesinde duran ve onu kıracak bahanesi olan zihniyettir. Bu zihniyetin fark edemediği şey ise artık halkın 60'ların,70'lerin, 80'lerin halkı olmadığıdır. Ve bu zihniyetin bitmesi kaçınılmazdır.
Bugünlerde bu zihniyet bir başka şekilde tezahür ediyor. Hukuku kendine göre eğip büken onu siyasallaştıran, komediye çeviren ve rezaletini halkın gözünün içine baka baka ilan eden hukuk okuyucuları ve yorumlayıcılarının akıl dışı yorumu şeklinde yansıyor.
Anayasa Mahkemesi'nin kararını açıklama sürecinde Yargıtay bir bildiri yayınlıyor. Yargının bağımsızlığını, erkler ayrılığı ilkesini, dava sürecini etkileyecek yargı erkanının baskı altına almanın suç olmasını hesaba katmadan, yürütme organının hiçe sayarak tarihe kara bir leke olarak düşecek bir bildirinin altına imza atıyor. Şimdi soruyoruz bu bildiri yargıyı etkilemiyor mu? Yargı bağımsızlığına ters değil mi? Meclisi göreve davet ediyoruz. Siz bu muameleyi kabullenseniz de halkı kuklaya çevirenlere halk adına hesap sormalısınız! Yargıtay'ın bildirinsin den sonra ÜAK (Üniversiteler Arası Kurul) bildiriye destek veren bir açıklama yaptı. ÜAK işgüzarlığı bırakıp kendi işine bakmalıdır. ÜAK Başkanı, aynı zamanda Antalya Üniversitesi rektörü olan Mustafa Akaydın, önce kendi üniversitesinde oynana kirli oyunlar üzerinde ki perdeyi kaldırsın. Biri açıklama yapsa, öbürü destek verse de bunlar birbirinin şahitleri bir bozacı bir şıracı. Beyler, bırakın hukuk adı altında çalışmayı siyasi bir parti oluverin de bu komedi son bulsun. Bunlar kendilerine göre yırtıp biçtikleri hukuku paçavraya çevirseler de Adalet mücadelemiz devam edecektir.