Abdurrahman Dilipak
Kudüs’te iş başa düştü!
Sisi – Misi, Dahlan – Mahlan’la olmuyor bu iş. DAEŞ bitiyor. PYD de bir halt edemedi. PKK bitme noktasında, FETÖ – METÖ de bir çuval inciri berbat etti. İsrail ne yapsın, iş başa düştü.
İngiltere kendi gemisini kurtarma derdinde, Fransa da öyle. Zavallı Almanya “Şamar oğlanı”na döndü, ne yapacağını bilmiyor.
Katar’ı hedef alan Mısır, Suudi Arabistan, BAE arasında gizli bir ittifak oluşturmaya kalktılar, o da geri tepti. Suriye’den bir ses yok. İsrail çareyi Kudüs’e saldırmakta buldu.
Hedef’te Filistin ve Gazze yönetimi var. Hedefte bütün Müslümanlar var aslında.
İsrail bir emrivaki politikası uyguluyor. Bir hamlede Kudüs’ü alıp, yeni yerleşim bölgeleri açarak, Filistinlileri Ürdün, Suriye ve Lübnan’a doğru sürmek istiyor. Elinden gelse Gazzelileri de Mısır’a doğru sürecek. Bir sonraki hedefi Sina olacak.
Siyonistlere göre, İsrail Kudüs’ü bugün alamayacaksa, bir daha alamayacak. Onun için İslam dünyasının paramparça olduğu, ABD ve NATO’nun bölgede olduğu bugün ne yapacaksa yapması gerek. Ilımlılar ise, İsrail’in ipi daha fazla germeden bugün Abbas yönetimi ile bir barış anlaşması imzalayarak, mevcut kazanımlarını garanti altına alarak, varlık ve meşruiyeti için uluslararası bir güvence oluşturması gerek.
İsrail’in bugünkü maceracı politikası batılılar tarafından birkaç açıdan tehlikeli görülüyor. Kudüs’e yönelik tehdit İslam dünyasını birleştirebilir ve işbirlikçi hükümetleri, halk nezdinde zor durumda bırakabilir.
Batılılar açısından bir diğer risk, İsrail’e destek veren batılı ülkeler İslam dünyasında ciddi bir itibar kaybına uğrayabilir.
3. büyük risk ise, batıdaki Müslümanların İsrail’in saldırgan politikalarına karşı tepki vermeleri sonucu ülkelerindeki Antisemitik ve İslamofobik topluluklar provoke olabilirler.
ABD ve batılı ülkelerin nihai tercihleri İsrail olacaktır. Bu da zaten ağır yara alan İslam dünyası ile bu ülkeler arasında telafisi zor bir güven kaybına yol açabilir.
Bu çatışma ortamı, kıyamet teolojisi açısından Müslümanlarla, Hristiyan ve Yahudiler arasında bir din savaşı için uygun bir zemin oluşturabilir.
Batıda teolojik anlamda ciddi bir savrulma yaşanıyor. Demokrasi adına çoğulcu, multi kültürel bir dünya düzeni hayal eden çevreler, liberaller, seküler topluluklar açısından bu durum son derece kaygı verici.
İsrail aslında İslam dünyası ve batılıların sinir uçlarında trampet çalıyor. İsrail’de birtakım Rabbiler açısında da bu durum kaygı verici. Mevcut saldırgan politikayı, Siyonist grublar, ırkçı Yahudiler ve bazı fanatik Yahudiler destekliyor. Bir de Esoterik birtakım çevreler ki, onlar bir kehaneti gerçekleşmesi için akıllarınca “Tanrı’yı kıyamete zorluyor”lar.
Bu şekilde giderlerse, hoş gitmeseler de zaten bugüne kadar yaptıklarının karşılığı olarak öyle zannediyorum ki, bunlar için gelecek günler geçen günleri aratacak. Batıyı da peşlerinden kendi cehennemlerine sürükleyecekler.
Bunlar aslında “Büyük İsrail” hayalinin peşinden koşarken, aslında neye kavuşmak istiyorlarsa, her adımda ondan uzaklaşıyorlar. Hepsinden önemlisi dinlerini kaybettiler. Siyonizm, din elbisesi giydirilmiş ırkçı bir ideolojiden başka bir şey değil. Aileyi kaybettiler. Gençliklerini, dolayısı ile geleceklerini kaybettiler..
Bu arada Kudüs bizim için, din, insanlık, tarih davasıdır. Kudüs bizim geçmişimiz, bugünümüz ve geleceğimizdir..
“Tapınak” dedikleri “Süleyman Mabedi”, Kral kabul ettikleri Süleyman (AS)’ın yaptığı tarihi bir mabedden başka bir şey değil. Kutsal değil. “Kral Salamon”un halkına bir armağanıdır. Oysa Hz. Davud (AS) da, Hz. Süleyman (AS) da bizim peygamberimizdir.. Hz. Davud 4 kitaptan Zebur’u bize getirendir. (O’na selam olsun).
Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemizdir ve Hz. Ömer Camii ise İsra’nın gerçekleştiği bir makamdır. Her iki makam da bizim için mukaddestir.
Hristiyan dünyasında Konstantin, Ayasofya’yı yaparken, Süleyman Mabedi yerine yapılan mabedden daha güzel bir mabed yaptığını düşünüyordu.
Kaldı ki, Süleyman Mabedi denilen mabed, bizim için bir kralın halkına armağanı değil, bir Peygamberin İbrahim milletine armağanıdır. Ki biz de aynı dinin devamı olan Hz. Adem’den yana gelen o tek dinin mensubuyuz ve biz de İbrahim milletindeniz. Biz de Hz. Musa’dan, Hz. Davud’dan, Hz. İsa’dan, Hz. Üzeyir’den, Hz. Zekeriya’dan, Hz. Meryem’den yanayız. Kur’an-ı Kerim’de Al-i İbrahim’e, Ali İmran’a ve Ali Muhammed’e salatı selam vardır. (SAV)
Siyonistlerin inadı, hem kendilerini, hem bölgeyi, hem dünyayı yakacak.
Siyonistleri durdurması gerekenler de 100 yıl önce bunları başımıza bela edenlerdir.
Elbette, insanlar doğdukları anne-babayı, zamanı, mekanı, derilerinin rengini ve cinsiyetlerini kendileri seçmezler ve bundan dolayı üstün ya da geri olamazlar.. İnsanlığın en büyük belası olan, ilk haram, ilk laneti hak eden ırkçılık ister soy, ister cinsiyet, ister sınıf, ister paraya nisbet edilsin aynı şeydir. Bu davanın peşinden koşanlarsa, “veresetüşşeytan” yani Şeytanın mirasçılarıdırlar. Biz veresetül embiya olalım. Şüphesiz ki, herkesin bir hesabı vardır. Ama sonuçta galib olacak olan Allah’ın hükmüdür. Kıblenin ve İsra’nın sahibi, iradesini gerçekleştirmek konusunda ise kimseye muhtaç değildir. Ancak bize düşen, Allah’ın dininin izzetini koruma adına bizim göstereceğimiz çabadır. Zira Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Bize düşen Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır. Selâm ve dua ile.
yeniakit