Abdullah Büyük
Kur’an tilaveti, kalbin kararmasına devadır
Kalp katılığından kurtulmanın ilk ilacı Kur’an tilavetidir. Kur’an-ı kıraatle yetinip tilavete dönüştürmediğimiz, yani okuduklarımızı akıldan kalbe göndermediğimiz sürece malumat halinde kalacağından, imana da dönüşmeyecektir. Kur’an-ı Kerim, imanın gerçekleştiği bir kıraat yani tilavetle okunduğu zaman, kalp kararmasına engel olacaktır.
Kur’an-ı Kerim’in okunması kıraat, tilavet ve tertil olmak üzere üç farklı şekilde yapılabilir. Bir ayetin okunmasında önce sadece dil işlevini gerçekleştirir, anlaşılmak istendiğinde akıl devreye girer ve manasını anlar, son aşamada ise akıl ile anlaşılan hakikat kalpte tasdik bulur ve iman halini alır. Örneğin “Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da” (Lehep, 1) ayet-i kerimesini okuyan kıraat adımını gerçekleştirmiş olur. “Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da” anlamına geldiğini bildiğinde ise tilavet etmiş olur. Daha sonra Ebu Leheb’in 15 asır evvel Mekke’de yaşayan, tebliğ eden Peygamber’e ayakkabısını fırlatan bir müşrik, yani mutlak gerçekleri susturmak için çaba harcayan bir kâfir olduğuna inanmak da kalbe indirip iman haline gelmesini sağlamaktır. Günümüzde hakkın sesini kısmak için ortaya konan her türlü çabaya yani kültür emperyalizmine karşı hakikati konuşmanın ve hakikati konuşanlara destek olmanın, Lehep suresinden çıkaracağımız ders olduğunu bilmek de bu imanın gereğidir. İşte tilavet edilen ayetleri, iş yapan bir iman seviyesine getirecek olan yolculuk budur. İşte “Onlara Kur’an’ın ayetleri okunduğu zaman bu okunanlar onların imanını artırır” (Enfal, 2). Şimdi bizler, uzun yıllardır sürekli okuduğumuz, Kur’an’ın kalbi sıfatını taşıyan ve seksen üç ayetten oluşan Yasin suresini bu üç okuma merhalesinden geçirmek ve kalbimizde iman haline getirmek için verdiğimiz çabayı gözden geçirmeliyiz. Abdullah ibni Ömer’in 286 ayetten oluşan Bakara suresi üzerinde on iki yıl boyunca yaptığı okuma işte böyle bir okumadır. Bu okuma, sonucunda iş yapan bir imana dönüşen tilavettir. Fakat bizler bugün İbn Mesud (r.a)’un “Ahir zamanda insanların Kur’an okurken tek istekleri kıraati bitirmek olacaktır” sözünün tam olarak tahakkuk ettiğini üzüntüyle itiraf etmek durumundayız. Ahirzaman Müslümanları olarak üzerimize sinmiş olan durağanlık, pısırıklık ve kalbî hastalıkları yok etmek istiyorsak ilk yapmamız gereken, Allah’ın anlayıp yaşamamız için gönderdiği Kur’an tilavetini istenilen kıvama getirmektir. Hiç olmazsa sürekli okuduğumuz surelerin bize ne dediğini öğrenmeye çalışmak ve okuduğumuz ayetlerle tanışmadan kabre girmemek için çaba sarf etmeliyiz. Bu bir tavsiye değil “Kur’an’ı tertil üzere oku” (Müzzemmil, 4) ayet-i kerimesiyle bizzat Cenab-ı Hak’tan gelen bir emirdir. Bu ilahi emre karşı Müslümanların duyarsızlığı bugün en derin yaralarımızdan biridir.
Özetle kalp kararmasının ve kalbî hastalıkların önüne geçmek için yapılması gereken ilk şey Kur’an kıraatlerimizi tilavet haline dönüştürmektir. Sürekli okuduğumuz kısa sureler dahi olsa, anlamaya çalışalım. Bunu yaptığımız sürece duyu organlarımızdaki bütün kirler temizlenecek ve bundan tarifi imkânsız bir haz almaya başlayacağız.
Fert olarak insanın, toplum olarak insanlığın huzuru, vahye yüreğini açmasına bağlıdır. Çünkü Allah, Kur’an-ı bunun için indirmiştir. Bu temel gerçeği göz ardı ederek huzur ve mutluluk aramak ise beyhude bir çabadır. Öyleyse gelin hep birlikte Kur’an-ı okuyalım, anlayalım, anladıklarımızın üzerinde düşünelim, düşündüklerimizi özümseyelim, benimseyelim, iman edelim, amel edelim, başkalarına tebliğ edelim ve onların da yaşaması için elimizden geleni yapalım. Vesselam...
yeniakit