Manisa’daki operasyon... Çal “kara”yı, akla “kara para”yı!

Manisa’da, “FETÖ Soruşturması” kapsamında, haklarında “yakalama”kararı bulunan “35 kişi”den “27’si”nin gözaltına alınması esnasında, “iki başörtülü hanıma kelepçe takılmasını” doğru bulmadığımı, bunu“yadırgadığımı” dün yazmıştım...

Benim bu yazıyı yazdığım esnada; “Manisa Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren’in görevden alındığı” henüz açıklanmamıştı!..

Bunu, özellikle vurguluyorum; çünkü, “Bunlar iyi gün dostu!.. Adam görevden alındı, hemen sattılar” demeye kalkmasınlar!..

KELEPÇEYİ KİM TAKTI?

Ne var ki, dün de yazdığım gibi; “başörtülü iki hanıma kelepçe takılması”olayı, son derece yanlıştı...

Bunun izahı olamaz!..

Bunda Emniyet Müdürü’nün dahli varsa Emniyet Müdürü, “görevli polisler”in “işgüzarlığı” varsa, görevli polisler suçludur!.. Buna, resmen ve alenen “kaş yapayım derken, göz çıkarma” denir!..

Haa, şunu da söyleyeyim:

“Paralelci” de olsalar, “başörtülü” iki hanıma “kelepçe” takılmasından“Emniyet Müdürü’nün haberinin olduğunu” hiç sanmıyorum... 

Ama merak da ediyorum;

Müdür emir vermeden polis nasıl kelepçe takabilir?

Bu iş, bana; “Paralelci polislerin işi” gibi geliyor!.. Onun kokusu da, herhalde yakında çıkar!..

Şimdiden sorayım:

O fotoğrafları; “niye sadece CHA muhabirleri” çekti?!?..

Bu işte, Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren’in zerre kadar bilgisi, dahli ve talimatı varsa; “bir çuval inciri berbat etmiş” demektir!..

Öyle ya;

Paralel İhanet Çetesi’nin eline ancak bu kadar koz verilirdi!..

“Kelepçe takma” emrini veren her kimse, ya “işgüzarlık” yaptı, ya da“Paralelci olmanın gereğini” yerine getirdi...

Uzun lafın kısası;

“Bir çuval inciri berbat ettiler, operasyonun üstüne tüy diktiler!”

KARA PARA AKLIYORLADI

Çünkü, bu operasyon “para aklama operasyonuna darbe” idi...

Malûm olduğu üzre;

17-25 Aralık Süreci’nin ardından Gülen hareketine yönelik başlatılan adli soruşturmalar çerçevesinde, Salı günü Manisa ve Eskişehir’de, Cumhuriyet Savcılıkları talimatıyla iki ayrı operasyon yapıldı.

Manisa’da yapılan operasyonda... 17-25 Aralık süreci sonrasında Bank Asya’ya, yani Asya Katılım Bankası’na TMSF tarafından el konulmasını önlemek amacıyla yaklaşık 18-20 milyon liralık nakit akışı yapıldığı tesbit edildi.

Kaynağı belli olmadığı anlaşılan “18-20 milyon lira”nın, hareketin“Manisa il sorumlusu”nca bankanın Manisa Merkez Şubesi’ne çuvallar içinde getirildiği belirlendi... 

Getirilen paranın, banka görevlilerince mesai saatleri dışında ve banka müşterisi olan kişilerin hesaplarına 1-2 dakika aralıklarla pay edilerek aktarıldığı tespit edildi.

Para yatırma işlemleri sırasında hesap sahiplerinin bizzat banka şubesinde bulunmadıkları anlaşılırken, bu yöntemle “Gülen hareketine ait olan kara paranın aklandığı” ifade edildi!..

Paranın yatırılmasının ardından, işlemin yapıldığı dönemde bankanın müdürü olan N.M.Ş.’nin bu paralara “bloke” koydurarak, örgüte ait paraların kontrolleri dışında kalmasını engellediği tesbit edildi...

Soruşturmada, yine Gülen hareketi mensuplarınca, kaynağı belli olmayan yüklü miktardaki paraların yurtdışına götürülerek Gülen hareketine yakın kuruluşlara aktarıldığı ifade ediliyor. Bankada yapılan aramada; çok sayıda imzalı ve içi boş dekontların elde edildiği bildirildi.

Soruşturma kapsamında, 9’u banka görevlisi, toplam 27 şüpheli gözaltına alınırken, Gülen hareketinin firari konumdaki Manisa il sorumlusu ile eski banka müdürü N.Ş.A. hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

Olayın özü ve özeti bu!..

Lütfen dikkat;

Ortada, “18-20 milyon liralık bir kara para aklama girişimi” var ve Manisa Emniyeti bunu öğrenir-öğrenmez “operasyon” yapıyor!..

Ama, “ben” de dahil, “biz” ne yapıyoruz?.. “18-20 milyon liralık kara para aklama girişimi”ni bir yana bırakıp, “başörtülü iki hanıma takılan kelepçe”ile meşgul oluyoruz!..

Ama, şunu iyi bilelim:

O iki hanım; “başörtülü” oldukları için değil, “Fetullahçı Terör Örgütü’ne finansman sağlamakla ilgili bir soruşturma” dolayısıyla gözaltına alınmışlardır!..

Demem o ki; “sap” ile “saman”ı birbirine karıştırmayalım!..

SEN BARİ SUS!

Gelelim, işin bir başka boyutuna... Yazarımız Mehtap Yılmaz, dünkü yazısında; olayın “Fetullah Locaefendi Cephesi”ni yazmış ve demişti ki:

“Ooooo Fetullah Locaefendi!

Ne o, aşmışsın? 

“Başı kapalı bacılarım” demişsin?

Himmet yolsuzluklarına karışmış birkaç F tipi abla gözaltına alınınca; “Benim başı kapalı bacılarıma(!) hiçbir Yezid, hiçbir Haccac böyle bir zulmü reva görmezdi” demişsin!..

“Amenofis bile erkekleri öldürdüğü halde kadınlara hiç cefa etmemişti”demişsin!..

Robespierre bile arkadaşlarını astırmıştır ama bir kadına iliştiğini, bir kadına öyle yaptığını bilmiyorum” demişsin…

“Nemrut bile Hz. İbrahim’in (a.s.) yanındaki kadına ilişmemişti”demişsin…

Hayırdır?

Başına saksı falan mı düştü Locaefendi?.. Bunu diyen sen misin?.. Yoksa harbiden imana mı geldin?”

Mehtap Yılmaz yazmamış ama, ben söylemek istiyorum: Gerek “başörtülü bacılarım” diyen Fetullah Locaefendi’nin, gerek “28 Şubat’tan beter”diyen “Locaefendi müridleri”nin; hem “başörtüsü”, hem de “28 Şubat”konusunda bir tek kelime bile söylemeye hakları yoktur!..

Herkes konuşsun,

Ama siz susun!..

Öyle ya;

28 Şubat günlerinde, “Beceremediniz, çekin gidin!” diyerek darbeyi destekleyen, “başörtüsü zulmü”ne karşı sivil ve onurlu bir direnişsürerken, kendine inanmış kızlara, “Başörtüsü füruattır, açın başınızı”diyerek, hem “cuntacı”lara destek veren, hem de “örtülülerin direnişi”ni kıran, Fetullah Gülen’den başkası değildi!..

Şu anda, gerek Gülen’in, gerek müridlerinin döktüğü gözyaşı, “timsah gözyaşları”dır!..

“İstismarın dik alâsı”dır!..

“İkiyüzlülüğün feriştahı”dır!..

Çünkü, 28 Şubat’ta, ortaokuldaki İHL’li kızların incecik bileklerine“kelepçe” takılırken; hiçbirinden ses çıkmıyordu!..

NEEE... 28 ŞUBAT MI?

Durun, dahası da var...

“AK Parti iktidarını karalamak” için, bazı uygulamalara odaklanıp; “28 Şubat’tan beter!” diyerek “algı operasyonu” yürütmek isteyen“Locaefendi’nin müridleri”ne seslenmek istiyorum...

Biliyorsunuz değil mi;

“Halka karşı Topyekûn Savaş”ın başlatıldığı “Karanlık 28 Şubat Süreci”nde, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’e mektup yazıp;“Genelkurmayımızın çok değerli İkinci Başkanı, sayın komutanım” diye hitap eden, dahası “Okullarımız emrinizde!.. İster kapatın, ister kontrolü elinize alın!” diyen, Fetullah Gülen’den başkası değildi!..

Yine o süreçte;

Dönemin Başbakanı Merhum Necmettin Erbakan’a; “Beceremediniz, bırakın” diyen, “28 Şubat Cuntası’nın generalleri”ne övgüler yağdırıp;“Yanlış yaparlarsa bir sevap, doğru yaparlarsa iki sevap kazanacaklarını”söyleyen de, Fetullah Gülen’den başkası değildi!.. 

Gülen’in övgü yağdırdığı Çevik Bir ise; 2002 yılında ABD dergisi Middle East’e yazdığı “İstikrar için formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı makalede;“Erbakan’ın Başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiğini, Post Modern Darbe ile bunun bertaraf edildiğini” yazıyordu!..

Demek oluyordu ki;

“İsrail, Erbakan’a karşıdır!..

Fetullah Gülen de Erbakan’a karşıdır ve onun iktidarı bırakmasını istemektedir!”

“Fetullah Gülen Çevik Bir’i seviyorsa, Çevik Bir de İsrail menfaatlerini gözetmek için darbe yapıyorsa”, bu demektir ki; “Darbeciler ile Fetullah Gülen arasında bir bağ var”dır!..

Bu “bağ ve bağlantı”yı görebilmek için, aslında “akıl yürütmeye” de gerek yok!.. Bu Fetullah Gülen değil midir, İsrail’i “otorite” kabul eden ve onlardan “izin alınması gerektiğini” söyleyen?!?..

MÜDÜRÜN BAŞINI YEDİLER!

Uzun lâfın kısası;

Paralelciler şunu çok iyi bilmeli ki; “Başörtüsü ve 28 Şubat” üzerinden kurduğunuz hiçbir cümlenin, yaptığınız hiçbir suçlamanın ve yürüttüğünüz hiçbir kampanyanın, “kamu vicdanında karşılığı yok”tur!..

Çünkü sizin;

Vazgeçtik “başörtüsü”nden, hiçbir alanda “kutsal”ınız yok!..

Sizin; girmeyeceğiniz “kılık”, kullanmayacağınız “şıllık”, yapmayacağınız“kıl”lık ve “adilik” yok!..

İşte şimdi de;

Hiç kimsenin onaylamadığı “Başörtülü iki hanıma kelepçe” fotoğrafını istismar edip, “18-20 milyon liralık kara para”yı örtbas etmeye çalışıyorsunuz!..

İktidara “kara çalma”yı bırakın da, “kara para”ya gelin!..

Ama, yine yaptınız yapacağınızı!..

Sonunda; Manisa Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren’i görevden aldırdınız!

Ama, şimdilik!..

Çünkü;

“Karanlık işler”inizi,

Ve “karanlık ilişkiler”inizi,

İstismar ettiğiniz “başörtüsü” bile örtemeyecek!..

**********************************************************************

Asgari ücret... Patronlar da samimi değil, Hürriyet de!

Dün de yazdım; “Asgari Ücret’in 1300 liraya çıkarılması”na en çok karşı çıkan “TÜSİAD’çı patronlar”dı ve Hürriyet de, “patron”lara destek vererek,“Asgari ücrette 16 milyar pazarlığı” başlığını kullanmıştı!..

Peki, olamaz ya; hasbelkader; “CHP iktidar olsa” idi, “1500 lira”ya, ya da“MHP iktidar olsa” idi “1800 lira”ya yine itiraz edecekler miydi?..

İtirazları “Asgari Ücret”e mi, yoksa “AK Parti İktidarı”na mı?..

Bir soru daha: Farzedelim ki; AK Parti, “yanlış bir hesap” yaptığını anladı ve dedi ki; “Asgari ücret, eskisi gibi kalacak... Çünkü ekonomiyi riske atmak istemiyoruz!”

Hele söyleyin; bu durumda “Patronlar” ne derdi, “Hürriyet” ne derdi?.. Hiç kuşkunuz olmasın ki; bugün “Patronları kışkırtan” Hürriyet, o zaman da“işçileri kışkırtır” ve sokaklara dökerdi!

Zira, “patron”ların da, Hürriyet’in de derdi, kesinlikle “üzüm yemek” değil,“bağcıyı dövmek”tir!..

Eğer samimi olsalardı, “asgari ücretin yüksekliği”ne “taa 7 Haziran öncesi”nde itiraz ederlerdi!..

Ama samimi değiller, dürüst değiller!..

yeniakit

Bu yazı toplam 520 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar