Kurtların Yeniden Uluması mı?
Netanyahu, İranlılara saldırmak için her fırsatı değerlendiriyor...
KURTLARIN YENİDEN ULUMASI MI?
Philip GIRAL
VELFECR/ÖZEL
Siyonistlerin, Amerika'nın Orta Doğu siyaseti üzerinde, özellikle de İran konusunda hem bölgesel hem de rejimsel anlamda etkili olduğuna dair bazı şüpheler var.
İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu'nun Amerikalılar önünde Filistinlilere yönelik yaptığı suçlamalar, İran tarafından yöneltilen tehditlerin arka planını gözden kaçırmayı kolaylaştırıyor. Netanyahu, İranlılara saldırmak için her fırsatı değerlendiriyor; onların Ortadoğu'daki bütün düşman gruplarla bağlantısı olduğunu söylüyor ve çok sevdiği İsrail'in bölgedeki esaslı planlarını hiçe sayarak İran'ın bölgesel bir hegemonik güç olma yolunda ilerlediğini iddia ediyordu. Dolayısıyla İsrail başbakanının İran'a karşı savaş naraları atması bir sürpriz değil. İsrail Stratejik İşler Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Moşe Yaalon, Mayıs ayında verdiği bir 'röportaj'da İran'ın nükleer silah edinmesini engellemenin gerekli olduğunu, bunun için de İran'a saldırabileceklerini söyledi. Yaalon ayrıca ABD'yi kastederek- diğer ülkelere yaptığı çağrıda kendilerine destek olunmasını, çünkü İran'ın "bütün dünya için bir tehdit" olduğunu söyledi.
Partisinin savaş bayraklarını çekeceğini söylemesi beklenen yalnızca İsrail hükümeti yetkilileri değil. Haaretz gazetesi yazarı Amir Oren'e gore, ABD Savunma bakanı Robert Gates'in emeklilik tarihi olan Haziran ayı ile ABD Genel Kurmay Başkanı Amiral Mike Mullen'in emeklilik tarihi olan eylül ayı arasında İran'a sürpriz bir saldırı gerçekleşebilir. Asıl amaç, Washington'da komuta kademesinin değişmesi sırasındaki karışıklıktan istifade ederek saldırıyı gerçekleştirmek. Ayrıca bölgesel bir savaş, Filistin'in Eylül ayında BM'ye bağımsızlığını ilan etmesinin de önüne geçecek. Washington'da bu girişime olumlu gözle bakanlar da var. Kaynakların belirttiğine göre Pentagon, İsrail'in İran'ın nükleer altyapısına yönelik başlatacağı saldırıları Amerikan güçlerinin nasıl takip edeceğinin planlarını yapıyor. Başkan Obama'nın, "dostu" İsrail'i desteklemekten başka hiç bir seçeneği yok.
Böylece İran 'tehdidi'ne karşı bu sefer İsrail aracılığıyla bütün uygar dünyaya açılacak muhtemel yeni bir dünya savaşına giriyor olacağız. Amerika'nın, Irak, Afganistan ve Libya'da başarıyla üstesinden geldiği barbar tavırlara müdahale etme işi için Allah tarafından verilmiş bir ayrıcalığının olduğunu bilmeyenimiz yok! Fakat İsrail'in her zamanki boş laflarından biraz sıyrılarak, asıl sorunun ne olduğunu anlamamız gerekir. İsrail ve İsrail'in Amerika'daki yandaşlarının İran ile ilgili mevzularda her zaman kale direklerini geri çekme gibi bir huyları var, hatta bu konuda en iyi bilgilere sahip Amerikalılar bile bazen İsrail'in bu tavırlarına anlam veremiyor. Yıllardır İran'ın altı ay ya da bir yıl içinde onlarca nükleer silah üretmiş olacağı söyleniyor fakat halen İran'ın bir tane bile üretmişliği yok. İsrail'e yem olmayan kaynaklardan gelen tahminlere göre, İran nükleer silah üretimi için siyasi ve ekonomik kararlar almış olsa bile, 2014 yılından önce böyle bir şeyi hiçbir şekilde başaramaz. Aynı zamanda CIA ve Mossad hiçbir şekilde İran'ın bu programına en ufak zarar dahi veremez ki; geçtiğimiz yıl 'Stuxnet' virüsü ile İran'ın nükleer programını durdurmak istedikleri zaman büyük bir başarısızlıkla karşılaşmışlardı.
Seymur Herş'in haftalık 'New Yorker' dergisinde yazdığı makalede, Amerika'nın 2011 yılına ait Milli İstihbarat Tahminleri'nin (NIE) önemli bir kısmını yayınladı. Kısaca özetlemek gerekirse İran'ın nükleer programı olduğuna dair ellerinde hiçbir delil yok. Bir tane bile! Herş'in makalesi Beyaz Saray'ın tepkisine yol açtı. Beyaz Saraylı yetkililer, Obama Yönetiminin 'İran tehdidi' masalını kabullendiğini ve eğer Amerika bölgede yeniden başarısız olursa bunun sebebinin İran olacağının söylendiği makalenin sonuç kısmına itiraz ediyorlar. Herş ayrıca, NIE'nin dört ay kadar ertelendiğini söylüyor; çünkü Beyaz Saray, İran'ı çok sert bir biçimde yargılamak istediği için elini kuvvetlendirmeye bakıyor. Irak'ta büyük yanlışlara imza atan istihbarat teşkilatı ise bu ithamları reddediyor.
İsrail ve Washington ise İran tehdidinin belirginliğini göz önünde bulundurarak kırmızı çizgileri yeniden çizmeye devam ediyor. Nükleer silah üretimi bahanesi başlangıç için iyi bir sebepti, fakat sonradan bu kadar kısa bir sürede böyle bir silah üretecek teknolojinin geliştirilmesinin mümkün olmadığı ve şimdilerde yalnızca uranyum zenginleştirme sürecinin işlediği ortaya çıktı. Böylelikle, Amerika bir kez daha geri adım atmış oldu. Hiç şüphe yok ki, İran elektrik enerjisi elde etmek için meşru ve kontrollü bir şekilde nükleer enerji üretimine devam ettiği sürece 'gizli' bir program yürütmekle suçlanacak. Bu meşru hakkını elden bırakırsa belki hedef tahtası olmaktan da kurtulur.
Dolayısıyla İran'ın Ortadoğu'daki bölgesel savaşın azmettiricisi olmadığının yanı sıra, İsrail'in nükleer cephaneliğe sahip olduğunu ve bölgede Amerikalıların vergileriyle kurulan füze savunma sistemi olduğunu göz önünde tuttuğumuzda, İsrail'in aşırı sağcı hükümetinin bölge için temel tehdit olduğunu söylemek mantıksızlık olmayacaktır. Amerika'nın bölgeyle ilgili ne yapacağına dair şüpheler olabilir. Amerikan kongresinde, duruma netlik kazandırabilecek mahiyette 'H. Res. 271' ve 'H. Res. 1905′ başlıklı iki rapor yayınlandı. Bunlardan birincisi; Çay Partisi'nin ünlü ismi Michelle Bachmann ve diğer 43 Cumhuriyetçi tarafından sponsor olunan bir rapor. Raporda düşmanlara karşı İsrail ordusunun silahlanmasının desteklenmesine devam edilmesi gerektiği savunuluyor ve garip bir şekilde 'aksi iddialar olmasına rağmen, arkeolojik deliller 3000 yıldır İsraillilerin halen bulundukları bölgede yaşadığını söylüyor' diye yazıyor. Rapor, İran'ın nükleer tehdidine karşı İsrail'in haklarının her şekilde korunması için gerekenin yapılmasının elzem olduğunu, bölgedeki İsrail egemenliğinin ve halkının hayatlarının korunması adına ve halkın güvenliğinin sağlanması için askeri güç kullanmaktan başka çıkar yol olmadığı zaman, gerekenin uygun bir zamanda yapılması gerektiğini belirtiyor.
H. Res 1905, '2011 İran Tehdidini Azaltma Planı', petrol ürünlerinin üretimine yönelik kurulacak fabrikalar da dahil olacak şekilde, İran ekonomisine büyük zararlar verecek olan yaptırımların attırılması gerektiğini söylüyor. Bu bir savaş tehdidi olarak da nitelenebilir. 'Durdurulamaz' lakaplı Dışişleri sözcüsü Ileana Ros-Lehtinen'in yanı sıra demokrat ve cumhuriyet kanadından 95 kişi tarafından sponsor olunan rapor ayrıca liberal ve muhafazakarlar tarafından da destek görüyor.
Kongrede yayınlanan ve Amerika'ya hem devlet olarak hem de halk olarak hiçbir etkisi olmayan raporlar, Ortadoğu'daki tansiyonun artmasına sebep oluyor ve İsrail'e bölgede yeni bir savaş başlatmak için tam yetki veriyor. Bunun yanında Benyamin Netanyahu'nun Amerikan meclisini de endişelendiren söylemlerini kale alanların da elini güçlendiriyor. Haaretz'de yayınlanan raporlar doğruysa ve bu yazdan sonra bir savaş çıkacaksa, savaşın kontrolü Beyaz Sarayı da aşacak gibi görünüyor. Yeniden seçilmenin derdinde olan Obama, Amerika'nın son on yılda çizdiği uluslararası siyasetten çok uzaklaşacak da olsa, İsrail Lobisi ile karşı karşıya gelmemek için elinden geleni yapacak.
Philip GIRAL
VELFECR/ÖZEL
Siyonistlerin, Amerika'nın Orta Doğu siyaseti üzerinde, özellikle de İran konusunda hem bölgesel hem de rejimsel anlamda etkili olduğuna dair bazı şüpheler var.
İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu'nun Amerikalılar önünde Filistinlilere yönelik yaptığı suçlamalar, İran tarafından yöneltilen tehditlerin arka planını gözden kaçırmayı kolaylaştırıyor. Netanyahu, İranlılara saldırmak için her fırsatı değerlendiriyor; onların Ortadoğu'daki bütün düşman gruplarla bağlantısı olduğunu söylüyor ve çok sevdiği İsrail'in bölgedeki esaslı planlarını hiçe sayarak İran'ın bölgesel bir hegemonik güç olma yolunda ilerlediğini iddia ediyordu. Dolayısıyla İsrail başbakanının İran'a karşı savaş naraları atması bir sürpriz değil. İsrail Stratejik İşler Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Moşe Yaalon, Mayıs ayında verdiği bir 'röportaj'da İran'ın nükleer silah edinmesini engellemenin gerekli olduğunu, bunun için de İran'a saldırabileceklerini söyledi. Yaalon ayrıca ABD'yi kastederek- diğer ülkelere yaptığı çağrıda kendilerine destek olunmasını, çünkü İran'ın "bütün dünya için bir tehdit" olduğunu söyledi.
Partisinin savaş bayraklarını çekeceğini söylemesi beklenen yalnızca İsrail hükümeti yetkilileri değil. Haaretz gazetesi yazarı Amir Oren'e gore, ABD Savunma bakanı Robert Gates'in emeklilik tarihi olan Haziran ayı ile ABD Genel Kurmay Başkanı Amiral Mike Mullen'in emeklilik tarihi olan eylül ayı arasında İran'a sürpriz bir saldırı gerçekleşebilir. Asıl amaç, Washington'da komuta kademesinin değişmesi sırasındaki karışıklıktan istifade ederek saldırıyı gerçekleştirmek. Ayrıca bölgesel bir savaş, Filistin'in Eylül ayında BM'ye bağımsızlığını ilan etmesinin de önüne geçecek. Washington'da bu girişime olumlu gözle bakanlar da var. Kaynakların belirttiğine göre Pentagon, İsrail'in İran'ın nükleer altyapısına yönelik başlatacağı saldırıları Amerikan güçlerinin nasıl takip edeceğinin planlarını yapıyor. Başkan Obama'nın, "dostu" İsrail'i desteklemekten başka hiç bir seçeneği yok.
Böylece İran 'tehdidi'ne karşı bu sefer İsrail aracılığıyla bütün uygar dünyaya açılacak muhtemel yeni bir dünya savaşına giriyor olacağız. Amerika'nın, Irak, Afganistan ve Libya'da başarıyla üstesinden geldiği barbar tavırlara müdahale etme işi için Allah tarafından verilmiş bir ayrıcalığının olduğunu bilmeyenimiz yok! Fakat İsrail'in her zamanki boş laflarından biraz sıyrılarak, asıl sorunun ne olduğunu anlamamız gerekir. İsrail ve İsrail'in Amerika'daki yandaşlarının İran ile ilgili mevzularda her zaman kale direklerini geri çekme gibi bir huyları var, hatta bu konuda en iyi bilgilere sahip Amerikalılar bile bazen İsrail'in bu tavırlarına anlam veremiyor. Yıllardır İran'ın altı ay ya da bir yıl içinde onlarca nükleer silah üretmiş olacağı söyleniyor fakat halen İran'ın bir tane bile üretmişliği yok. İsrail'e yem olmayan kaynaklardan gelen tahminlere göre, İran nükleer silah üretimi için siyasi ve ekonomik kararlar almış olsa bile, 2014 yılından önce böyle bir şeyi hiçbir şekilde başaramaz. Aynı zamanda CIA ve Mossad hiçbir şekilde İran'ın bu programına en ufak zarar dahi veremez ki; geçtiğimiz yıl 'Stuxnet' virüsü ile İran'ın nükleer programını durdurmak istedikleri zaman büyük bir başarısızlıkla karşılaşmışlardı.
Seymur Herş'in haftalık 'New Yorker' dergisinde yazdığı makalede, Amerika'nın 2011 yılına ait Milli İstihbarat Tahminleri'nin (NIE) önemli bir kısmını yayınladı. Kısaca özetlemek gerekirse İran'ın nükleer programı olduğuna dair ellerinde hiçbir delil yok. Bir tane bile! Herş'in makalesi Beyaz Saray'ın tepkisine yol açtı. Beyaz Saraylı yetkililer, Obama Yönetiminin 'İran tehdidi' masalını kabullendiğini ve eğer Amerika bölgede yeniden başarısız olursa bunun sebebinin İran olacağının söylendiği makalenin sonuç kısmına itiraz ediyorlar. Herş ayrıca, NIE'nin dört ay kadar ertelendiğini söylüyor; çünkü Beyaz Saray, İran'ı çok sert bir biçimde yargılamak istediği için elini kuvvetlendirmeye bakıyor. Irak'ta büyük yanlışlara imza atan istihbarat teşkilatı ise bu ithamları reddediyor.
İsrail ve Washington ise İran tehdidinin belirginliğini göz önünde bulundurarak kırmızı çizgileri yeniden çizmeye devam ediyor. Nükleer silah üretimi bahanesi başlangıç için iyi bir sebepti, fakat sonradan bu kadar kısa bir sürede böyle bir silah üretecek teknolojinin geliştirilmesinin mümkün olmadığı ve şimdilerde yalnızca uranyum zenginleştirme sürecinin işlediği ortaya çıktı. Böylelikle, Amerika bir kez daha geri adım atmış oldu. Hiç şüphe yok ki, İran elektrik enerjisi elde etmek için meşru ve kontrollü bir şekilde nükleer enerji üretimine devam ettiği sürece 'gizli' bir program yürütmekle suçlanacak. Bu meşru hakkını elden bırakırsa belki hedef tahtası olmaktan da kurtulur.
Dolayısıyla İran'ın Ortadoğu'daki bölgesel savaşın azmettiricisi olmadığının yanı sıra, İsrail'in nükleer cephaneliğe sahip olduğunu ve bölgede Amerikalıların vergileriyle kurulan füze savunma sistemi olduğunu göz önünde tuttuğumuzda, İsrail'in aşırı sağcı hükümetinin bölge için temel tehdit olduğunu söylemek mantıksızlık olmayacaktır. Amerika'nın bölgeyle ilgili ne yapacağına dair şüpheler olabilir. Amerikan kongresinde, duruma netlik kazandırabilecek mahiyette 'H. Res. 271' ve 'H. Res. 1905′ başlıklı iki rapor yayınlandı. Bunlardan birincisi; Çay Partisi'nin ünlü ismi Michelle Bachmann ve diğer 43 Cumhuriyetçi tarafından sponsor olunan bir rapor. Raporda düşmanlara karşı İsrail ordusunun silahlanmasının desteklenmesine devam edilmesi gerektiği savunuluyor ve garip bir şekilde 'aksi iddialar olmasına rağmen, arkeolojik deliller 3000 yıldır İsraillilerin halen bulundukları bölgede yaşadığını söylüyor' diye yazıyor. Rapor, İran'ın nükleer tehdidine karşı İsrail'in haklarının her şekilde korunması için gerekenin yapılmasının elzem olduğunu, bölgedeki İsrail egemenliğinin ve halkının hayatlarının korunması adına ve halkın güvenliğinin sağlanması için askeri güç kullanmaktan başka çıkar yol olmadığı zaman, gerekenin uygun bir zamanda yapılması gerektiğini belirtiyor.
H. Res 1905, '2011 İran Tehdidini Azaltma Planı', petrol ürünlerinin üretimine yönelik kurulacak fabrikalar da dahil olacak şekilde, İran ekonomisine büyük zararlar verecek olan yaptırımların attırılması gerektiğini söylüyor. Bu bir savaş tehdidi olarak da nitelenebilir. 'Durdurulamaz' lakaplı Dışişleri sözcüsü Ileana Ros-Lehtinen'in yanı sıra demokrat ve cumhuriyet kanadından 95 kişi tarafından sponsor olunan rapor ayrıca liberal ve muhafazakarlar tarafından da destek görüyor.
Kongrede yayınlanan ve Amerika'ya hem devlet olarak hem de halk olarak hiçbir etkisi olmayan raporlar, Ortadoğu'daki tansiyonun artmasına sebep oluyor ve İsrail'e bölgede yeni bir savaş başlatmak için tam yetki veriyor. Bunun yanında Benyamin Netanyahu'nun Amerikan meclisini de endişelendiren söylemlerini kale alanların da elini güçlendiriyor. Haaretz'de yayınlanan raporlar doğruysa ve bu yazdan sonra bir savaş çıkacaksa, savaşın kontrolü Beyaz Sarayı da aşacak gibi görünüyor. Yeniden seçilmenin derdinde olan Obama, Amerika'nın son on yılda çizdiği uluslararası siyasetten çok uzaklaşacak da olsa, İsrail Lobisi ile karşı karşıya gelmemek için elinden geleni yapacak.