Kurtulmuş:Sosyalist Müslüman Olur

Kurtulmuş:Sosyalist Müslüman Olur

HAS Parti yarın ilk kongresini yaparak resmen siyaset sahnesine giriyor. AKP’yi ANAP’a benzeten ve “Eleştirdiği yapılara dönüştüler...

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, yarın partisinin ilk kongresinde konuşacak ve SP'den ayrılan ekip seçim için çalışmalara başlayacak. Partisine aldığı isimlerle dikkat çeken Kurtulmuş, "Sosyalist Müslüman olur mu?" sorusunu, "Neden olmasın? Filistin Kurtuluş Örgütü'nun mücadelesinde Müslüman direnişlerin içinde solcu gruplar oluşmuştur. İnanç kişi ile Allah arasında olan bir irtibattır" yanıtını veriyor. Sümeyye Erdoğan'ın siyasete atılacağı iddialarına ise Kurtulmuş, "Kimse soyadı yüzünden ayrıcalığa da ayrımcılığa da tabii tutulmamalı. Ama ben aile boyu siyaseti Türkiye'nin bu ortamında doğru bulmuyorum" şeklinde yanıtlıyor.

* Yarın kongreyle resmen yola çıkacaksınız. Diğer partilerden özellikle iktidar partisinden farklı ne söyleyeceksiniz?
Başka partilerden farkımızı anlatmak yerine kendimizin ne olduğunu ortaya koyarak siyaset yapmayı doğru buluyorum. Mevcut siyasetten üç noktada farkımızı halkımız görüyor: İlki üsluptur. Yüksek gerilim üzerinden polemik çıkaran, hakaret eden, şah gibi padişah gibi davranan bir siyaset üslubunu asla benimsemiyoruz. İkincisi siyaset tarzımız. Biz iktidarda veya muhalefette olsun hiçbir partiye düşman değiliz. Üçüncüsü de muhtevadır. Çok farklı geçmişleri, tecrübeleri olan insanlar ortak bir sözün etrafında toplandı. Bizi asıl bir araya getiren de bizim ortak sözümüzdür. Bu evrensel doğrular üzerinden siyaset yapmak, herkesin adaletle yaşadığı bir ülkenin kurulması için mücadele etmek, gelir dağılımı adaletini sağlamaktır.

BAŞBAKAN ARAMADI
* Parti kurulduktan sonra Sayın Başbakan 'hayırlı olsun' demek için aradı mı ?
Sayın Başbakan aramadı ama arayan bakan ve milletvekili arkadaşlarımız oldu.

* Sizinle birlikte olmak isteyenler var mı?
Böyle bir şeyi konuşmayı siyasi etik anlayışım dolasıyla doğru bulmam. Elbette temel ilkelerimizi benimseyen her arkadaşımıza partimizin kapısı açıktır. Ama sonuçta biz başka partilerden transferlerle yolumuzu açmak yerine milletin verdiği helal oylarla iktidar olmayı, parlamentoya girmeyi tercih ederiz.

* Kurucular kurulunuzda merkez sağdan, sosyalist isimler var. İktidar partisindeki yapıya benzemiyor mu biraz?
Benzetmiyorum. Çünkü AKP, aynen ANAP gibi, ihtilal sonrası oluşmuş bir konjonktürde kuruldu. Siyaset temizlenmiş, siyasi partiler tasfiye edilmiş öyle bir ortamın sonrasında AKP vücut buldu. Bu anlamda da bir iç koalisyon kuruldu. Bir fikri bütünlük içinde, ortak programlar etrafında bütünleşmediler. Konjonktürün şartları içinde doğdu. Çok oy aldı, çok müsait şartlarda hareket etti. Ancak AKP içindeki arkadaşların temel eleştirilerinden biri de bu ki, parti bir yerde bir iç koalisyondur. Ama başka bir partiyle ilgili tespitlerimi söylemeyi çok doğru bulmuyorum.

* En önemlilerinden biri?
AKP'yi kuran en temel gerekçelerden parti içi demokrasiydi. Zaman içinde bundan fevkalade şekilde uzaklaştıklarını, eleştirdikleri anti demokratik yapıların bir benzerine sahip olduklarını ben değil zaten AKP'li arkadaşlar söylüyor.

İNSAN HEM SOSYALİST HEM MÜSLÜMAN NEDEN OLMASIN?

* Partinizde sosyalist isimler var dedik, peki 'Sosyalist Müslüman' olabilir mi?
Tabii ki olabilir. Hatırlayın bizim gençliğimizde Lübnan iç savaşında, "Solcu Müslümanlarla sağcı Hristiyanlar savaşıyorlar" denirdi. Sağ, sol, liberal...Bu tanımlamalar belli dönemin şartları içinde ortaya çıkmıştır. Müslümanlık bir inanç manzumesidir. Latin Amerika'da papazlar, Hristiyan dininin önderi insanlar aynı zamanda sol partilerin içerisinde yöneticidir. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün mücadelesinde Müslüman direnişlerin içinde solcu gruplar oluşmuştur.

BESMELEYİ KALBEN SÖYLEYEN MÜSLÜMAN OLUR

* Olabilir diyorsunuz..
Müslümanlığın mührü kimsenin elinde değil. İslamiyet girilmesi fevkalade kolay bir dindir. Besmeleyi kalben söyleyen Müslüman olur. İnanç bakımından söylüyorum; dini ibadetlerini en sıkı yerine getiren insanla, bu insan arasında da bir fark yoktur. Kimsenin de bir başkasına 'Sen dinden çıktın' deme hakkı yoktur. Çünkü bizim dinimizde aforoz müessesi yoktur. İnanç; samimi bir şekilde kişi ile Allah arasında olan bir irtibat, bağlantıdır. Bu bağlantının ne kadar kuvvetli olduğunu da ancak kişi kendisi bilir. Hiçbirimizin gibi 'Evet bu adam Müslümandır' gibi altına mührünü basacağımız bir güç yok. Kimin ne kadar dindar, Müslüman olup olmayacağını onaylanacak bir mekanizma kimsenin elinde yoktur.

HAS PARTİ'YE İHTİYAÇ VAR
* Bir ANAP'lı, sosyal demokrat veya liberal size niye oy versin?
Bu tanımlamaların artık geçersiz olduğunu söylüyoruz ve bu yüzden HAS Parti'ye ihtiyaç var. Zaten solcular bu tarafa, laikler bu tarafa, muhafazakarlar bu tarafa tanımlaması Türkiyeyi kuşatıyor olsaydı, siyaset her gün kavga etmez sorunları çözecek kararlılığı ortaya koyardı. Olmadığına göre bunları aşacak bir Türkiye partisine ve Türkiye siyasetine ihtiyaç olduğu için HAS Parti vücut buldu. Alternatifin HAS Parti olduğu ortaya çıktıkça zaten insanlar bize yönelecekler. İnsanlar doğru ve düzgün bir alternatif arıyor. 'Biz yapacaktık yaptırılmadı' şeklinde mazarete sığınmayan bir siyasal anlayış arıyor. İnsanları ötekileştirerek onun üzerinden kendisini tanımlayan bir siyasete prim vermiyor.


* Füze kalkanıyla ilgili ciddi eleştiriler yaptınız. Öngörünüz nedir?
Bu kadar önemli, hatta Türkiye'nin belki bundan sonraki savunma konseptlerini değiştirecek olan önemli kararın milletten gizlenerek alınmasını bir, fevkalade demokrasi dışı buluyorum. İki, önemli halkla ilişkiler başarısı var. İlki: Hükümet bunu bir zafer gibi anlattı. Başbakan 'Kırmızı hatlarımız var. Butona biz basacağız, Türkiye'yi içine alan bütün NATO ülkelerini kapsayacak ve düşman belirtilmeyecek' demişti. Komutanın Türkiye'de olmadığı açıktır. İncirlik'ten 130 bine yakın sorti yapılmış. Buradan atılan bombalardaki butona da biz basmadık herhalde. 130 bin kere butona kim bastıysa bundan sonra da butona onlar basacaktır.

* Nükleer serpintiler endişesini de sürekli dile getiriyorsunuz?
Çevreciler de üzerinde duruyor. Allah korusun nükleer başlıklı füzenin vurulması halinde serpintileri kim engelleyecek ve biz nasıl korunacağız? Var sayalım ki İran'dan atıldı ve NATO vurdu. Füze Türkiye sınırları içine düştü. Türkiye büyük bir tehlikenin içine girecek. Bu bir savunma değil saldırı projesidir.

* Yani Türkiye yeterince gür ses çıkarmadı mı?
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan ve sayın Davutoğlu'nun en az benim üslubum kadar sert bir şekilde bu konuya karşı çıkması gerekirdi. Soğuk savaş sonrası dengeler Türkiye'ye büyük imkanlar vermiştir. Bu imkanı başkalarının ortaya koyduğu projelere teslim olarak asla sürdüremeyiz.

PR ÇALIŞMASI
* Türkiye üzerinde baskı mı kuruldu?

Hükümet, halkın baskısını bertaraf etmek için PR çalışması yaptı. Bir başka başarılı PR çalışması ise hükümetin üzerinde kurulan 'Eksen kayması' tartışmasıdır. ABD'deki Yahudi lobileri ve özellikle neoconlar ısıtıp ısıtıp bu konuyu gündeme getirdiler. Türkiye'de de bazı aklı evveller de hükümete iki de bir 'Ekseniniz kayıyor' diyor. Bu aslında 'Bizden misin, bize düşman mısınız' sorusuydu. AKP zorla, psikolojik baskıyla, 'vala billa biz sizdeniz' demek gibi bir kaygının içine sokuldu.


Hayrünnisa Gül'ün türban açıklaması tartışma yarattı. Başbakan'ın 'benim özgürlük anlayışım farklı' sözlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Benim özgürlük anlayışım sizin özgürlük anlayışınız diye bir şey olmaz. Özgürlük anlayışının evrensel normlara oturtulması ve herkesin aynı şekilde anlaması lazım. Bunların başında inanç özgürlükleri gelir. Temel kural olarak benimsedikten sonra ancak konuşulabilir. TC'nin anayasası 'egemenlik milletindir ama..' diye başlayıp, 'bir özgürlük vardır ama...' diye devam ediyor. Türkiye'de 12 Eylül'den bu yana aslında herkes yasaklardan konuşuyor. Bu topraklarda yaşayan insanların özde veya sözde vatandaş olarak ayrılmadığı bir anayasal düzenlemeyi yapmak mecburiyetimiz var. Bu işler lafla olmaz. Parlamento kulislerinde, otellerin lobilerinde konuşmak marifet değil. Siyasi iktidarın görevi yasakları ortadan kaldıracak kararlılığı göstermektir. Zaten millet 2002'den beri bunları çözsünler diye bu arkadaşları iktidara getirdi.

GÜL'ÜN CAHİLİYE SÖZÜ...

* Sorunun ilk bölümü için fikriniz nedir?
Tartışmalar içinde söylenen cahillik veya cahiliyet sözünü asla tasvip etmiyorum. Hangi inanca sahip olursa olsun, hele hele de yüzde 99'unun Müslüman olduğunu söylediğimiz bir ülkede İslamın herhangi bir yorumunun gerekçesiyle de olsa bu şekilde davranan bir vatandaşımıza kimsenin 'cahiliye' diye tanımlama hakkı olamaz. Aynı şekilde farklı mezhep ve dinlerin mensuplarının, o dine mensup olmayan insanlara ters gelen yaşantılarını eleştirmek de kimsenin hakkı değildir. Hele ki böyle bir yaşantıyı cahiliye olarak tanımlamak 21. yüzyılın siyasal anlayışına hiç uymaz diye düşünüyorum.


Ama Sayın Gül'ün bu sözleri 'İlkokulda çocuğumun başı kapatılacak' endişesi taşıyan önemli bir grubun büyük desteğini aldı...
Tam da benim eleştirdiğim siyaset bu. Konuştuğumuz bu Müslümanlık, AKP'nin dini de, CHP'nin de dini değil mi? Ben HAS Partili birisi olarak Müslümanlığa ne kadar aitsem CHP'li veya MHP'li yurttaşımız da o kadar Müslümandır. Hiçbirimizin dinin sahibi olmak gibi bir hakkımız yok. Yaşayışlarımız farklı olabilir. Ama bu topraklarda yaşayan gayri müslümler bile bir şekilde kültürel olarak asırlardır yaşanmış Müslümanlıktan etkilenmişlerdir. Erol Göka'nın bir tespiti var: Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin sağı da solu da Müslümandır. Niye CHP Müslümanlıktan korksun? Benim olduğu kadar onun da dini.

SİYASETTE OLİGARŞİK YAPI

* Sümeyye Erdoğan'ın siyasete gireceği sözleri haftanın konusuydu. Fikriniz nedir?
Hiç kimsenin babasının ya da annesinin soyadından dolayı ayrılacılık sahibi olmasını da, bundan dolayı ayrımcılığa tabii tutulmasını da doğru bulmam. Bir insanın babasının soyadı taşıması ona hiçbir şekilde öncelik tanımamalı. Problem şu: Türkiye'de sistem nasıl bürokratik oligarşi gibi kurulmuşsa maalesef aynı şekilde siyasi partilere de oligarşik bir yapı içinde siyaset yapma imkanı veriyor. Yönetimler genel başkanın iki dudağı arasında. Siyasetin sahibi cumhur değil. Sadece oy verme mekanizması olarak görülüyor. Partiler demokratik partiler gibi değil de padişahlık, krallıklar gibi yönetiliyor. Bunu aşmanın yolu siyasi partiler ve seçim yasasını değiştirmektir. Halk işin içinde olursa hak edenler öne çıkarlar. Şahıslarla uğraşmak yerine sistemi demokratikleştirmek gerekir.

AİLE BOYU SİYASET...
* Çocuklarınızın siyasete girmesine sıcak bakar mısınız?
Çok hoş bakmam açıkçası. Ama herkes için söylediğim kural benim çocuklarım için de geçerli. Babalarının ben olmam onlara hiçbir ayrıcalık tanımaz. Hiçbir şekilde onlar da ben de buna müsaade etmeyiz. Siyasetin böyle aile boyu yapılan bir iş gibi olması çok da şık değildir. Özellikle bugünün Türkiye'sinde ve siyasi teamüller çerçevesinde doğru ve şık bulmadığımı söyleyebilirim.

vatan