Kuyu'dan Çıkan Yusufî Güneş...
İnsan aklının sınırlarını zorlamadıkça ilme ulaşamaz sözü Serahsinin hayatında vücut buluyordu adeta..
"Rüyanızın gerçek olmasını istiyorsanız önce uykudan uyanmanız gerekir" der bir yazar. Yaşadığımız teknoloji ve internet çağında tek tıkla binlerce ayete, yüz binlerce hadise ve milyonlarca kitaba aynı anda ulaşabilmek mi acaba bizleri böyle tembel ve miskin hale getiren?
İmam Serahsi'nin hayatını okuduğunuzda akla ilk gelen bu oluyor aslında. Onun o muazzam hafızası, müthiş ilmi, ibadet aşkı ve Allah'ın bunların karşısında ona bahşettiği izzetli bir ömür. Karahanlılar devri âlimlerinden olan Serahsi, 66 yaşında iken hükümdarın halktan aldığı haksız ve fazla vergiler için itiraz eder, halka da bu vergileri vermemeleri hususunda uyarılarda bulunur.
Bunun üzerine düşmanlarının kışkırtmaları sonucu Hakan Emir Hasan tarafından "halk hareketinin sevkedicisi olarak" 1073 yılında şehrin kalesinin kuyularından birine hapsedilir.
Kuyuda yazdırılan kitap
Böylece İmam Serahsi için hayatının meşakkatli lakin bir o kadar da bereketli geçecek olan 15 yılı başlar. Serahsi, bu atıldığı ve atan kişilerin onu ölüme ve yalnızlığa terk ettiklerini "zannettikleri" kuyuda Rabbiyle baş başa kalır, geceleri uzun nafile namazlar kılar, gündüzleri oruç tutar.
İnsanı hayrete düşüren şeyler ise bu esnada başlar. Bu kuyu hapisliğinde kütüphanesinden, kitaplarından ve tüm imkânlardan "men edilen veya öyle zannedilen" Serahsi, kuyunun başına toplanan öğrencilerine tam 30 ciltlik bir külliyat yazdırır.
El Mebsut adındaki bu müthiş fıkıh usulü kitabını öğrencilerine hiçbir yardım almaksızın, kuyudan onlara bağırarak yazdırırken, İmam Serahsi bazen hüzne kapılır ve "keşke şimdi kitaplarım yanımda olsaydı da size bu konuda daha çok şey söyleyebilseydim" demekten kendini alamaz. Cuma namazıyla ilgili bir bahsi yazdırırken ise öğrencileri kitaba insanın içini acıtacak şu notu düşerler: "Bize bunları yazdıran insan ne cumaya, ne cemaate gidemeyen bir insandır."
Soğuk yüzünden abdestten vazgeçmeye utanmıyor musun?
Derslerini icra ettiği kuyu hapsinde, İmam, bir gün bir talebesinin mevcut olmadığını fark eder. Sorması üzerine bir başka talebe, arkadaşının abdest almaya gittiği ve bizzat kendisinin de o gün hüküm sürmekte olan şiddetli soğuk sebebiyle bundan vazgeçtiği cevabını verir. Bunun üzerine o büyük fakih, talebesine şöyle der: "Allah seni affetsin. Bu kadar soğuk yüzünden abdestten vazgeçmeye utanmıyor musun? Hâlâ hatırımdadır. Ben Buhara'da talebe iken bir gün sağlığımdan muzdarib idim ve günde kırk defa rahatsızlığım beni çaresiz bırakıyordu. Her defasında da abdest tazelemek için ırmağa gidiyordum. Öyle soğuk idi ki, odama geldiğimde mürekkebi donmuş buluyordum, sonra onu bir müddet göğsüme sürüyordum ve göğsümün harareti onu eritince notlarımı yazmaya devam ediyordum."
30 ciltlik eser!
"İnsan aklının sınırlarını zorlamadıkça ilme ulaşamaz" sözü Serahsi'nin hayatında vücut buluyordu adeta. O, atıldığı kuyuda aklının ve ilminin sınırlarını zorluyor, bizlere 30 ciltlik bir eser bırakmanın ötesinde ilmin özünün kalpte olduğunu, satırlara dökülenin sadece onun meyvesi olduğunu gösteriyordu.
dunyabizim